Caner Kutlu: Said Nursi özgürlüğe aşk derecesinde bağlıydı.
Karakalem Gönüllüleri tarafından düzenlenen seminerlerin bu ayki konuğu Caner Kutlu'ydu.
Caner Kutlu "Munazarat'ta Hurriyet'in İçsellestirilmesi ve Hanif Olarak Hürriyet Şuuruna Bir Bakış" konusu etrafında özgürlüğün kavramsal, bireysel ve toplumsal karşılıkları üzerinde durdu.
Özgürlüğün yaratılışla birlikte insana bahsedilmiş bir nimet olduğuna, sonradan ya da dışarıdan elde edilecek bir şey olmadığına değindi.
Özgürlüğün insana yüklenen büyük emanetin bir parçası olduğunu ifade eden Kutlu, Batıda sonradan üretilen 'protez özgürlük' yaklaşımın insanı bir nefis istibdadına mahkum etmekten öte bir sonuç vermediğini, yaşanan her türlü sorunların kaynağının buradan ortaya çıktığını iddia etti.
Batının 'Tanrı karşısında özgürleşmek' seklinde ürettiği bu anlayışın modernizm şekliyle sistemleşmesi ile küresel bir zorunluluk haline getirilmeye çalışıldığını anlattı.
Kutlu "İslam’ın hattı vasatı olan ve Bediüzzaman'ın aşk derecesinde bağlı olduğu özgürlük, ne başkasına, ne de kendine zarar veremeyecek, hiç bir kişi veya kurumu bir vesayete dönüştürmeyecek bir yalnızca 'Allah'ın kulu' olması anlayışıdır" seklinde açıkladı.
“Özgürlüğün, imtihan sırrının bir gereği olduğunu söyleyen Kutlu "şeytana verilen 'iddiasını ispat etme' imkan ve zamanı ile başlayan büyük mübarezede nübüvvet ile küfür iki ayrı silsile olarak her yol başında insana sunulacak ve bu iki yoldan birini seçmede insan sınırsız bir özgürlüğe sahip olacaktır. Bu noktada, insan, basta hiç bir gerekçeye ihtiyaç duymayacak bir seçebilme özgürlüğüne sahip olacaktır. Ancak, bu seçimini gerekçelendirme durumunda, sorumluluk ile karşı karşıya kalacaktır. İste bu noktada 'mahkeme-i kübra'daki ayrışmayla, insanlık tarihi iman ve küfür şekliyle, biri tuba-i cennet diğeri cehennem zakkumu olarak iki neticeyi ortaya çıkaracaktır" şeklinde açıkladı.
Yazar, 'günah kapısının' sürekli açık olduğu gibi 'tevbe kapısının' da açık olduğunu ve bunun kıyamete kadar sürecek olan, Allah'ın kullarına bahşettiği 'özgürlük' nimetinin gereği olduğunu ortaya koydu: Bu durumda insanın omzunda bir peygamberinin elinin bulunması kadar büyük bir moral ve dayanak noktası bulunamaz.
Kutlu, Batının modern insanının ifrat ve tefriti ile bozulmuş özgürlüğünün, insanlığın son döneminde, İslam'ın hakikatleriyle yeniden tanımlanacak özgürlük anlayışı ile 'serbestiyet ve malikiyet' devrine dönüşeceğini ve böylece insaniliğin bireysel, toplumsal, ekonomik ve siyasi olarak bütün kurumlarını etkileyecek bir büyük sıçrayışına şahit olunacağını belirtti.