Misafir Kalem
Büyük eserlerin mimarı bir Nur Talebesi: İzzeddin Yıldırım
Nevzat Eminoğlu'nun yazısı
(Muş Alparslan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kürt dili ve Edebiyatı bölümü Öğretim Görevlisi)
Mela İzzeddin Yıldırım Ağrı’nın Patnos ilçesinde 1946 yılında dünyaya geldi. İlkokuldan sonra Bölge medreselerinde iyi bir tahsil görüp icazetname/diploma aldı. Bu dönemde, Kur’an’ı bilgi çağına göre ders veren Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur adlı eserlerini tanıdı ve hayatı değişti. Böylece alim bir şahsiyet ve hakiki bir “Nur talebesi” olarak hayatını, sadece ilme, gençleri yetiştirmeye, toplumunu aydınlatmaya adadı.
Bediüzzaman’ın“Risale-i Nur’a herkesten ziyade şevkle, taraftarane ve iftiharla medrese taifesinden olan ulemanın koşmaları lazım ve elzem iken maalesef daha medrese ehlinin ekseri, kendi medreselerinden çıkan bu ab-i hayat çeşmesini ve bu kıymetdar baki hazinesini tanımıyor, aramıyor, muhafaza edemiyor. Lillahilhamd şimdi tam tamına başladılar” (1) diyerek hasretini çektiği ehli medrese bir Nur kahramanı olan İzzeddin hoca dininde ve dünyasında başarılı birçok insanın yetişmesine vesile olan Zehra Vakfının kuruluşuna öncülük etti. Yine Bediüzzaman’ın“Risale-i Nur’a çalıştığım kadar ona da çalışmışım” dediği, merkezi Van’da, şubeleri Bitlis ve Diyarbekir’de olacak şekilde, dini ilimlerle fen bilimlerinin beraber okutulduğu, Arapça, Kürtçe ve Türkçe eğitim öngören Medreset’üz-Zehra isimli üniversite projesinin alt yapısını hazırlama ve Risale-i Nur hakikatleri ile tahkiki iman dersi verme amacı ile her yerde Nur dershaneleri açılmasına vesile oldu.
Anadolu’dan ve Doğudan gelip üniversitelerde okuyan binlerce öğrenciye yer, yurt ve burs sağlayan, Üstad Nursi’nin takipçisi bir alim ve aydın olan İzzetin Yıldırım Gaziantep, Eskişehir, Çorum, İstanbul gibi bir çok yerde sadece ilme çalışıp öğrenci yetiştirmeyi ifade eden “vakıf”lık hizmeti yaptı. Yani hayatını buna vakfetti, adadı. Batıdan, Anadolu’dan gelen binlerce gencin sahih bir iman ve istikametli bir nazar elde ederek, eski Türkiye anlayışının ve ona bağlı eğitim sisteminin ülkedeki farklı inanç, dil ve kimlikleri, ırkçı, yasakçı, tek tipçi bir zihniyetle dışlayan, düşman ve tehlike olarak gören resmi ideolojisinin kirinden kurtulmasına vesile oldu. Özellikle doğulu gençlerin de, Bediüzzaman’ın -1908'de yazdığı “Kürtlere Hitabesi” (2) inde- önemle vurguladığı, korunmasını istediği ve “üç cevherimiz” dediği “İslamiyet/İnanç”, “Milliyet/Milli kimlik” ve “insaniyet” değerleri ile mücehhez kahramanlar olmasının yolunu gösterdi.
Çünkü bölgemizde gençlerimizin bir kısmı mili kimliğine, kültürüne gayet duyarlı olduğu halde maalesef inanç değerlerine oldukça uzak, hatta yabancı durumdalar. Bir kısmı da dini değerlerine oldukça bağlı ama milli kimliğine ve bunun bileşenleri olan kültürüne, diline oldukça duyarsız, uzak durumdalar. Bediüzzaman’a göre bu iki durum da eksikliktir. Uçmaktan mahrum tek kanatlı kuş misalidir ve iki gözden birinin kör olması gibidir. Bazıları da bu inanç ve milliyet(milliyetçilik değil) değerlerine sahip olduğu halde “insaniyet” değeri noktasındaki eksiklikten dolayı, bu değerlerine katkıda bulunacak donanım, bilgi, birikim, çaba ve çalışma sahibi değil. Dolayısıyla Üstad Nursi ve onun sadık takipçisi İzzeddin hocanın gösterdiği yol, bu üç cevherin beraberce korunduğu ve beraberce geliştirildiği bir anlayışa dayanmaktadır.
Mela İzzeddin 28 Şubat zulmünün hüküm sürdüğü 29 Ocak 2000 tarihinde şehit olarak vefat ettiği 55 yaşına kadar hiç evlenmemişti. O, arkasında bıraktığı bereketli bir hizmet, yetiştirdiği ve manevi evlatları olan binlerce genç “Said”ler ve “İzzeddin”lerle, haklı olarak
kendisine “vakıf insanlar ölmez” dedirtti. Vefatının 20.sene-i devriyesinde kendisini rahmetle ve minnetle anarken, vefatı yılında üniversite öğrencisi iken kendisi için yazdığım Kürtçe bir şiirin bir pasajıyla bitiriyorum:
Seyda ji nava me bar kir, agir ket cîger û dil
Cennet bo xwe cih û war kir, em man sêwî û çav şil
Ew seydayê dûrdibîn û sazkarê hêviya Nûrsî
Rû sipî kir di vê rê da, xweş hêşîn kir Zehra gul
Biratiya Muslumana saz kir li ser heq û rastiyê
Şax veda, bû bax û baxçe, ew toxim û ew simbil
Îzzeta vî dînê mubîn, hêviya vî gelê hejar
Dijmina wî rind nas dikir, lê em kor û hem xafil
Ger dixwazin ew bi me ra be, heyf hilînîn ji dijmin
Bi rêxistin, civatsaz bin, rêya wî da mil bi mil
Kaynakça:
1- B.Said Nursi, Kastamonu Lahikası, Zehra Yaıncılık, İstanbul 2010, s. 228.
2- Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi, Say: 1, Sayfa: 7, 5 Kanun 1908
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.