Cennet gençlerinin efendisi kim?
Allah Resulü, onun ileride iyi bir mümin olarak yetişmesi için de elinden geleni yapıyordu.
Allah Resulü, Hz. Hasan’la sadece oyun oynamıyor, aynı zamanda onun ileride iyi bir mümin olarak yetişmesi için de elinden geleni yapıyordu.
Hz. Hasan çok şanslıydı; zira o hem ilmin üstadı olan babası Hz. Ali’den, hem mübarek kadın annesi Hz. Fatıma’dan, hem de Peygamber Efendimiz’den dersler alıyordu.
Hz. Fatma ile Hz. Ali’nin evinde büyük bir sevinç vardı. Çünkü bu mutlu ailenin nur topu gibi bir çocuğu olmuştu. Hiç vakit kaybedilmeden Allah Resulü’ne bir torunun olduğu haberi verildi. Sevinç içerisinde hemen yola çıkan Allah Resulü, kızı Hz. Fatıma’nın evine geldi. Hz. Hasan’ı kucağına aldı, bağrına bastı ve öpüp okşadı. Kucağına aldığı bu nur topu gibi torunun kulağına ezan okuyarak ona Hasan ismini verdi.
Allah Resulü çocukları çok severdi. Nerede bir çocuk görse, hemen onunla ilgilenir, onu sever kucağına alırdı. Torununu da canı gibi severdi. Vakit buldukça kızı Hz. Fatıma’nın evine gider biricik torunlarını severdi. Hz. Hasan biraz büyüyünce artık Allah Resulü onunla oyunlar da oynardı. Hz. Hasan, Nebiler Sulatanına çok bağlıydı. Sürekli onun yolunu gözler, gelmesini beklerdi.
Hz. Hasan’ın en sevdiği şey, Allah Resulü’nün mübarek omuzlarına binmek ve onunla güreşmekti. Şefkat peygamberi de onu kırmıyor sırtında taşıyordu.
Bir defasında Hz. Hasan yine Allah Resulünün omzuna binmişti. Bunu gören bir sahabe:
- Ey Hasan, Senin binitin ne de güzelmiş.
Bunu duyan Allah Resulü:
- O da ne güzel bir binicidir. Şeklinde cevap vermişti.
MERHAMET ETMEYENE MERHAMET EDİLMEZ
Allah Resulü mübarek soyunu Hz. Fatma vasıtasıyla yayılacağını bildiği için torunlarına apayrı bir önem verirdi. Eğitimleriyle de özel olarak ilgilenirdi.
Yine bir gün Allah Resulü torunu Hz. Hasan’ı kucağına almış, onunla hem oynuyor hem de yanaklarından öpüyordu. Tam o sırada bir bedevi bunu gördü ve biraz da şaşırarak şöyle dedi:
- Ey Allahın Resulü! Siz çocukları bu kadar çok mu seviyorsunuz? Benim on çocuğum var ama bu güne kadar onlardan hiçbirini öpmedim, kucağıma alıp sevmedim.
Bedevinin bu sorusu üzerine Allah Resulü biraz da kızarak:
- Merhamet etmeyene merhamet edilmez, buyurdu.
Gerçekten de bu çok ağır ve düşündürücü bir sözdü. Başkasına merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez sözü üzerine uzun uzun düşünmek gerekir.
Allah Resulünün şefkati doruk noktadaydı. O bir şefkat kahramanı idi. Ağlayan bir çocuk sesi işitti mi, “Acaba neden ağlıyor?” der, hemen onunla ilgilenirdi. Allah Resulü Hz. Hasan’la sadece oyun oynamıyor, aynı zamanda onun ileride iyi bir mümin olarak yetişmesi için de elinden geleni yapıyordu. Hz. Hasan çok şanslıydı; zira o hem ilmin üstadı olan babası Hz. Ali’den, hem mübarek kadın annesi Hz. Fatıma’dan, hem de İki Cihan Serveri dedesi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’dan dersler alıyordu.
DEDESİNİ ÖRNEK ALIYORDU
Her yönüyle Allah Resulü’nü örnek alırdı. Mesela Allah Resulü gibi cömert biriydi. Öylesine bir cömertti ki iki defa malının tamamını, üç defa da malının yarısını fakirlere sadaka olarak dağıtmıştı. Bir kimsesizi sıkıntıda görse hemen Allah rızası için onun yardımına koşardı. O malını dağıttıkça Cenab-ı Allah da bereket ihsan ederek malının yerini tekrar dolduruyordu.
Hz. Hasan, o kadar takvalı yaşayan biriydi ki, bir gün Allah Resulü onun için “Cennet gençlerinin efendisi.” diye iltifatta bulunmuştu. Hz. Hasan çöl sıcaklarına aldırmadan günlerinin çoğunu oruçla geçirirdi. Gece geç saatlere kadar namaz kılardı.
Hz. Hasan’ın bütün ömrü İslam yolunda mücadele ederek geçti. Gösterdiği kahramanlıklar, fedakârlıklar ebediyen unutulmayacak ve dilden dile anlatılacaktır. Günümüzün Hasanlarının onun hayatından alacağı çok dersler olsa gerek.
Bugün