Özkan ERDEM
Bugün benim doğum günüm
İkinci doğum günüm: (4 Aralık)
Evet, bugün benim doğum günüm...
Ama “İyi ki doğdun, iyi ki varsın, mutlu yıllar” türünden tebrikleri geri çevirdiğim/çevireceğim bir gün, bugün.
Çünkü “Yıllar önce bugün dünyaya geldiğim için değil, birkaç yıl önce takvim sayfaları bugünü gösterdiği zaman” Nurlarla şereflendiğim, hayatın gerçek mânâsına “merhaba” dediğim, velhâsıl yeniden doğduğum, “ikinci kez doğduğum” içindir!
***
Ey Risâle-i Nur! Acizim seni tarif etmekte, sana “sen” diye hitap etmekte… Çünkü bağrı yanık olan ben, senin aşığınım. “Sen” diye hitap ederken ise acizliğimin farkındayım.
Bugün benim “doğum” günüm!
Seni tanımakla geçmişime sünger çektiğim gün olsun, benim “asıl” doğum günüm!
Seni ilk tanıdığım günde, sabahın ışıkları, geceye/karanlığa son verdi!
Her yer, senin nurun içinde kaldı!
İstikbalim senin nurun ile aydınlanmaya başladı bugüne dek!
“Sözü çelik kadar metin ve altın kadar parlak söylüyorsun ki; böyle değerli sözlerinle de altının kıymetini ortadan kaldırıyorsun.” Aşkla, şevkle mücadele ederek!
***
Bu gün benim ikinci “doğum” günüm!
Karanlıklı, sisli bir yaşantım vardı, seni tanıyana dek.
Oysaki bulutlar, senin nurun ile ellerini çekti üzerimden tek tek.
Her yer senin nurun ile aydınlığa kavuştu sevinerek!
Üzerimde bulunan elmas kıymetindeki nakışlar, senin sayende beni Nakkaş’a kavuşturdu gülerek!
Tevehhüm-ü ebediyet, derd-i maişet, nefs-i emmâre gibi beni dünyaya çağıran sebepler; senin nuruna tutunabilmeme karşın öyle tuhaf şeyler hissettiriyor ki bana; sanki düşerek yükselmek, durarak dönmek, yanarak donmak, gülerek ağlamak gibi!
Bunların tarifi nasıl imkânsızsa, senin ile birlikte olmak, devamlı senin ile yeni bir güne “doğmak”, bu düşünceyle yaşamak o denli tarifi imkânsız bir mutluluğu yaşatıyor bana!
***
Bugün benim ikinci “doğum” günüm!
Senle yeni bir sayfa açmadan evvelki hayatımı yaşamadığım gibi, sen de beni yaşamamış say. Uykudan uyanışım, gafletten sıyrılışım senin sayende oldu. Güneşin karanlığı kovduğu, akşam rüzgârlarının sis bulutlarını dağıttığı, gece tebessüm eden ayın dünyamızı aydınlattığı gibi, sen de kalbimdeki günah karanlığını kovdun, üzerimdeki gaflet sislerini dağıttın, gönül dünyamı ise bir kamer misâli aydınlattın!
Seni tanıdığımda; göz kamaştıran cemâline gönlüm pervâne oldu! Ben, işte o zaman; “Aradığını bulanlardan değil, bulduğunu arayanlardan” oldum! Ve birlikteliğimiz devam etti bugüne dek!
Not-1: Risaleler ile yeniden doğmak, güne Risaleler ile başlamak, hayata Risaleler ile bakmak, kendimi, hayatı ve insanları anlayabiliyorsam bunu Risaleler’e borçlu olduğumu vurgulamak için bu satırları yazarken döktüğüm gözyaşlarım, bilmem hissiyatıma tercüman olabilir mi?
Not-2: Mecazi aşk bataklığından kurtarıp Risaleler ile şereflenmeme vesile olan muhterem, aziz, kahraman, himmetli, gayur, sempatik, mütevazı bir nur talebesi olan Dr. Özgür E. Beyden Allah ebeden razı olsun… Risaleler’i ilk tanıdığım zamanlarda nur kervanına alışma süreci boyunca, bana müsamaha gösteren, şefkat ile muamele eden, fedakârlıkta bulunan, sabırsız ruhuma/fıtratıma sabreden, değerli Halil İbrahim Ö. Beyden de Allah ebeden razı olsun.
Risaleler’e layık birer muhatap olabilmek nidalarımla…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.