Cehli izale edecek deliller zahir iken o veçhile cehil denilmemesi

Cehli izale edecek deliller zahir iken o veçhile cehil denilmemesi

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Şimdi mezkûr âyetteki cümlelerin heyetlerinden bahsedeceğiz.

Birinci cümle: ﴾ كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللهِ 1 ﴿ Bu cümle ile yapılan istifham, o kâfirlerin zihinlerini, gözlerini, yaptıkları kötülüğe, fenalığa çevirtir. Tâ ki, bizzat şekavetlerini görsünler; belki insafa gelip ikrar ederler.

﴾ تَكْفُرُونَ 2 ﴿ 'deki hitap, Cenâb-ı Hakkın şiddet-i gazabına işarettir. Çünkü gaipten hitaba yapılan iltifat, ya şiddet-i hiddete veya kesret-i muhabbete işarettir.

تَكْفُرُونَ 'ye bedel لاَ تُؤْمِنُونَ 3 'nin zikredilmemesi, onların şiddet-i inatlarına işarettir. Çünkü onlar, hakkaniyeti delâil ile sabit olan imanı terk ve butlanı, burhanlar ile sabit olan küfrü kabul ettiler.

﴾ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا 4 ﴿ Bu cümledeki و vâv-ı hâliyedir; yani mâbadinin mâkabline hal olduğuna delâlet eder. Demek وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا , تَكْفُرُونَ 5 'nin fâiline haldir. Halin, zevilhâlin âmili ile beraber olması şarttır. Halbuki burada dört cümle vardır. Bunlardan ikisi mâzi, ikisi müstakbel olduklarından, zevilhâlin âmili olan تَكْفُرُونَ 6 ile zamanca mukarin değildirler. Binaenaleyh و 'ın hâliyeti, bir mukaddere işarettir.

Takdir-i kelâm: 7 وَتَعْلَمُونَ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا Bu itibarla, تَكْفُرُونَ 'nin fâiline تَعْلَمُونَ 8 cümlesi hâl olur. Öteki cümleler اَنَّ 'ye haber olurlar.

Sual - Onlar, birinci ölüm ile bir hayatı bilirlerse de, Allah'tan olduğunu bilmezler, inkâr ederler. İkinci hayat ile Allah'a rücuu zaten inkâr ederler.

Cevap - Cehli izale edecek deliller zahir iken o veçhile cehil denilmemesi, belâgatin kaidelerinden biridir. Buna binaen, birinci mevt ile birinci hayatın etvar ve ahvâline yapılan dikkat, Sânii ikrar ve tasdik etmeye icbar eder. Ve aynı zamanda evvelki hayat ve mematın Allah'tan olduğunu bilmek, ikinci bir hayatın olacağına da zihni ikna ve icbar eder. Hal böyle iken, cahil telâkki ettiğin o kâfirler, âlimler sırasına dahildirler.

كُنْتُمْ 'deki hitaptan, onların âlem-i zerratta dahi bir nevi vücut ve taayyünleri olduğu anlaşılıyor. Yoksa o zerrat, tesadüfle rastgele muayyen cisimleri teşkil edemez.

اَمْوَاتًا 9 tâbiri, لَمْ يَكُنْ شَيْئًا مَذْكُورًا 10 'in meâline imâdır.

﴾ فَاَحْيَاكُمْ ﴿ 11 Bu ف tâkip ve ittisali ifade eder. Yani, mâkabliyle mâbadinin arasında mesafe olmayacaktır. Halbuki burada, mevt ile hayat arasında uzun bir mesafe vardır. Evet, fakat bu ف Sânii ispat eden delillerin menşeine işarettir ki, o zerratın hiç bir vasıta ve esbab olmaksızın cemadiyetten hayvaniyete def'aten intikal etmesi, zihni, Sânii ikrar etmeye mecbur eder.

Ve keza, o zerrat, mevat halinde iken vaziyetleri sabit olmadığından, şe'nleri ve iktizaları, fasılasız tâkiptir.

Dipnot-1: "Siz ölü (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getirip hayat veren) Allah'ı nasıl inkar ediyorsunuz!" Bakara Sûresi, 2:28.
Dipnot-2: İnkar ediyorsunuz.
Dipnot-3: İman etmiyorsunuz.
Dipnot-4: "Siz ölü (henüz yok) idiniz." Bakara Sûresi, 2:28.
Dipnot-5: İnkar ediyorsunuz.
Dipnot-6: İnkar ediyorsunuz.
Dipnot-7: Bu takdir-i kelâm, tahkikli Arapça nüshada şöyle ifâde edilmiştir: "اَنَّكُمْ تَعْلَمُونَ اَنَّكُم كُنْتُمْ اَمْوَاتًا"
Dipnot-8: Biliyorsunuz.
Dipnot-9: Ölüler.
Dipnot-10: "Adı anılmaya değmez birşeydi." İnsan Sûresi, 76:1.
Dipnot-11: "Sizi diriltti (dünyaya getirip hayat verdi)." Bakara Sûresi, 2:28.

Bediüzzaman Said Nursi
İşârâtü'l-İ'câz