Biz insanı, çamurdan süzülmüş bir hulâsadan yarattık
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Müminun Sûresi 12-16. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
12-Şânım hakkı için, (biz) insanı, çamurdan (süzülmüş) bir hulâsadan yarattık.
13-Sonra onu sağlam bir yerde (ana rahminde) bir nutfe (hakir bir damla sudan süzülmüş hulâsa) olarak yerleştirdik.
14-Sonra o nutfeyi bir alaka olarak yarattık, sonra o alakayı bir mudga olarak yarattık, sonra bu mudgayı birtakım kemikler hâlinde yarattık, sonra bu kemiklere bir et giydirdik. Sonra onu başka bir yaratılışla (insan olarak) meydana getirdik. İşte yaratanların en güzeli olan Allah, ne yücedir! (*)
15-Sonra muhakkak ki siz, bunun ardından elbette ölecek olan kimselersiniz.
16-Sonra gerçekten siz, kıyâmet günü diriltileceksiniz.
(*)“Kur’ân kâh olur, mahlûkāt-ı İlâhiyeyi (Allah’ın mahlûklarını) bir tertible zikreder; sonra o mahlûkāt içinde bir nizam (düzen), bir mîzan (ölçü) olduğunu ve onun semereleri (meyveleri) olduğunu göstermekle güyâ bir şeffâfiyet, bir parlaklık veriyor ki, sonra o âyine-misâl (ayna gibi) tertîbinden cilvesi (parıltısı) bulunan esmâ-i İlâhiyeyi (Allah’ın isimlerini) gösteriyor. Güyâ o mahlûkāt-ı mezkûre (zikredilen mahlûklar), elfâzdır (lafızlardır). Şu esmâ, onun ma‘nâları yâhut o meyvelerin çekirdekleri yâhut hülâsalarıdırlar.
Meselâ: (âyet 13-14) İşte Kur’ân, hılkat-i insanın (insanın yaratılışının) o acîb, garîb, bedî‘ (eşsiz), muntazam, mevzun etvârını (tavırlarını) öyle âyine-misâl bir tarzda zikredip tertîb ediyor ki, فَتَباَرَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخاَلِق۪ينَ [Yaratanların en güzeli olan Allah, ne yücedir!] içinde kendi kendine görünüyor ve kendini dedirttiriyor.” (Zülfikār, 25. Söz, 46-47)
Ayrıca “Yaratanların en güzeli” gibi ifâdelerin îzâhı için bakınız; (sahîfe 168, hâşiye 1; sahîfe 449, hâşiye 1)