Bulut: Hükümet Münazarat'ı okumalı
Yazar Bulut, AK Parti'ye seslenerek Bediüzzamanın Münazarat adlı eserinin bir asır önce hazırlanmış şifa reçetesi olduğunu söyledi
Mehmet Ali Bulut'un yazısı:
Kürt kimin umurunda be kardeş!
....
Bu terörün önünün alınamamasının birçok yönü var. Bir yönü devlete; yani sisteme ve rejime bakıyor. Bir yönü hükümete yani siyasete bakıyor. Bir yönü insana, yani millete bakıyor. Millete bakan yönü, iman ile alakalı olduğu için izahı bu yazının boyutunu aşar.
Meselenin en kolay çözüme kavuşturulacağı nokta, devlete bakan yönüdür. Devlet genelde, ideolojik yaklaşmıyorsa adil davranır. Ama bizim gibi, ‘ideolojisi mantığını aşan devletler’ halklarını; ‘benden yana olanlar’ ve ‘ötekiler’ olarak ikiye ayırır ve birini şımartırken diğerini ezer. Milleti meydana getiren unsurlara tek tek sorun. Bakalım şu rejimden memnun olan var mı?
Hayır! Bir dedikleri iki edilmeyen askerler ve bir kısım sistem bekçileri dışında kimse bu rejimden memnun değil. Demek ki birinci problemimiz bu. Önce adil bir devlet yapısı oluşturacağız!
Hükümete bakan yönüne gelince… Hükümet şapkasını önüne koyup, neden bugüne kadar bütün yatırımların belli merkezlerde toplandığının muhasebesini yapmalı. Eskişehir’in ötesinde, Kırıkkale silah fabrikası dışında yatırım olarak ne sayabilirsiniz bilmiyorum İskenderun Demirçelik Fabrikası dışında.
Gaziantep’in kendi başına yaptığı birtakım yatırımları ve çabaları, Yozgat’ın son birkaç yıldır gösterdiği performansı bir tarafa bırakırsak, Ankara’nın öbür yanı, batısından en az 50 yıl geri. AK Parti, şimdi bölgeye giriyor ama yanlış yöntemlerle. Zaten asırlardır, ağa ve devlet sırtından geçinmeye alışmış bir halka, devlet kesesinden birtakım yardımlarda bulunmak, onları daha beter ‘seele’ yapar.
Hükümet gerçek bir doktor gibi önce bölge insanlarının dertlerini teşhis etmeli. Tabii ki, bunu yapmasına mani olacak çok unsurlar var. -Terör onlardan sadece bir tanesidir. Hatırlayın PKK’nın ilk hamisi Suriye ve Yunanistan’dı.-
Bugüne kadarki hükümetler hep uzaktan yazılmış reçetelerle bölgeye yöneldiler. Görmeden, hastanın asıl derdinin ne olduğunu bilmeden yapılan bu tedaviler (İane, yem yiyecek yardımı, yeşil kart, vatandaşın vergiden, elektirik faturalarından illegal muafiyeti… vs.) hastalığı daha da şiddetlendirdi. Çünkü açlıktan kıvranan ve o yüzden mide ağrısı çeken insanlara biz buradan hazım ilacı gönderdik.
Eşkıyalık ve kan davası gibi husumetlerle vücudu iltihaplanmış topluma, iltihabı arttıracak ilaçlar (Hamidiye alayları ve köy koruculuğu vs. gibi) göndermek, acaba tedavi midir, yoksa ölüm meleğine davetiye midir?
Bu bir istibdattır. Yaraları sarmak yerine yıllarca uzaktan gönderilen ilaçlarla o bölge insanını daha da hasta ettik. Padişahlık ve Tek Parti dönemini kınayabiliriz. Ama güya demokrasiye geçtiğimiz daha sonraki zamanlarda da şu istibdat dönemlerinin yöntemlerini kullanmaktan geri durmadık!
Biçare milletin halini anlamadık. Mamafih bölge halkı da tembelliğiyle buna fırsat vermedi. Karşılıklı vehim ve korku belasından dolayı hükümetlerin yapmak istedikleri iyi şeyler de netice vermedi. Verilen teşvikler iç edildikçe hükümetler de bölgeyi gözden çıkardı.
İmdi, MHP ve CHP, askeri kesimin hazırcı ve kolaycı yaklaşımlarına çanak tutarak eski halin daha da şiddetlenerek devamını sağlayacak bir teklifte bulunuyorlar. Halk nezdinde giderek meşruiyetini yitiren şu vahşet örgütüne itibar kazandıracaklar.
AK Parti asla bu oyuna gelmemeli. Gidip o bölgede çadır kurmalı. Yerinde inceleme ve teşhis koyan doktor gibi hastayı gözle görmeden, röntgenini almadan MR’ını çekmeden ilaç yazmamalı. Ve bütün bunları demokrasiden asla taviz vermeden, baskı ve şiddete başvurmadan ve terör öfkesine kapılmadan yapmalı.
Oraya göndereceği ‘hâzık hekim’ler, ‘zül cenaheyn’ (Türk ama Kürtten nefret etmeyen Türk) olmalı. Bölge halkından birilerini gönderdiğinizde, var olan husumetlerin önünü alamazsınız. Çünkü geçmişteki ağalık şimdi siyasetçilik perdesi altında sürüyor. Bölgeye göndereceğiniz şu insanların eline Bediüzzaman’ın Münazarat adlı eserinde tam bir asır önce hazırlanmış şifa reçetelerini de veriniz ki, o bölge için doğru bir hal çaresi bulunmuş olsun. Yoksa PKK’nın her vahşeti sonrasında OHAL önünüze ‘çare’ olarak konulur. O da sadece PKK’yı besler ve onu Türk devletine karşı kullanan mihrakların taleplerini arttırır!
O üstadı dinlemelisiniz. İşte o zaman, şu terör belasının belini kırmakla kalmaz, aynı zamanda kendinize harika bir dost millet kazanmış olursunuz.
Ha eliniz değmişken, oralardan şöyle yukarılara çıkıp, Ermenilerle olan husumetimize de bir çare bulun ki, bu milletin himmeti pervaz etsin de önümüzdeki bin yıllar bizim asırlarımız olsun. İnşallah!
gasteci.com