Emrullah BEYTAR
Canavarlaştıran siyasete Said Nursi reddiyesi
Şeriatın yüzde birine taalluk eden siyaset, neredeyse ahlak ve faziletin önüne geçerek kimliğimizi şekillendiren en önemli parametre olarak karşımıza çıkmaktadır. Kimliğimizi belirleyen en önemli parametreler ahlak ve fazilet olması gerekirken maalesef bugün yalan ve menfaat üzerine hayat bulan siyaset daha fazla belirleyici olarak karşımıza çıkmaktadır.
Said Nursi hayatın ilk dönemlerinde dile getirmiş olduğu “aşk-ı İslam” için ancak siyaset yapılabilir düşüncesini daha sonraki yıllarda “Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım” ve “elimizde nur var topuz yoktur” diyerek siyasetle olan ilişkinin ipuçlarını vermiştir.
Yüzyılın düşünce ve ilim adamlarının başında gelen kişilerden biri olan Said Nursi’nin “elimizde Nur var topuz yoktur” sözüyle Nur talebelerinin, nurları siyasete alet edilmemesi gerektiğine işaret eder. Nursi’nin “şeytan ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım” sözüyle de siyasetin bizatihi kendisinden ziyade siyasetin muhtevasına ve yapılış tarzına bir reddiye sunduğu düşüncesindeyim. Nursi, hakiki dindar bir insanın siyasetçi olamayacağı yönündeki tesbitinin yanında siyaset yapan kişilerin de nasıl bir siyaset yapmaları gerektiği yönünde bazı ipuçlarını yakalamak mümkündür.
Said Nursi, yalan ve bireysel menfaat üzerine kurulu siyasetin insanı canavarlaştırdığına işaret ettiği düşüncesindeyim. Yalan ve bireysel çıkar üzerine siyaset üreten veya batıla, hak suretini giydirerek efkarı aldatmaya çalışan siyasetçinin, hak, adalet ve hakkaniyeti savunan muhalif siyasetçiyi şeytan suretinde gördüğünü, buna karşılık; hak, adalet ve hakkaniyetten uzak yandaş siyasetçiyi de melek suretinde tevehhüm etmesi günümüz siyaset mekanizmasının göze çarpan özelliklerinden birisidir. Zaten Nursi’yi, şerrinden Allah’a sığınmasına sebep olan olayda dindar bir siyasetçinin, melek suretindeki muhalifini şeytan olarak tanımlaması, şeytan suretindeki partidaşını da melek suretinde görmüş olmasıdır. Kanaatimce Nursi’nin, bu çekincesi/itirazı siyasetin bizatihi kendisinden ziyade siyasetin yapılış tarzına olmuştur.
Nursi’nin siyasetin yapılış tarzına sunduğu bu reddiyenin içinde ahlaki ve evrensel bir ilkeyi barındırdığı düşüncesindeyim. O ilke de, hak ve doğrunun kimsenin inhisarı/tekeli altında olmadığı, her zaman hak ve doğrunun yanında olması gerektiği, siyasi kimlikten ziyade ahlak ve faziletin olması gerektiği gerçeğidir. Bu ahlaki ve evrensel ilke günümüz siyasetin sabitelerinde birisi haline dönüşebilirse, o zaman siyaset, insanları kimliksizleştirerek canavarlaştıran bir mekanizma olmaktan çıkıp insanı fikren ve ahlaken kemale erdiren önemli bir mekanizmaya dönüşebilecektir.
Nursi’nin bir asır önce siyasetin yapılış tarzına yapmış olduğu reddiyenin şartları halen varlığını devam etmekte ve bu siyaset yapma biçimi insanı hak ve adaletten uzaklaştırarak kimliksizleştirip ve hatta canavarlaştırabilmekte.
İstikbalin bize ait olmasını istiyorsak ve bu dünyada en az hata ve günahla hayatımızın hatime bulmasını murad ediyorsak; “biz ehl-i haliz, namzed-i istikbaliz. Tasvir ve tezyin-i müddea, zihnimizi işba etmiyor. Bürhan isteriz” demeliyiz ve hayatımızı ve düşüncemizi şekillendirirken Nursi’nin “fennin himmetiyle, zaman-ı halde fiil cümle, inşallah istikbalde bitamamihi hükümferma kuvvete bedel hak ve safsataya bedel bürhan ve tab’a bedel akıl ve hevaya bedel hüda ve taassuba bedel metanet ve garaza bedel hamiyet, müyülat-ı nefsaniyeye bedel temayülat-ı ukul ve hissiyata bedel efkar olacaklardır” cümlesindeki sabitelerin bizlere katkısı büyük olacaktır. Bu ilke ve sabiteleri içselleştiren bir kişinin, batılın, hak suretini giyerek efkarı aldattığı bu dehşetli asırda aldatılmaktan kendini muhafaza edebilir.
Günümüz siyasetçilerinin özelliklede muhafazakar ve dindar siyasetçilerin toptancı reddiyeleri ve toptancı kabullerden kolay bir şekilde kurtulabilmeleri ve insanı kişiliksizleştiren siyaset anlayışından kendilerini muhafaza etmeleri için, Nursi’nin istikbale namzet insanlar için ortaya koymuş olduğu bu sabitelerden faydalanmaları faydalarına olacaktır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.