Çok şükür Cenâb-ı Allah'a, böyle envâr-ı Kur'âniyeyi neşreden bir Üstadımız var

Çok şükür Cenâb-ı Allah'a, böyle envâr-ı Kur'âniyeyi neşreden bir Üstadımız var

Öyle sevindik ki, bülbülün gül dalında seher vaktinde aşkından, ağzından çıkarmış olduğu nağmeler gibi işittik

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin BARLA LAHİKASI eserinden bölümler.)

Bismillahirrahmanirrahim

Babacan Mehmed Ali'nin fıkrasıdır.

Cenâb-ı Vâcibü'l-Vücud ve Tekaddes Hazretlerinin, Cibrîl-i Emîn vasıtasıyla, Âhirzaman Nebîsi Peygamberimiz (a.s.m.) Efendimize gönderilen ve bugüne kadar muhafaza edilen Kur'ân-ı Hakîmi hakikatiyle ve hak sözlerle, Hakkın yaratmış olduğu kullarına tercümanlık eden ve Hakkın rızası için gece ve gündüz dua eden, hakikî Saidden bir muhabbetname aldım ki, o da Üstadım Efendimin mektubudur.

Ciddî ve samimî dostumuz ve kardeşimiz bulunan Âsım Beye vardığımda müjdeledi. Beş dakika kadar görüştüm. Ve göndermiş olduğunuz emanetleri alırken öyle sevindik ki, bülbülün gül dalında seher vaktinde aşkından, ağzından çıkarmış olduğu nağmeler gibi işittik. Onun için birbirimizle ne konuştuğumuzu bilemedik.

Bildiğim şu kadar ki: Yalnız ayrılırken, çok şükür Cenâb-ı Allah'a, böyle envâr-ı Kur'âniyeyi neşreden bir Üstadımız varken, hiçbir vakit saâdetimizden mahrum kalmayız diye bildik.

Babacan