Çinli Müslümanların muhteşem Cuması
Çinli Müslümanlar, baştan aşağı beyazlar giymiş olarak şadırvanın etrafına dizilmişlerdir. Kucaklaşılır, sarılınır, hal diliyle halleşilir...
Mehmet Şeker'in yazısı:
Çin'de bir Cuma namazı
Kızıl Çin, propaganda maksadı ile dünyaya kapılarını açmıştır. Göstermelik yerler gezdirilmek üzere on altı milletten temsilciler çağrılır. Amerika, Avrupa ve Asya'dan bu 16 delegenin katıldığı hey'ette, geziye Türkiye namına iştirak eden Vahit Erdem'le birlikte Cibuti, Pakistan, Tunus ve Mısır olmak üzere 5 Müslüman devlet temsilcisi de yer almaktadır. Bu tarz seyahatlerde mûtad olduğu üzere, hakikî Çin görülemez, sadece, idarece gösterilmek istenen yerler gezdirilir.
* * *
Ne var ki hakikat ne kadar örtülmek istense de umulmayan yerlerde kendini gösterecektir. Programda Pekin'den çok uzakta bulunan Çin'in eski taht şehri Xian-Siyan da vardır. Siyan'a hareket edilir.
Şehirde bir cami olduğu öğrenilince 10 sene Amerika'da profesörlük yapmış olan Pakistan delegesi, ertesi gün Cuma namazını bu camide kılmak ister. İdareciler telaşa kapılarak direnirler. Müslümanlar ısrar eder. Nihayet geceye kadar süren müzakerelerden sonra Pekin'e telefon edilir. Güç halle ve çeşitli şart ve kayıtlarla müsaade alınır. Ertesi gün programda yer alan yerlere gidildikten sonra ikindi vakti bir minibüs ile camiye gelinir. Burada Müslüman devlet temsilcilerini hiç ummadıkları bir hal beklemektedir.
* * *
Geleceklerini haber alan Çinli Müslümanlar, baştan aşağı beyazlar giymiş olarak şadırvanın etrafına dizilmişlerdir. Kucaklaşılır, sarılınır, hal diliyle halleşilir. Misafirleri abdest alırken, ayaklarını elleri ile yıkamaya teşebbüs edecek kadar taşkın bir sevgi tezahüratından sonra camiye girilir. Namaz kılınmış, gönüller hocanın duası ile tek bir yürek haline gelmiştir. Birden camiyi ilahi sesleri doldurur.
Dünyanın dört bucağından gelenlerin aynı birleyici mana etrafında toplanmalarının verdiği haz artık gönüllerde huşu, dudaklarda name, gözlerde yaştır. Bir saatten fazla süren ilahi faslından sonra ayaklar yeniden bu çileli dünya toprağına basar.
* * *
Merak saikasıyle Hıristiyan delegeler, bilhassa her gürdüğünü filime alan hey'et başkanı Amerikalı, bu akıl almaz hadise ve bir anda aynı mana etrafında yek-vücud, yek ruh olma hali karşısında mütehayyir ve şaşkındır.
Başkan "Hıristiyanlığımdan utandım. Dilleri, ırkları ayrı olan bu insanlar nasıl oluyor da birbirlerine bu kadar gönülden yaklaşabiliyorlar?" diyor.
* * *
Bu, takdir dolu hayret, bindikleri minibüs cami civarındaki sokaklardan geçerken ihtiyar dedelerden kucaklardaki bebeklere kadar kapı önlerine dizilip kendilerini selâmlayan Müslümanları görünce büsbütün artacaktır. Memurların müdahalesine rağmen, Amerikalı bütün bunları kamerası ile tesbit etmiş ve "Hayatımın en enteresan filmi" demekten kendini alamamıştır.
Pekin'e dönüşte binası açık, ruhuna kilit vurulmuş kiliseyi ziyarete gittiği zaman ise, karşılaştığı terdekilmişlik onu acı acı düşündürecektir... Pazar olmasına rağmen kilise bomboş ve kendilerine alâka gösteren tek dindaşları mevcud değildir.
* * *
Vahit Bey'in bu ibretli hatırasını, Sâmiha Ayverdi'nin "Rahmet Kapısı" adlı eserinden arakladık. "Mirî malı" gördüğümüz için. Daha önce görmeyenler de haberdar olsun diye.
Yeni Şafak