Bodrumlardaki mescidlerden kurtulmalıyız
Prof. Dr. Ergün Yıldırım, mescidlerin hayatımızdaki yerine dikkat çekti...
Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Ergün Yıldırım "Tepedeki mabetler, bodrumdaki mescitler" başlıklı yazısında Namaz'ın şahsi ve toplumsal hayatımızdaki yerinin değiştirildiğine dikkat çekerek "Bodrum mescitler dönemine son vermeliyiz" dedi.
İşte o yazı:
İlk mabet, ilk varlıktır. Kâbe, yeryüzünde yükselen ilk mabettir. Arkasından gelen bütün mabetler şehirlerin en yüksek yerlerine inşa edilirler. Sümerlerin bilinen ilk şehirleri Ur ve Uruk'ta da mabet en yüksek tepededir. Şehir bu mabetten doğar. Her şey onun etrafında halkalanan bir hayattır. Aynı şey Kudüs için de geçerli. Davut mabedi de, Mescid-i Aksa da tepeler üzerindedir. Grek Atina'sında da mabet Akropolis'te, yani şehrin en yüksek tepesinde. Bu kadim geleneğin son temsilcisi Osmanlı İstanbul'u. Camiler yedi tepesinin üstünde yükselir. Tepe kentin en yüksek noktası. Yükseklik saygınlıktır. Çünkü göğe en yakın olan noktadır. Fiziki yakınlık ile kutsala yakınlık yan yanadır. Yüksek tepede inşa edilen mabet aynı zamanda kentin kamusal alanına dâhildir. Kentin çoğu yerinde duyulan ve işitilendir! Mabet, kentin odağıdır. Hayat onun etrafında döner. Modernlik bu ilişkiyi alaşağı etti. Kenti ovalara taşıdı. Mabetleri de gözden ırağa. Önce fabrika bacaları, sonra da gökdelenler kente hakim oldu. Artık kentte kuleleri görüyoruz. Çelik ve cam karışımı binalar var.
Ankara'da sıfırdan bir kent inşa edilir. Modernitenin pagan mimarisi buna öncülük eder. Opera binası, üniversite binası, müze binası yan yana sıralanır. Ancak mabede yer yoktur. Bütün Türkiye, bu yeni mimari etrafında şekillenme tutkusuyla yanıp tutuşur. Mabetler tepelerden çekilir, bodrumlarda mescide dönerler. Ankara, uzun süre bodrum mescitlerle yaşar. Bu nedenle onu mabetsiz şehir diye anarlar. Kocatepe Camii ( büyük tepedeki mabet!), buna son veren bir hamledir. Mescitlerin bodruma çekilmesi bir yeni zaman durumudur. Dinin kamusal alandan çekilmesinin en son noktasıdır. Görünmeyen, duyulmayan ve hayattan kovulan bir din durumunun mekânsal varlığı... Dinin merdiven altına ve bodruma sürülmesidir. Bodrumlara sürülen din…
Bodrumlara sürülen ve merdiven altı bir hayata zorlanan Müslümanlık, bu yeni mescit türleriyle yaşamaya başlar. Okulların kömürlüklerinde tahta namazlıklar icat edilir. Üzerinde kömür lekeleri taşıyan ve ayaklardan izler bırakan tahta seccadelerdir bunlar. Üniversiteler, okullar, hastaneler… Hepsinde mescitler bodrum katlarındadır artık. Nem kokan, karanlık ve dar mekanlar... “Yeryüzü mescittir” ilkesi, yerini “bodrumlar mescittir” ilkesine bırakır!
Bodrumdaki mescitlerin verdiği bir psikoloji var. Namazın gözden uzak ve görülmeyen bir ibadet olduğu duygusudur bu. Namaz kılan da bu duyguyla yaşar. Merdiven altı bir din bilinci taşır içinde. Müslüman kendini yasaklı olan, hoş görülmeyen ve bundan dolayı gözden ırak yaşanması gereken bir dindar olarak görür. “Din vicdan işidir” düsturu, “mescit bodrum işidir”e dönmüştür. Müslümanın bedeni, merdiven altı dini pratikler içinde şekillenir. Müslüman benlik, kamusal alana yabancılaşır. Sanki günahkardır! En kutsal eylemlerini merdiven altında gerçekleştirmekle özgüven yoksunluğuna girer. Amaç da budur. Müslümanı kendisine merdiven altı hissettirmek! Bu duygu efendilerin köleleri için reva gördükleri bir duygudur. Böylece insan merdiven üstü yaşayan efendisinin üstünlüğünü kendisine olan inançsızlığı nedeniyle kabullenir. Çünkü kölelik, efendisine inançla değil kendisine inançsızlıktan doğar.
Din, artık sürüldüğü merdiven altı toplumdan çıkıyor. Mescitler de buna eşlik etmeli. Bodrum mescitler dönemine son vermeliyiz. Bu dönemin ürettiği psikolojiden kurtulmamız için gerekli bu. İbadeti bodrumlara sürenlerin bizlere verdiği psikolojiyi tamamıyla yıkmalıyız. Sosyal benliğimizin dini yönünü özgüvenle kurmalıyız yeniden. Bu nedenle mescitlerimizi en temiz, en ışıklı, en görünen ve en duyulan yerlere taşımalıyız. Çamlıca tepesinde yapılan mabet bunu simgeler. Bir toplumda bodrumlara sürülen Müslümanlığın yeniden zirveye tırmanma çabasını anlatır. Müslümanların kentin en yüksek yerine cami inşa etme geleneğini diriltme/ihya etme bilincidir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.