Bu Değirmen’in şiiri nereden geliyor?
Mustafa ORAL Değirmen dergisi editörü Rüstem Budak ile hayat, edebiyat ve dergicilik üzerine konuştu.
Dergiler karşı ve taraf olanların mevzilendiği yerlerdir. Bu minvalde Değirmen’in çıkış öyküsünden ve dayandığı sanat ve düşünce geleneğinden bahsederek söze başlasak…
Sakarya’nın küçük bir ilçesi olan Ferizli’nin bir köyünde öğretmenlik yapıyordum. Bulunduğumuz ilçede 3 arkadaş (ben, Rıdvan Şimşek ve İsa Cıda) ile düşünsel, sosyal, kültürel paylaşımlarda bulunuyorduk. Okumalar akacak bir yol bulamazsa kısır döngü içinde kendini tekrara, ardından durağanlığa geçerek donuyor. Özellikle de öğretmen- memur olunca kafa konforu içinde bir hayat oluşuyor. Bizler düşünce ve paylaşımlarımızı bir dergide ifade edelim, paylaşalım istedik. Bu süreç ilkin ilçe, ardından Sakarya merkezli bir oluşuma, ardından Türkiye çapında buluşmaya götürdü bizi. Bulunduğumuz yerde okuyan, düşünen, farklı yaklaşımlar ortaya koyabilen, insanlığın vicdanı olabilen insanlara ulaşmaya başladık, onlar bize ulaştılar. Türkiye’deki düşünce alışkanlıklarını miras almamaya çalıştık. İnşacı bir zihinle varlığın, zamanın ve âlemin ruhunu hisseden, anlamaya çalışan bir yol üzerinde olmaya çalıştık. Türkiye’nin düşünce genetiğindeki ideolojik tutumu deli gömleği değil deniz feneri mesabesinde görerek yaşanan akıl tutulmasını aşarak hareket halinde olmaya gayret ettik. Klikleşerek katılaşmamaya özen gösterdik. Düşünce ve sözün erdemine inanan her kişiyle buluşmaya gayret ettik. Siyasal düzlemin kısırlaştırıcı gündemine teslim olmamayı ilke edindik. Söyleyecek sözü olan herkesi dinlemeye çalıştık. Sözü kimin söylediğine değil, ne söylendiğini anlamaya odaklandık.
Dergide ne tür ürünler yayımlıyorsunuz? Katkı sağlayan yazarlardan bahsetsek.
Düşünce ve edebiyatın her türlü rengine yer vermeye çalışıyoruz. Her sayıda dosya konusu çerçevesinde olan yazılar yanında, şiir, deneme, makale, hikâye, kitap ve film tanıtımlarına da yer vermeye çalışıyoruz. Düşünce ve edebiyat her boyutta birbirini beslediği için bütüncül bir şekilde hareket ediyoruz. 9. yıla girdiğimiz bu günlerde dergi sürekli katkıda bulunan kendi yazar kadrosunu oluşturdu. Tanış ve dost olmak için zinde ve üretken zihinlere de ulaşıyoruz. Her daim yeni yazı üretimleri sürecinde olan arkadaşlara yer vermeye çalışıyoruz. Bunun yanında dosya konularında ilgili alanda saha çalışması olan yazarlardan da katkı istiyoruz. Dergimiz taşıma suyla dönen Değirmen değil, Anadolu’nun içinden sürekli çağıldayan diri, özgür, bağımsız, özgün damardan akan nehirlerle beslendiğinden dinamik bir şekilde yoluna devam ediyor.
Her sayı edebiyat dergilerinde pek de alışık olmadığımız dosya konuları ile okuyucunun karşısına çıkıyorsunuz. Biraz bu dosya konularından bahsetsek…
Dergide, söylenmeyeni anlatma, konuşulmayanı ifade etme en temel varlık nedenlerimizden oldu. Geçmişi, geleneği tekrar eden değil var olan zaman akışında bugünü ve yarını kuşanmaya- kuşatmaya çalıştık. İmkânlarımızın sınırlı değil sınırsız olduğuna inanıyoruz. Mümkün olan her şeyi gerçekleştirmek istiyoruz. Mümkün olan her şeyi gerçekleştirebilecek imkanlara sahibiz. Önder- üstad aklı değil kollektif aklı önemsiyoruz. Yazarlarımızın her birinin görüş, öneri ve değerlendirmelerini dergiye katıyoruz. Dergimize yazılarıyla katkısı olan bu kişilerle birlikte yazmayan ama görüş, düşünce ve önerileri ile hep yanımızda olan arkadaşlarımız da var. Dosya konularını belirlerken bunlarla da istişareye önem veriyoruz. Bu istişare önemli ve farklı dosya konularının çıkmasına zemin hazırlıyor. Dosya konularında gündem veya gündem-üstü olarak insan, toplum, tarih, medeniyet yönlerinden ele alınıyor. Bu güne kadar “Manipülasyon, Yüzyılın Kitapları, Sanalite, Mekânlarımız, Küreselleşme, İstanbul, Çatışma Kültürü, Barış Kültürü, Postmodernizm, İnsanımız, Gelecek, Mahalle, Oyun, Sözlükler” konulu dosyalar hazırladık. Edebiyat ürünlerini düşünce yazılarıyla tam bir bütünlük teşkil ettirerek bu zenginliği her sayıda okuyucuya yaşatmaya çalışıyoruz. Kendini tekrar eden, anlam derinliği kaybolmuş değil hikmet penceresinden zamanın ruhunun kalp atışlarını hissettirmek istiyoruz.
Dergi 28. Sayısına ulaştı. Hedeflediğiniz nokta ile geldiğiniz nokta arasında bir karşılaştırma yapsak… Değirmen buğdayları una dönüştürebildi mi?
Yola çıkarken somutlaştırdığımız hedef; yeni ve yeniden inşa etmekti. Kelime, dil, akıl, cümle ve medeniyet inşasına katkıda bulunmaktı. Var oluşumuzun sancılarını dillendirmeye, akıl ve kalp arasındaki bağı koparmadan gönül kurmaya çalıştık. İşleyişimiz Anadolu’daki imece yönetimine benziyor. Herkes kaldırılması gereken bu yükün bir yerinden tutuyor. Değirmene akan suyun akışına bıraktık. Bizler Değirmen’de bu akışta gelenlerle ürünler ortaya koymaya çalıştık. Akış dergisi, yol dergisi, imkan dergisi olmaya çalıştık. İktidar- egemenlik derdimiz olmadı. Her sayıda ortak dertleri taşıyan insanlarla buluşmak, fıtratın sesini açığa çıkarmak, iyiliğin, adaletin ve özgürlüğün yerleşmesine katkıda bulunmak şiarımız oldu. Dergide yayımlanan bir metin insanı hakikate yaklaştırmış, fıtratının sesini duyurabilmiş, hal dönüşümüne katkı bulunmuş ise –ki bulunuyor- bahtiyarız.
Taşrada yayın hayatını sürdüren dergilerin, yayınevlerinin sesini metropollere ve bölge dışına duyurabilme koşulları sınırlı. Dağıtım ve tanıtım alanında zorluklar yaşanıyor. Dergi okuyucusuna ulaşabiliyor mu? Okuyucudan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Önceki dönemlere göre sesini duyurma imkânları arttı. Sosyal medyanın sağladığı imkânlar dağıtım ve tanıtım noktasındaki sınırları kaldırdı. Okuyuculara ulaşmak kolaylaştı. Kitapçılar, dergileri satış rakamları, kar oranları ve uğraşı olarak zaman almasından dolayı dergilere ilgi göstermemektedirler. Şehirlerde bağımsız kitapçılar yerine şirket zinciri kitapçılar ön plana çıktı. Bazen PTT’den kaynaklanan ulaşım arızaları okuyuculara dergi ulaşımını yavaşlatıyor. Dergilerin dağıtımı çok maliyetli hale geldi. Sanal ortamın imkânları bu zorlukları kısmen azaltmaktadır. Dergilerin kalite olarak okuyucuların beklentilerini karşılaması gerekiyor. Okurların dergi ve kitaplara yeterli ilgisi bulunmuyorsa; bunda fikir ve edebiyat ürünü üreten insanların insanlığın vicdanının sesi olamamalarının, geleceği okuyamamalarının ve kendilerine yabancılaşmalarının etkisi vardır. Kalem sahipleri; kalemlerini satılığa çıkarıp, ihalelere çıkarırlarsa okurda onları sahiplenmeyecektir. Ancak iyi yazıların yer aldığı dergilerin okuyucu tarafından her zaman görülme ve ulaşılma imkânı var.
Taşra şiirin yükünü taşıyor, Merkez karaborsada satıyor.
Taşra dergisi olarak görülmek sizi rahatsız ediyor mu?
Türkiye’nin marazi düşünce alışkanlıklarından biri de Taşra- Merkez gerilimidir. Osmanlıdan Cumhuriyete aktarılan bürokratik zihniyetin ürettiği kavramlardan biri de Taşra- Merkez ilişkisidir. Bürokratik kavram ne yazık ki düşünce ve edebiyat ürünlerine yönelik tanımlama ölçüsü haline geldi. Gerçeklikte ise böylesi durum yok. Adres yeri olarak İstanbul gösteren dergiler Merkez, İstanbul dışında bir ilin adresiyle çıkmak Taşra olarak algılanıyor. Edebiyat ve düşünce bürokrasisi aynen yönetim alanında olduğu gibi kendi sanal iktidarını sürdürmek için kendi dışındakini mahkum etmek için bu argümana sarılıyor. Biz olduğumuz ve yaşam bulduğumuz yeri merkez olarak görüyoruz. Önemli olan derginin hangi köyde, ilçede, şehirde çıktığı değildir. Önemli olan yazı ve düşüncenin namusuna sahip çıkan bir çizgide yayın yapabilmektir. Dergi serüvenimizde egemen olan yazar ve entelektüellerin zihin kalıplarıyla hareket etmiyoruz. Taşrada bir dergi olduğumuzu düşünen zihinlerin kendilerini bu hastalıktan bir an önce kurtarmalarını tavsiye ederim. Böyle gören ve görmeye devam eden kişiler bu ölçü ile hem kendilerini farkında olmadan bir zindana hapsetmiş oluyor, hem de düşünce-edebiyatın birçok güzelliğini görmekten mahrum kalıyorlar. Bizi böyle görenlere sadece üzülüyoruz. Çünkü bu anlayış onların bizi anlamalarını engelliyor. Bizi anlamamaları da onlara çok şey kaybettiriyor.
Her sayı 150- 200 sayfalık bir dergi ile karşı karşıyayız. Hayli maliyetli bir iş gibi görünüyor. Bu “Değirmen’in suyu nerden geliyor?
Değirmen 1000 adet basılmaktadır. Ortalama 150 sayfa olan dergide dizgi- baskı- dağıtım aşamalarının her basamağında ayrı bir ekonomik maliyet ile karşı karşıya kalınmaktadır. Mali sorunları abonelik, reklâm, farklı etkinliklerden elde edilen gelirin takviyesi ile çıkarmaya devam ediyoruz. Maliyet olarak arkamızda şirket, holding, cemaat desteğimiz yok. Banka reklâmımız yok. Büyük firmalara referansımız bulunmuyor. Tamamen kendi yağımız ile yoğrulmaya çalışıyoruz. Kimseye borcumuz da yok. Değirmen’in suyu gönülden geliyor. Allah’a şükür her engelde kapılar açılıveriyor.
Ufukta kitap yayıncılığı var.
Dergide edebiyat dünyasının yakından tanıdığı isimler birlikte genç yazarlar da var. Değirmen ürünleri yayımlanan yazarların/şairlerin kitaplarını yayımlamayı düşünüyor mu? Ufukta kitap yayıncılığı var mı? Rüstem Budak’ın yazılarını ne zaman kitap halinde göreceğiz?
Kitap yazı hayatının vazgeçilmez parçası. Bizler de yavaş yavaş bu alana ısınıyoruz. Dergi sürecinde olduğu gibi akış- yolculuk haliyle kitap sürecine hazırlanıyoruz. Yazarlarımızdan birçok arkadaşın hazırlıkları var. İnşallah Değirmen olarak bu alanda da yapacağımız çalışmalarla fark oluşturmak istiyoruz. Rüstem Budak yazıları için zihinsel hazırlıklar tamam sayılır. Kâğıda dökmek için zamana sığınıyoruz