Cemil Meriç ve Ümit Meriç

Cemil Meriç ile ilgili bir program yapıldı. Kızı Prof. Dr. Ümit Meriç toplantının merkezinde yer aldı. Babası ile ilgili bazı bilgiler verdi. Diğer şahıslar da ünlü fikir damı ile ilgili konuştular. Program iki saat kadar devam etti, iyi izlenimlerle sona erdi.

Cemil Meriç‘i İstanbul’daki evinde doktora yaptığım yıllarda ziyaret etmiştim. O zaman Nabizade hakkında konuşmuştu. Bir de Hocam Rahmetli Orhan Okay hakkında. Çok kuşatıcı bir kişilikte insanları ne olursa olsun anlatırken onlara hakimane yaklaşır, mümkün mertebe eleştirir, bu eleştiriler sırasında da fikirleri ve bakış açısını ortaya koyardı. Çok muhit bir bilgisi vardı, takdire şayandı. Kızı Ümit Meriç Hanımefendi ile de İstanbul’da Edebiyat Fakültesinde odasında konuşmuştuk. Geçmiş günler ayrıntıları hatırlamıyorum.

Kütüphanemde Sayın Cemil Meriç ile ilgili kendisinin dört kitabı, kendisi hakkında yazılmış üç kitap vardı. Onları bu konuşma vesilesiyle medar-ı bahis edeceğim. Mehmet Tekin benim profesör arkadaşım. 1991’de Cemil Meriç ile ilgili doksan sahifelik bir eserin üzerinde sayın Meriç’in bir resmi var, gençlik yıllarında çekilmiş.

Kitabın arkasında bir paragraf var, derinlik psikolojisi. “Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah; kalem, sözle, yazıyla kazanılmayacak savaş yok... Kalem sahiplerine düşen ilk vazife; Telaş etmemek, öfkelenmemek, kin kışkırtıcısı olmamak. Halkı okumaya, düşünmeye, sevmeye alıştırmak. Bir kılıcın kazandığı zaferi, başka bir kılıç yok edebilir. Kalemle yapılan fetihler, tarihe mal olur, tarihe yani ebediyete...” Bu cümle grubu Meriç‘in hayat ve yazarlık felsefesi. Peygamberlerin davası da buydu zaten. Kitapta benim de bir yazım var, “Cemil Meriç ve Batılı Edipler.” Hatay’a gitmişim herhalde resimde görünüyor.

Vicdanımız nedense yirmili yıllardan sonra kaybolmuş. Bu yüzden Necip Fazıl, Bediüzzaman ve Cemil Meriç bir çağın vicdanı olmak istemişler. Vur kazmayı dağa ferhat çoğu gitti azı kaldı, kişne kırat kişne kırat çoğu gitti azı kaldı. Çocukken derdi ki dadım çoğu gitti azı kaldı...

Sayın yazar da çağın vicdanı olmak ister, ülkemizin vicdanı olmak yeterdi ama nerde...

“Kimi başında taçla doğar, kimi elinde kılıçla... Ben kalemle doğmuşum. İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım. Kelimelerle munisleştirmek istedim düşman bir dünyayı. Şiirle başladım edebiyata, cıvıldayan bir kuş kadar rahattım yazarken, kulaklarımda bir ses uğulduyordu, etrafımdakilerin duymadığı bir ses. Ve defterler kendiliğinden doluyordu. Sonra ilmin, ilhamı dizginleyen sert disiplini… histen ve hissiden utanış. Nazımdan nesre, öznelden nesnele atlayış. 940'lardaki yazılarımın ayırıcı vasfı, ukalâlık. Batı irfanını ülke ülke, devir devir keşfe çıkan genç bir tecessüs. İlk kitabım 1942'de doğdu. Yetmiş beş sayfalık bir araştırma: Balzac. Ve yüz sayfalık bir tercüme: Altın Gözlü Kız. Sonra Ferragus, Duchesse de Langeais (kitapçıda kayboldu). Otuzundaki Kadın. Balıkçı Kız (kitapçıda kayboldu). Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti.

Monografi, tenkit, edebiyat tarihi... imzamı taşıyan her yazıda ben yaşıyorum. Bütün bu neviler kendimi anlatmak için bir vesile. Bir Balzac'ın, bir İbn Haldun'un, bir Makyavel'in arkasına gizleniyorum, kendimi yaşıyorum onlarda... kendi öfkelerimi, kendi ümitlerimi, kendi ümitsizliklerimi. İşlediğim türe insanı getirdim, yaralı bir çağın insanını.”

Kitabın ilk sayfalarında bir yazı adeta onun poetikası. Mağaradakilerden alınmış sene 1978.

Geçen gün irfan dünyamız bir Cemil Meriç sohbeti düzenledi, sohbetin müsebbibi Cemil Meriç özellikle kızı Ümit Meriç Hanımefendi. Ben biyografisine yeni bilgiler ilave ederim diye düşündüm bayağı sıkıntıdan sonra konuşmaları dinledim.

Hüseyin Cemil Meriç (12 Aralık 1916, Reyhanlı, Hatay - 13 Haziran 1987, İstanbul), Türk yazar, çevirmen, düşünür ve sosyolog.
Başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapmış ve yazılar kaleme almış bir düşünce adamıdır. Telif ettiği 12 eseri ve tercümeleriyle Türk edebiyatında önemli bir yeri olduğu kabul edilir. Sosyoloji profesörü Ümit Meriç’in babasıdır.

HAYATI

Çocukluk ve gençlik yılları

1916’da Reyhaniye’de (bugünkü Reyhanlı) dünyaya geldi. Balkan Savaşları sırasında Dimetoka’dan göçmüş bir ailenin çocuğuydu. Babası, Dimetoka’da hakimlik yapan Mahmut Niyazi Bey, annesi Zeynep Ziynet Hanım’dır. Babası Mahmut Niyazi Bey Antakya’da Ziraat Bankası Müdürlüğü ve mahkeme reisliği yapmıştır. 7 yaşına kadar Antakya’da yaşayan Cemil Meriç, babasının memuriyetten ayrılması üzerine ailesi ile birlikte Reyhanlı’ya döndü. Reyhanlı Rüşdiyesi’nde ilkokulu bitirdikten sonra yeniden Antakya’ya gitti. Fransız idaresindeki şehirde Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi'nde okudu. Bu okulda iken gözlerinin 6 derece miyop olduğu anlaşıldı. İlk yazısı olan “Geç Kalmış Bir Muhasebe” başlıklı makalesi yerel Yenigün gazetesinde yayımlandı. 12. sınıftayken, milliyetçi tutumu, yayımlanan bir yazısı ve bu yazıda bazı hocalarını eleştirmesi yüzünden lise diplomasını alamadan okulu terk etmek zorunda kaldı. Lise öğrenimine devam etmek üzere İstanbul’daki Pertevniyal Lisesi'ne gitti. Bu sırada Nâzım Hikmet ve Kerim Sadi başta olmak üzere dönemin solcu aydınlarıyla tanıştı.

Geçim sıkıntısı nedeniyle 1937’de İskenderun’a döndü. Haymaseki köyünde 9 ay kadar ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra aynı yıl İskenderun’da Tercüme Bürosu’na reis muavini oldu. 1938’de Batı Ayrancı Köyü’nde ilkokul öğretmenliği, Türk Hava Kurumu’nda sekreterlik, belediyede kâtiplik gibi geçici işlerde çalıştı. 1939 Nisan ayında Hatay hükümetini devirmek iddiasıyla tutuklanıp Antakya’ya götürüldü; idam talebiyle yargılandı; 2 ay sonra beraat etti.

1940'ta İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’na burslu olarak kabul edildi, 2 yıl bu kurumda öğrenim gördü. 1941'den başlayarak İnsan, Yücel, Gün, Ayın Bibliyografyası dergilerinde yazıları yayımlamaya başladı.

Elazığ Lisesi'nde öğretmenlik

1942’de Elazığ Lisesi’nde Fransızca öğretmenliğine atandı; Elazığ’a gitmeden az önce öğretmen Fevziye Menteşeoğlu ile tanışıp evlendi. Her iki gözündeki yüksek miyoptan ötürü askerlikten muaf tutulan Meriç, ilk çeviri kitabı Balzac’ın “Altın Gözlü Kız” romanını 1943’te yayımlandı.

İstanbul Üniversitesi'nde okutmanlık

Öğretmen eşinin tayininin Elazığ’a çıkmaması ve çiftin bu şehirde iki çocuk kaybedip ancak İstanbul’da doğum yapabileceğinin anlaşılması üzerine 1945’te Elazığ’daki öğretmenlik görevinden ayrılıp İstanbul’a gitti. 1945’te oğlu Mahmut Ali, ertesi yıl ise kızı Ümit dünyaya geldi. 1946’da İstanbul Üniversitesi’nde Fransızca okutman olarak göreve başlayan Meriç, 1974’te emekli oluncaya kadar Fransızca okutmanlığı sürdürdü bu arada bir yıl kadar Yirminci Asır dergisinde yazılar yayımladı (1947). Victor Hugo’nun Hernani adlı piyesini manzum olarak tercüme etti (1948); Işık Lisesi’de Fransızca dersleri verdi (1952-1954)

Görme kabiliyetini kaybediş

1954 yılının bahar aylarında bir kaza sonucu gözlerini tamamen yitirince birkaç başarısız göz ameliyatının ardından 1955’te vapurla tek başına Marsilya’ya, oradan Paris’e gitti. 6 aylık tedavi başarılı sonuç vermeyince yurda döndü. Görme yetisini tamamen yitirdiğinden dolayı bir süre bunalıma girdi ancak çevresindekilerin yardımıyla yeniden okuyup yazmaya başladı.

Üretken yazarlık yılları

Görme yetisini yitirdikten sonra yazarlık hayatının en üretken çağı başladı. Çevresindekilere okuttuğu Fransızca ve İngilizce metinleri sözlü olarak çevirdi ve yardımcılarına yazdırdı. Basılmamış olan bir Fransızca grameri hazırladı. Dikte etmek suretiyle makaleler yazmaya devam etti. 1963’ten itibaren Edebiyat Fakültesi’nin Sosyoloji bölümünde sosyoloji ve kültür tarihi dersleri verdi; bu dersleri emekliliğine kadar sürdürdü. Aralıklarla 20 yıl sürdürdüğü günlüklere 1963 yılında başladı. İlk telif kitabı “Hint Edebiyatı” 1964’te yayımlandı. Bir dünya edebiyatı yazma düşüncesiyle yola çıkan Meriç, İran edebiyatı ile işe başlamış ama sonra Hint edebiyatına yönelmişti. Doğu medeniyetlerine karşı olan önyargıları yıkmayı amaçlayan ve 4 yıllık bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkan eser, “Bir Dünya'nın Eşiğinde” başlığıyla iki kez daha basıldı. Hint Edebiyatı’ndan sonra Batı düşüncesinin önemli bir yönünü aydınlatmayı amaçladı. Bu düşünceyle sosyalizmin temelini atan ve sosyolojinin kurucusu olan Saint Simon hakkında bir eser kaleme aldı ancak basacak yayınevi bulmakta zorlandı. Eser, 1967’de Can Yayınları tarafından basıldı.

1965-1973 yılları arasında çeşitli dergilerde yazıları ve çevirileri yayımlandı. Hisar dergisinde “Fildişi Kuleden” başlığı ile sürekli denemeler yazdı. İstanbul Üniversitesi Fransızca okutmanlığından emekli oldu ve yılların birikimini kitaplaştırmaya girişti. O yıl, Türkiye Millî Kültür Vakfı’ndan fikir dalında ödül aldı. "Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülâkata bu kitabı yazmak için geldim.” dediği “Bu Ülke” adlı kitabını 1976’da yayımladı. Kitap, onun çeşitli fikir, kültür ve edebiyat meselelerine dair aforizmalarından oluşur. Aynı yıl, medeniyet kavramını tartıştığı “Umran’dan Uygarlığa” adlı eseri yayımlandı.

1978-1984 yıllarında çoğu Kubbealtı'nda olmak üzere konferanslar veren Meriç, 1980’de bir edebiyat tarihi ve düşünce tarihi niteliği taşıyan "Kırk Ambar" adlı eseri Türkiye Milli Kültür Vakfı Ödülü'ne layık görüldü.

1981’de Ankara Yazarlar Birliği tarafından “Yılın Yazarı” seçildi. 1981’de basılan yarı derleme, yarı telif Bir Facianın Hikâyesi’nde yakın tarihin yeni bir muhasebesini yaptı.

Son yılları

1983’te eşi Fevziye Hanım’ı kaybeden Meriç, aynı yıl Ağustos ayında beyin kanaması geçirdi ve sol tarafına felç indi. Sağlığında basılan son eserleri Işık Doğudan Gelir (1984) ile Kültürden İrfana (1985) oldu. 13 Haziran 1987’de hayatını kaybetti. Cenazesi, Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir.

2004 yılında Üsküdar Belediyesi'nin açtığı kültür merkezine, 2012 yılında Hatay’daki il kütüphanesine adı verilmiştir. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde doğduğu ev müzeye dönüştürülmüştür.

BAŞLICA ESERLERİ

İnceleme

•Hint Edebiyatı (1964),
•Saint Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist (1967),
•Bir Dünyanın Eşiğinde (1976),
•Işık Doğudan Gelir (1984),
•Kültürden İrfana (1985)

Deneme

•Mağaradakiler (1978),
•Bu Ülke (1974, 1985)
•Umrandan Uygarlığa (1974)

Günlük

•Jurnal I (1992)
•Jurnal II (1994)

Diğer Kitapları

•Kırk Ambar (1980),
•Bir Facianın Hikayesi (1981),
•Sosyoloji Notları ve Konferanslar (1993)

Ödülleri

•1974: Türkiye Millî Kültür Vakfı ödülü.
•1983: Türkiye Millî Kültür Vakfı ödülü, Ankara Yazarlar Birliği Derneği'nin Yılın Yazarı ödülü.
•1981: Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Fikir Eserleri ödülü.
•2015: Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü

CEMİL MERİÇ TÜRK DÜŞÜNCE HAYATINDA ÖNEMLİ BİR ŞAHIS

Ümit hanım konuşmasına bismillah dedi başladı. Siyah Afrika’nın Sosyolojisi diye bir tebliğinden bahsetti. 1988'de Afrika’nın tamamı müslüman değil olması için dua ediyoruz. Muhammed Zahid isimli Cezayirli bir Afrikalı sonunda İslam olmuş on iki ciltlik eser yayınlamış.

Günümüzle ilgili eleştiriler yapar. Şu an bilgi hücumu ile başbaşayız beş yüz yıl önceki insanlarda bu yoktu. Onlar sistemleri biliyordu ama imkanları yoktu, şu an dört buçuk yaşındaki bir çoğuğun dünyasını görmüyorlardı. Kainatı elimizdeki bir cep telefonundan takib edebiliyoruz bu sevinç ve idrak patlaması yaşıyoruz. Allah emaneti dağa taşa yüklemiş ama kaldıramayınca insana yüklemiş. Dünyayı artık iyi izliyoruz, dünyadan istifade ile yaşıyoruz. Ama ahlaki çöküş içindeyiz. Virüsi merdud bu muydu?

Cemil Meriç'in asistanıyım eserlerinin yazılmasında ona geceli gündüzlü yardımcı olan biriyim. Bize getirdiği irfan dosyasından bugünün dünyasına ve yarının dünyasına bakmak durumundayız.

1987'de babam ölmeden bir ay önce kültür bakanı bir mektup ile babamın hakkında bir eser yazma teklifi gelmişti. 1992'de yazıldı ve basıldı. Kültür bakanlığı ve babamın yayınevinde basıldı. 11 veya 12. baskı tevecccühüne mazhar oldu. Dünyasının arkasında kalan bir mütefekkirdi.

Dünyayı bıktıramadı, mahalli kaldı, yerli kaldı. Türkiye siyasetinin kültürel ve irfani açıdan desteklenmesi gayesine sahipti. Şu anda bizim dünyaya takdim edilecek bin yıllık tarihin eserleri var. Yunus Emre’yi, Mevlana'yı, Yesevi’yi bizim kendimizi dünyaya tanıtmamız lazım. Bir dünya mütefekkiri var. Milyonlara varan bir hayran kitlesine sahip. Bunu dünyaya açmayız asıl suç bu. Beş kitabı Arapçaya tercüme edildi. Arap kültür bakanı da okumak istemiştir kitabı.

Müslüman Arap dünyasında tanınmaya başaldı fakat dünyada tanınması için dünyanın en geçerli lisanı olan dünyanın anonim lisanı. Bir ingiliz eser yazdı. Babam Cemil Meriç‘i ingilizceye çevirdi, pekçok notlarla daraltmış iken genişlettim çalışma tamamlandı. Burdan sonra Amazon da dahil olmak üzere İngilizce okuyan dünyaya tanıtılacak. Babamın 12 cilt eseri var, iki cilt de tercümesi. 1933 ile 53 arasında gözlerinin gördüğü dönemde kırk makale var.

Babam da dahil olmak üzere hepimiz için kaybulmoş eserler vardı bunlar bir araya getirildi, gözleri gördüğü dönemin yazıları. 13 cilt olmuş oldu.

Her güçlü erkeğin arkasında bir güçlü kadın eli vardır, annem de güçlü bir kadındı. Gözlerini kabetmesinden çok huzursuzdu. Yeni Cami'de körlüğünü düşündü ağladı. O gözlerini kaybetmen senin eser yazmana engel olmayacaktır dedi ve yazdı.

Hayat senden çok şey bekliyor dedi annem onu teşvik etti, yeisten kurtardı ve onun eserlerini vermesi için hayatını bir köprü yaptı, gereken her türlü yardımı esirgemedi. Bir kütüphane kurmasını sağladı. Kütüphanesideki 500 kadar Osmanlıca yazılmış eserleri Cumhurbaşkanlığı külliyesine hediye ettim

Babamın adını, ecdadımızla olan irtibatımızı temin edencek kitaplardır bunlar. Mesela İngiltere kralı yüzyıllar önce kütüpanenin temelini atmıştır. Yapılan önemlidir bugün. Padişahlarımızın kitapları olsaydı ne iyi olurdu. Abimle yeni bir kütüphane kurmaya çabalıyoruz, ikimizin eserlerinden oluşan, 10.500 kitap olacak.

Babam ümitvar insandı benim ismimi de bu yüzden ümit koymuştu, ümitlerin gerçekleşmesini istiyorum, dualar ümitlerin patladığı yerlerdir.

Cemil Meriç fırsatları iyi değerlendirendi. Ümitvar yaşadı ve ümitle baktı. Tıpkı Bediüzzaman gibi. Yeis mani-i her kemaldir. Evet ümitvar olunuz istikbal içinde en büyük din islam olacaktır.

Konuşma bitti bir süre sonra toplantı dağıldı. Ümit Hanım’a teşekkür ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.