Borç verirken belli bir süre şartı koymak faiz olur mu?

Borç verirken belli bir süre şartı koymak faiz olur mu?

Borç almak, borç vermek herkesin başına gelen bir durum. Peki bunun için belli bir süre şartı koymak faize girer mi?

Borç verirken belli bir vakit tayin etmek faiz değildir.

"Ey iman edenler, muayyen bir zaman vaadiyle borçlandığınızda onu yazın. Aranızda bir kâtip de doğrulukla yazsın. Yazan Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin. Yazsın. Hak kendi üzerinde olan da yazdırsın. Şayet, borçlu, sefih, küçük ve kendisi yazdıramıyacak durumda ise, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerden iki de şahit yapın. Eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir. Şahitler çağırıldıklarında çekinmesinler. Borç, küçük veya büyük olsun onu müddeti ile beraber yazmaktan üşenmeyin. Bu Allah yanında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemenize de daha yakındır... " (Bakara, 2/282).

Süfyan es-Sevrî... "Ey iman edenler, muayyen bir vade ile borçlandığınız zaman onu yazın... " ayet-i kerîmesi hakkında İbn Abbâs'tan şu sözü nakleder: "Bu ayet-i kerîme belli bir vade ile yapılan selef (vâdeli satış) hakkında nazil olmuştur."

Katâde İbn Abbâs'tan rivayet ediyor ki, O: "Ben şehadet ederim ki belli bir vade taşıyan selef (vâdeli satış)'ı Allah Teâlâ helâl kılmış ve buna izin vermiştir." deyip, sonra da: "Ey iman edenler, muayyen bir vade ile borçlandığınız zaman, onu yazın..." ayet-i kerîmesini okumuştur.

Süfyan İbn Uyeyne tarikıyla İbn Abbâs'tan rivâyet edildiğine göre o şöyle demiştir:

Rasûlullah (s.a.s.) Medine'ye geldiğinde Medineliler bir, iki ve üç senenin meyvesinden selef (vâdeli satış) yapıyorlardı. (Parayı peşin alarak bir, iki ve üç senenin mahsulünü satıyorlardı). Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdular:

"Kim selef yaparsa belli bir ölçü, belli bir ağırlık ve belli bir vade ile selef yapsın." (Buhârî, Selem, 7).

İbn Cüreyc der ki:

"Kim borçlanırsa yazsın, kim alışveriş yaparsa şahit tutsun."

Katâde der ki:

"Bize anlatıldığına göre, Ebu Süleyman el-Mar'aşî Kâ'b'ın arkadaşlarından birisiydi. Bir gün arkadaşlarına şöyle sordu:

"Rabbına dua ettiğinde duasına icabet edilmeyen mazlûmu biliyor musunuz?" ona "Bu nasıl olur?" diye sorduklarında, "Bir adam belli bir vade ile satış yapar, şahit tutmaz ve yazmaz, malının zamanı gelince sahibi bunu inkâr eder, o da Rabbına dua eder, ama duasına icabet edilmez. Çünkü o, Rabbına isyan etmiştir." dedi.

"Aranızda bir kâtip de doğrulukla (hak üzere) yazsın. Yazarken kimseye ihanet etmesin. Ne eksik ne fazla; tarafların ittifak ettiği şeyi yazsın. Yazan Allah'ın kendisine (bilmediği şeyleri) öğrettiği gibi (herhangi bir zarûret olmasa da insanlar kendisinden bir şey yazmasını istedikleri vakit) yazmaktan çekinmesin ve yazsın."

İlâhî hükmü ile bu hususta görev yapacakların tavır ve görevleri de belirleniyor.

Allah Teâlâ buyuruyor:

"Hak kendi üzerinde olan (borçlu) da zimmetinde olan borcu yazdırsın. Rabbi olan Allah'dan korksun da ondan bir şey (gizleyip) eksiltmesin. Şayet borçlu beyinsiz sefih, küçük (ya da deli) veya (konuşamama ya da yanlıştan doğruyu ayııamıyacak derecede cahil olması sebebiyle) kendisi söyleyip yazdıramayacak durumdaysa, velisi dosdoğru yazdırsın."

Allah Teâlâ'nın: "Erkeklerinizden iki de şahit yapın." buyruğu, yazıyla birlikte daha sağlam olması için şahit tutmayı emretmektedir. "Eğer iki erkek bulunmazsa... bir erkek... iki kadın olabilir." Bu durum ancak mallarda ve kendisiyle malın kastolunduğu şeylerde (akidlerde) olabilir.

Sorularla İslamiyet

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.