Çocuğun gelişimini destekleyen çevreler (2)
Çocuk Yetiştirmede Yakın Çevrenin Önemi:
Her anne-baba çocuğunun mükemmel olmasını ister. Bunun içinde emek sarf eder. Çocuklarını yetiştirirken her anne-babanın kendine göre uyguladığı yöntemleri vardır. Ancak anne-babalar kendi yöntemlerini uygulamada bazen başarılı olurken bazen de başarılı olamıyorlar.
Acaba anne-babalar çocukların yetiştirirken, çocuklarda beceri ve davranış kazanırken kimlerden nasıl etkilenirler?
Tabi ki yakın çevre çocuğun gelişimine her zaman etkiler. Çevre denildiğinde aklımıza akrabalar, komşular, ailenin çalışma ve yaşam ortamı gelir.
Çocuk çevre ile etkileşim içindedir. Çevre çocuğun beceri ve davranışlarını etkilerken, çocuk da beceri ve davranışları ile çevresindeki insanları etkiler. Hareketli çocuklar çevrenin daha çok ilgisini çekerken, hareketsiz, pasif çocuklar çevreden daha az ilgi görürler. Sosyal yönleri gelişmiş çocuklar çevresiyle daha çabuk iletişim kurup kaynaşırken, a-sosyal çocuklar iletişim kurmakta zorlanır ve kaynaşmakta güçlük çekerler. Çocuklar huyları, becerileri ve davranışları ile çevrenin olumlu veya olumsuz tepkisini alırlar. Yaramazlık yapan çocuklar karşı tarafı sinirlendirebilir. Kendisini doğru ifade edebilen çocuklar genelde dikkate alınır.
Ailenin çalışma şartları çocuğun gelişiminde etkilidir. Çalışan anne-babanın ev ortamı biraz karışık ve yoğun olur. Birbirlerine ve çocuklarına zaman ayırmaları da kısıtlı olur. Anneler zamanları yeterli olmadığından dolayı çocuklarını genelde yakınlarına, bakıcılara ve kreşlere bırakmak zorunda kalırlar. Çocuk buralarda istenilen ilgi ve sevgiyi bulamamaktadır. Çocuk nerede olursa olsun anne ve aile özlemi içinde olmaktadır. Bu durum ise çocuğa olumsuz yansımaktadır. Arkadaşlarım büyük kızım büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında, kızım her seferinde; - çalışmayan anne olacağım dermiş. Kızım bu duygularını hiçbir zaman benimle paylaşmadı. Yıllar sora sohbet anında arkadaşlarımdan öğrendim. Çocuk kendini yalnız hissetmiş ve anne özleminden dolayı kendisi anne olduğunda aynı duyguyu çocuklarına yaşatmak istemeyeceğini ifade etmiştir.
Çocuğun Gelişimi Üzerindeki Yakın Çevredeki Kişilerin, Komşuların ve Akrabaların Etkileri:
Çocuğun gelişiminde yakın çevredeki kişilerin olumlu veya olumsuz etkileri vardır.
- Çocuğun evde ve yakında oturan akrabalarla görüşmesi sevgi ve saygı kavramını geliştirir. Çocuk büyüklerine karşı nasıl davranması gerektiğini öğrenir.
- Çocuk akrabaları ile görüşmesi, onun aile bağlarını güçlendirir.
- Komşu çocukları ile bir arada oynayan çocuklar, oyuncaklarını ve benzeri eşyalarını birlikte kullanarak paylaşmayı öğrenirler.
- Kendinden daha büyük komşu ve akraba çocuklarıyla konuşarak kelime dağarcığını geliştirir.
- Çocuk girdiği kalabalık ortamlarda daha rahat hareket etme ve kendini özgür ifade etme ortamı bulur bu ortamlarda daha rahat uyum sağlama becerisini geliştirir.
- Çocukların arkadaşları ile birlikte birbirlerinin evlerine gidip gelmeleri ile misafirlik kavramını öğrenir. Buralarda nasıl davranmaları gerektiğini öğrenerek sosyal gelişimlerini katkıda bulunurlar.
- Çocuklar birbirlerinin güzel sözlerinden ve olumlu davranışlarından etkilenir, birbirlerinin gelişimlerini olumlu katkıda bulunarak da örnek olabilirler.
- Seminere katılan bir anne, eve gelen çocuğundan büyük yeğeninin yemek ayrım yapmadığını görür. -O günden sonra benim oğlum da yemek ayırmamaya başladı. Yeğenim çocuğuma bu konuda çok güzel örnek oldu. Bizim kazandıramadığımız davranışı birkaç günde o kazandırdı diyerek bu düşüncelerimi doğruladığını gördüm.
Çocukların gelişimine yakın akrabalar, anne babaya çeşitli etkinliklerle destek olabilirler. Çevrem de bununla ilgili olumlu çok güzel örnekler var. Aile Eğitimi seminerlerine Anne doğum yaptığı için çocukla beraber yakın; akraba teyze, hala gibi kişiler katılıyor. Bu kişiler Çocuk bu eğitimden geri kalmasın diye katıldıklarını söylüyorlar. Yine seminere katılıp daha sonra işe girerek, devam edemeyen annenin yerine anneannenin bu çalışmalarla bizzat kendisinin katılarak ilgilenmeleri bizim bu düşüncemizi desteklemektedir.
Yakın çevrede yaşayan akraba, komşu vb kişilerin olumlu sözleri, davranışları ve tutumları çocukların sosyalleşmelerini ve kendilerine öz güven kazanmalarını sağlar.
Aile de genellikle büyükler özelliklede dede, anneanne ve babaanneler çocukları şımartırlar. Hatta derler ki torun evlattan daha tatlı oluyor. Bunun birçok nedenleri vardır. Zamanında genellikle büyüklerinden utandıkları için çocuklarına yeterli sevgiyi ve şefkati gösterememiş olmalarıdır. Çoğu büyüklerimiz çocuğunu kucağına alıp öpemediklerin söylerler. Çocuklarına karşı da vicdanen rahatsızlık da duymaktadırlar. Bir nevi hem vicdan azabını azaltmak, hem de çocuklarına gösteremedikleri ilgi, sevgi ve özlemini torunlarında gidermek isterler.
Büyüklerin torunlarıyla ilgilenmelerinin de bir sınırı olmalıdır. Aşırı ilgi çocuğa şımarttığı gibi Anne ve babadan da uzaklaştırır. Büyüklerin çocuğun her istediğini yaparak veya çocuğa paraya ve markete alıştırmaları, anne- babanın verdiği karaların büyükler tarafından uygulanmaması ve esnetilmesi çocuğa ikilemde bırakır, davranışlarını, huylarını olumsuz yönde etkiler. Büyüklerimiz konuşmalarıyla, davranışlarıyla, hal ve hareketleriyle çocuklara örnek olmalıdırlar.
Bu konuda örnek alacağımız şahsiyetlere baktığımızda hayatının bütün bölümlerinde örnek insan Hz. Muhammed (s.a.v) aklımıza gelir.
Konuşmaları hal, hareketleri, yaşam tarzı ile insanlığa örnek olan Peygamber Efendimiz çocuklarla olan dialoğ ve iletişiminde de örnek olmaktadır. Peygamber Efendimiz çocukları çok sever, onlara şefkat ve merhametli davranır, Hayatının hiçbir bölümünde çocuklara azarlayarak konuşmaz, daima tebessüm ederek güler yüzlü bakmış.
Torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyni omuzlarına ve sırtına alır onlarla oyunlar oynamış. Bir sefirinde yine torunlarını sırtına alıp oyun oynarken Hz. Ömer evlerine gelir.
Gördüğü manzara karşısında Hz. Ömer :- Ne güzel bineğiniz var der.
Efendimiz: -ya ne güzel süvariler onlar diyerek çocuklara ayrı bir önem ve değer verdiğini göstermiştir.
Peygamber Efendimiz sadece erkek torunlarına değil, kız torunu Ümameyi de aynı değeri vermiştir. Kız çocuklarının diri diri toprağa verildiği o dönemde kız torununu da sırtına alıp sokağa çıkarması, gezdirmesi, o güne kadar hiç kimsede görülmemiş hareket tarzı ve davranışı ile insanlığa örnek olmuştur. Torunları arasında da ayrım yapmadığını göstermiştir. Nafile namazı kılarken torunlarını omzuna alır, secdeye giderken omzundan indirir, ayağa kalkerken tekrar omzuna alacak kadar hoşgörülü davranmıştır.
Peygamber Efendimiz bineği ile mescide geldiğinde kendisine sarılmış çocukların olduğu da görülmüş. Demek ki efendimiz sadece kendi çocukları ile değil çevrede ki diğer çocuklarla da ilgilenmiş. Sokakta yarışma yapan çocukları gördüğündü oyunlarına katılıp, koşturmuş.
Efendimiz gördüğü çocukları sever, okşar, öper, adeta onlarla çocuklaşırmış. Onlarla latif ses tonuyla konuşur, sorularına cevaplarmış. Annesi babası ölen iki kardeşe bundan sonra sizin annenizde, babanız da benim diyerek onları teselli ve mutlu etmiştir.
Asrımızın müfessiri Bediüzzaman Said Nursi Hz.leri de benim çocuğum yok ama dünyanın bütün çocuklarına sevgi ve muhabbetle bakıyorum demektedir.(Son Şahitler)
Bediüzzamanın çocuklarla sohbet ve konuşması huzur dolu, ders verici niteliktedir. Yanına gelen çocuklara, büyükler gibi değer vermiştir. Kalben onlara muhabbet duyguları ile bağlanıp. Evlatlarım siz masumsunuz, daha günahınız yok. Ben sizi manevi evlatlarım ve talebelerim olarak duama dâhil ettim (Tarihçe-i Hayat, Emirdağ hayatı) diyerek çocukların kendi yanında çok değerli olduklarını söyleyerek onlara hoca, baba olabilecek kadar kalben yakınlık duymuş ve hissettirmiştir.
Destekleyen çevre olan arkadaşlarının, büyüklerin, akraba ve komşuların konuşmaları, huyları, becerileri, tutum ve davranışları çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki gelişimlerine olumlu veya olumsuz etkilemektedir.
Tutarlı ve olumlu davranışlarımızla çocuklarımıza örnek model olabilirsek ne mutlu bizlere