Yaşar SÜNGÜ
Çok kazandıran okullar!
2001 ekonomik krizinde bir bankanın televizyonlarda sürekli yayınlanan bir reklam cümlesi vardı, hatırlıyor musunuz?
"Çok kazandıran banka" diye.
Sonra o banka kısa süre içinde battı.
Sahibi de şimdi yurtdışında.
O günlerde, "Çok kazandıran banka"sı ile kazandıklarını şimdi yemekle meşgul.
Şimdi özel üniversite ve kolejlerin her tarafı dolduran reklamlarını görünce 10 yıl öncesini hatırladım!
***
Bugün nasıl ki futbol deyince akla, gencecik çocukların hayatını mahveden astronomik transfer rakamları geliyorsa, eğitim deyince de özel okulların yıllık eğitim için istediği uçuk kaçık rakamlar geliyor.
Sporu çok kazandıran ve üzerinde kumar oynanan deli paraların döndüğü sektöre dönüştürdük.
Şimdi de takımların ve oyuncuların şike yapmasına şaşırıyoruz.
***
Aynı sorunlar farklı şekilde eğitimde de yaşanıyor.
"Eğitim şart" diye diye, eğitimin içini boşalttık.
Aslında okulları, para kazandıran fabrika gibi görmeye başladığımız gün birçok şeyi kaybetmiştik.
Halen de ayılmadık.
Kimsenin gençleri har(a)ç sisteminde öğüten eğitim sistemini tartıştığı yok.
Herkes marka olmuş, İngilizce eğitim veren lise, kolej ve üniversitelerin peşinde.
***
Abesle iştigal etmenin ve sorunları çözmek yerine sorunun etrafında sürekli dönmenin moda olduğu bir dönemde Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) böyle ciddi bir ülke sorununu masaya yatırmış.
Üniversite ve Değerler konusunda yürüttüğü çalışmalar çerçevesinde medrese eğitiminin müfredatını incelemiş.
***
Büyük filozof ve tıp doktoru İbn-i Sina, optik biliminin kurucusu olan İbnü'l-Heysem, kan dolaşımını keşfeden İbn'un-Nefis ve sosyolojinin kurucusu, büyük tarih filozofu İbn-i Haldun, kelam ilminin büyük düşünürleri İmam-ı Eşari, İmam-ı Azam Ebu Hanife ve İslam hukukunun dâhi âlimi ve hukuk metodolojisinin kurucusu İmam Şafi'î gibi İslam tarihinin önemli alim ve düşünürlerinin aynı eğitimi aldıklarına dikkat çeken Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, bu eğitim sistemini şöyle anlatıyor:
***
"Müslüman alimler ilk öğrenimine Kuran ile okuma ve yazmayı öğrenmeye başlıyorlar.
Bugün değerler eğitimi diyebileceğimiz fıkıh ve ilmihal eğitimi ile devam ediyorlar.
İslam eğitim sistemi ezber üzerine kurulmuştur.
Bu ezber sistemi sorun çözmeyi dışlayan bir eğitim anlayışı değildir.
Aksine eleştirel tavrı kazandıran ve hatta kendi hocasını da gerektiği yerde eleştirmeyi ilim ahlakına uygun ve saygılı bir dille yapabilen öğrenciler yetiştirmekteydi.
İbn-i Sina 7 yaşında hafız oluyor ve sonra en azından iki-üçbin kadar hadis ezberliyor; aynen bir tefsir âlimi olan Taberî gibi.
***
İlköğrenimi Arapça dil ve belagatı öğrenerek tamamlıyorlardı.
Bu süreç 12-13 yaşında bitiyordu.
Ortaöğretime ise tefsir ilmi ile başlayıp, Hadis usulü ile devam ediyorlar. Ortaöğretimde matematiğe çok önem veriliyor.
Orta öğretimde fizik, kimya, biyoloji gibi kevnî ilimlerde daha ağırlıklı bir eğitim başlıyordu.
Tarih, Mantık, Kelam ve felsefeye girişle ortaöğretim bitiyordu.
Yükseköğretimde ise yine yüksek matematik öğretiliyordu.
Mantık, felsefe, musiki, kozmoloji, kimya vs. ilimleri tahsil ederek yükseköğretimi bitiriyorlardı.
***
İbn-i Sina medrese eğitimini tamamladıktan sonra hastahanelere yönelmiştir.
Tıp ilmini hastahanelerde yaptığı çalışmalarla geliştirmiştir.
Aynı şekilde İbnü'l-Heysem de medresede optik eğitimi almamıştır. Ancak gerekli altyapıyı orada tamamlamış ve sonra optik için gerekli üst seviyede fizik ve matematiği enine boyuna kendisi çalışmıştır."
***
"Türkiye'nin en büyük potansiyeli genç nüfusu" diye diye birilerinin iştahını açtık.
Kabahat bizde!
Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan kral olur. Desiderius Erasmus
YeniŞafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.