Erdem AKÇA
Covid-19 (Koronavirüs) salgını ile ilgili rüyalar ve yorumlanması (Bal-Ayva rüyası)
Şu an dünyayı saran ve sarsan Covid-19 (koronavirüs) salgını dolayısıyla Türkiye’nin çeşitli bölgeleri halkınca görülen ve sosyal medyada da yayılan bazı rüyaları ilmî kurallar çerçevesinde incelemek, sahih bir tabir veya te’vile tabi tutmak gerektiği elzem hale geldi. Çünkü halkın bir kısmı rüyaları aynen olduğu gibi ele almayı doğru buluyor. Bir kısmı “Rüya ile amel olmaz” şeklindeki ilmî ve gerekçeli prensibe dayanarak bu rüyaları boş ve manasız görüyor. Bir kısmı bu rüyaların halkın gösteriş yapma ve dikkati kendine çekme arzusundan kaynaklanan hurafeler olduğunu düşünüyor. Bilim camiası ise bu tarz rüyalara baştan beri mesafeli duruyor ve önem vermiyor. Kendi sahalarıyla ilgili bilgiler ve şifreler içermesine rağmen…
Kısaca bu hususlara temas edip izah edecek, akabinde görülen rüyaları bir metin olarak yazıya dökecek sonrasında ilmî kurallar çerçevesinde rüyaları ele alarak bu sahadaki bulanıklığı gidermeye çalışacağım:
a)Rüyaların bir kısmının birebir ele alınması gerektiği Kur’an ile sabittir. Hz. İbrahim’in (AS) oğlu İsmail’i kurban etmesi rüyasında olduğu gibi…[1] Bu tarz, Risalet hizmetine ve şehadet âleminin düzenine bakan rüyaları olduğu gibi ele almak rüya ilminin gereğidir. Risalet boyutuyla ilgili bir rüyada Hz. Peygamber’i (ASM) gören yakın bir akrabama Hz. Peygamber (ASM) “Teflon ürünler zararlıdır” der. Bilimsel tespitler de bu rüya sonrasında aynı hakikati ifade ettiler. Bu açıdan bu rüya da tabir ve tevil edilmez. Fakat kişi uygulayıp uygulamama konusunda hürdür.[2]
b)Fakat rüyaların çoğunluğu ta’bir isteyecek şekilde sembolik ve mecazidir. Az bir kısım ve derin rüyalar ise te’vil isteyecek şekilde iç içe benzetmelere dayanır ve müteşabihat türündendir. Bu tarz rüyalar, Nübüvvet (geçmiş, gelecek ve gaybdan haber verme) rüyalarıdır. Onların zahiriyle amel edilmez. Bazılarının manasıyla da amel edilmez; bir kısmıyla amel edilmesi gerekir. Bu tarz rüyaların çoğu gelecekte olacak şeylerle ilgili ihbardır. Hz. Yusuf’un (AS) çocukken gördüğü 11 gezegen, ay ve güneş rüyası, tam bir bilgilendirme rüyasıdır.[3] Amel içermez. Fakat Mısır Kralı’nın gördüğü 7 cılız ve 7 semiz inek, yeşil ve kuru başak rüyası Mısır toplumunu bekleyen kıtlık sürecinin habercisi bir rüyadır.[4] Onun tabir ve te’vilini ilim ehli yaptıktan sonra onlarla amel edilebilir. Eğer Mısır Kralı, rüya âlimi Hz. Yusuf’un (AS) tabir ve te’viline itibar etmeseydi, bütün halkını perişan ederdi.
c)Sosyal medyada gezen rüyaların tahkik ve tedkiki yapılarak hakikaten görülüp görülmediği anlaşılabilir. Ki yapılan araştırmalarda gerçekten görüldüğü ortaya çıkmıştır. Ayrıca Ayva-Süt-Bal karışımı ile ilgili rüyayı gören kişi, kendi sesiyle rüyayı anlatarak kayıt altına almıştır. Rüyayı dinlediğimizde gerek rüyanın içeriğinden, gerek şahsın samimiyet ve ses tonundan ve gerekse rüya anlatırken taşıdığı heyecandan rüyanın hakiki olduğu intibaı oluşmaktadır. Diğer rüyayı gören kişiden dinleme fırsatım olmadı fakat araştırmalar onun da gerçek olduğunu gösteriyor. Bu manada bu rüyalar ne bir hurafedir, ne gösteriş için insanların uydurduğu bir yalandır.
d)Bilim dünyasının bu tarz rüyalara uzak durması psikoloji ve ruhiyat bilimi açısından tamamen yersiz ve tutarsızdır. Bu konuda bilim dünyasının yapacağı en net şey ilmî çerçevede bu rüyaların imkânsızlığını ispatlayarak o dosyayı kapatmaktır. Bu ilmî tavır psikoloji ve ruhiyat uzmanlarının boynunun borcu, toplumu aydınlatma vazifelerinin gereğidir.
Niçin Bu Tarz Rüyalar Bu Dönemde Görülmeye Başlandı?
Bu tarz rüyaların bu dönemde ve benzeri dönemlerde o saha ile ilgili olarak görülmesinin temel sebebi rüyaların mahiyeti ve hakikati ile ilgilidir. Rüyaların mahiyeti bilinmeyince bu tarz rüyalar hakkında kasıtlı uydurulmuş görüntüler algısı oluşuyor. Rüyaların hakikati şudur:
Rüyalar, aynen tefekkür ve zikir gibi bir Hakikati arama ve Hakka erme yoludur. Avam halk, bu şekilde bir sahadaki Hakk ve Hakikat konusunda bilgi sahibi olurlar. Rüyalar avamın evliyalık şeklidir.[5] Onlar havas tabaka gibi tefekkür ve zikirle, evliyalık elde edemezler. Onlar hayatlarındaki doğruluk ve dürüstlük derecesine göre sadık bilgi içeren rüyalar görebildikleri gibi, bazen de ailesi, akrabası, komşuları ve diğer insanların dertlerine üzülmeleri ile elde ettikleri kudsî halet-i ruhiyeden dolayı da hikmetli bilgiler içeren yüksek rüyalar görebiliyorlar. Normal şartlar altında kişinin rüyada Hz. Peygamber’in (ASM) manevi huzuruna çıkabilmesi için manevi açıdan temiz olması şarttır. Fakat bazı âcil durumlarda Hz. Peygamber (ASM) bazı dürüst avam halkın rüyasına kendisi gelip tavsiyelerde bulunabilir. Aşağıda göreceğimiz rüyalarda olduğu gibi… [6]
Rüyaların bu temel özelliğini Hz. Peygamber (ASM) şu şekilde ifade eder: “Müminin rüyası, uykusunda Rabbinin kendisine söylediği bir sözdür”[7] ve “Zaman yaklaştıkça müminlerin rüyası hemen hemen hiç yanılmayacaktır. Rüyası en doğru olanlar, sözü en doğru olanlardır. Müslümanın rüyası, nebiliğin 46’da 1’idir.” [8]
Zamanın yakınlaşması, küreselleşme ile gelen, hızlı ve yoğun hayatı ifade ederek içinde yaşadığımız zaman diliminden haber veriyor. Nübüvvet ise, herhangi bir sahada Allah’tan Hakikat Bilgisi getirmek demektir. Bu manada Ahir Zaman’ın avam veya havas dürüst halkının rüyaları yanılmayacaktır diye Hz. Peygamber (ASM), Rabbinden net bir bilgi getiriyor.
Rüyada Hz. Peygamber’in (ASM) Görülmesi
İnsanlık âleminde meşhur kişiler çok yönlü şahsiyet sahibidirler. Bu şahsiyet yönleri itibariyle sembolleşirler. Toplumsal ve evrensel boyutta iseler, peygamberler gibi, Freud ve Jung’un tabirleriyle kollektif bilinçaltı sembolü haline gelirler. Fakat meşhur olmayan kişiler, en belirgin yönleriyle kişisel dünyalar açısından birer sembol haline gelirler. Tanıdığımız en öfkeli kişiyi aşırı öfkeli durumlarda rüyada görmemiz bundan dolayıdır. Carl G. Jung bu sembollere, arketip adını verir. Bu açıdan meşhur şahıslar:
-Eğer bir din, mezheb, akım veya yolun başlatıcısı iseler, o yolun ilki ve başlatıcısı olmaları noktasında bir şahsiyetleri var. Mesela Müslümanlık dini açısından Hz. Peygamber’in (ASM), Hıristiyanlık için Hz. İsa’nın (AS), Yahudilik açısından Hz. Musa’nın (AS) sembolik şahsiyetleri gibi… Hz. Peygamber (ASM) ile ilgili bazı rüyalar bu yönü içerir.
-Eğer bir meşhur kişi açtığı yol ve getirdiği usulle kendi devrinde belirli bir sayıda kişi yetiştirmişse; o yetiştirdiği kişi ve grubun temsilcisi mahiyetinde diğer bir şahsiyeti olur. Mesela Hz. Peygamber’in (ASM) sahabelerinin temsilcisi rolündeki şahsiyeti gibi…
-Eğer kişi bir ilim, irfan, mücadele, eğitim, sanat v.b. bir akımın başlatıcısı ise bu bilgi ve düşünceye dayalı manevi yapının da sembolü olur. Bu manada Hz. Peygamber’in (ASM) “Sünnet-i Seniyye”yi temsil eden bir şahsiyeti var. Bazı rüyalar da bu yöne dairdir.
-Eğer bir kişi kendi ruh ve hakikatini, yaratılış sırrını keşfetmiş, varlık ve hayat âleminde kendisini neyin sembolü olduğunu bilecek bir irfanî, kudsî ve zamanüstü seviye kazanarak hakikaten kendisi olmuşsa kendi hakikat ve sırrına dayanan bir şahsiyeti elde eder. Bu manada Hz. Peygamber’in (ASM) “hamd hakikati” ni temsil eden bir şahsiyeti var. Hz. Peygamber (ASM) ile ilgili bazı rüyalar bu yöne dairdir.
-Bir de doğrudan doğruya meşhur kişilerin kendi şahsî hayatını ve kişiliklerini ilgilendiren bir şahsiyetleri var. Hz. Peygamber (ASM) ile ilgili bazı rüyalar bu yöne dairdir.
Bu 5 farklı şahsiyet ve sembolik yönü rüyanın detaylarından ayırt edebiliriz. Çünkü ilk iki yön itibariyle kişinin temsilcisi olduğu grubun ve akımın zaman içinde yaptığı yanlışlar ve sergilediği olumsuz özellikler rüyada temsilcilerinin özelliği olarak görünür. Eğer ki o temsilcinin kişisel hayatında bu özellik ve olumsuzluğu olmadığını biliyorsak rüyanın şahsî kimliği ile ilgili olmadığını diğer kişilikleriyle ilgili olduğunu rahatça anlarız. Bu açıdan rüyaları anlamak, bilgi noktasında alt yapı ister. O alt yapı olmadan rüyalar yanlış anlaşılır.
Bu bilgiler ışığında görülen güncel rüyalara ve tabirlerine geçebiliriz:
Ayva-Bal-Süt Rüyası
Gökhan Bey diyor ki: Bu salgın hastalık Çin’e yeni bulaştığı zaman bir rüya gördüm. Rüyamda Peygamber Efendimiz’i (SAV) gördüm. Yanında Ashab-ı Kiram ve Ehl-i Beyt’ten de kişiler vardı. Ehl-i Beyt’ten kişiler beni önlerine aldılar. Peygamberimiz (SAV) bana dedi ki:
“Seyyidim, bana bir bak. Sana şimdi özel şeyler söyleyeceğim. Bunu bütün ümmet-i Muhammed’e (ASM) duyur. Senin üzerinde bir hastalık var. Şu an bütün dünyaya yayılan bir hastalık var. Çok kısa zaman içinde Türkiye’ye gelecek. Ama ben Türkiye’nin yanındayım. Ben bizzat kendim Türkiye’deyim. Bu hastalık Türkiye’ye yayılacak ama sana bulaşmayacak Allah’ın izniyle. Ben sana bir şifa yapacağım. Bunu sen iç, sonra ümmet-i Muhammed’e (ASM) duyur. Kavanozun içine süzme bal dök ama bal orijinal olsun. Eve yetecek kadar yapın. Sonra ayvayı kabuklarından soyun, kabuğunu atın. Ayvayı ikiye böldükten sonra ayvanın içindeki çekirdekleri de balın içine atın. Önce çekirdeklerini atın. Ayvayı minik minik küp şeklinde doğrayıp balın içine atın. Üstünü kapat biraz dinlensin. O bal, o ayvayı çeksin. Sütünüzü kaynatın. Sütü de üzerine ilave edin. Katı şekilde olsun fazla da sulu olmasın. Bunu iyice karıştırın. 2-3 dakika dinlendirin, kaşıkla için. Allah’ın izniyle Allah’a tabi olan ve bana inanan kimseye bulaşmayacak ama bunu yapsınlar” dedi. Bana tahta kaşıkla 3 yudum içirdi. İçerken fark ettim ki ılıktı. “Bu, inan bana haktır” dedi. Sonraki gün tekrar rüyama girdi. Beni ikaz etti, “Bunu yap” dedi.[9]
Bu rüyayı rüya tekniği açısından incelediğimizde şu hususları görebiliyoruz:
a)Bu rüya, müşahede rüyaları sınıfındandır. Bu tarz rüyalar ta’bir ve te’vil edilmezler. Hz. İbrahim’in (AS) kurban rüyası gibi… Bu tarz rüyalara Muhyiddin-i Arabi, “Tahrir rüyaları” adını verir.[10]
b)Rüyada Ehl-i Beyt vurgusu var. Rüyayı gören kişi de Ehl-i Beyt’tendir. Bu manada bu rüya Hz. Peygamber’in (ASM) maddi ve manevi neslinden bir evladına şefkati ve şefaati hükmündedir. Ona öğrettiği bu tedavi yöntemini diğer insanlara tavsiyesi de ümmetine şefkatinin bir göstergesidir. Sonraki nesillerdeki ümmetine zor gelmemesi için teravih namazlarını evinde kılan ve “Eğer ümmetime ağır gelmeyecek olsaydı, onlara her namazda misvak kullanmalarını emrederdim”[11] diyerek zaman-üstü şefkatini gösteren ruh-u Muhammedî’nin (ASM) bu umumi âfeti ruhuyla görmesine rağmen âfete kayıtsız kalması Kur’anla tescilli şefkat ve merhametinin mahiyetine zıddır.[12]
c)Rüya görüldüğü an, Türkiye’ye gelmemiş olan ve yayılmamış olan bu hastalığın kesinlikle Türkiye’ye geleceğinin ve yayılacağının rüyada haber verilmesi bir gaybdan haber vermedir. Aynen tahakkuk etti.
d)Rüyanın tekrarlanarak görülmesi diğer bir işarettir. Bir rüya, eğer çok önem arz eden bir konuya dairse tekrar tekrar görülür. Hz. Peygamber’in (ASM) dedesi Abdülmuttalib’in, Zemzem’i bulmasında 3 defa tekrar eden rüyada görüldüğü üzere…[13] Rüyalar bu manada Esma-yı Hüsna’dan Musavvir (Suretlendiren) ve Habîr isminin birer tecellisidir.
e)Rüyada tavsiye edilen gıdaların hadislerde de sıklıkla ve dikkat çekilerek tavsiye edilmiş olması ve bu hastalığın mahiyeti ile de birebir örtüşmesi... Bu manada bu boyutuyla rüya yine tahrir rüyaları sınıfına girer.
f)Rüyada balın fıtrî halinin tavsiye edilmesi… Bu çok önemli bir detaydır. Çünkü manevi şifa, fıtratın tercümesi olan Kur’anda olduğu[14], maddi şifa da fıtratı bozulmamış olan orijinal baldadır. Bir balın şifa kalitesini şu âyet sıralar: "Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: 'Dağlardan, ağaçlardan ve kurdukları çardaklardan' evler edin. Sonra meyvelerin her türünden ye ve Rabbi'nin yollarında boyun eğerek yürü!..' Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, ondan insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır." (Nahl suresi, 68-69) Tıbben de sabit ki, en şifalı bal insan elinin temas etmediği, dağlarda bulunan ballardır. Bal avcıları bu balları araştırıyorlar. Sonrasında ağaçların doruklarında karakovanlarda üretilen baldır. Sonrasında insan elinin karışabildiği arıcılık faaliyetlerinde üretilen baldır.
Bu çerçeveden ve benzeri detay yönlerden bakılınca bu rüyanın hak olduğu belirmektedir.
Tıbbî açıdan bakıldığında bu rüya tıbbı ana hatlarıyla bilen ve birçok hadisinin bildirdiği üzere hastalıkların tedavisinde hangi bitkilerin nerede ne kadar kullanılması gerektiğinin farkında olan, kendisini ve arkadaşlarını çeşitli yöntemlerle tedavi eden bir peygamberin hakikatli bir uyarısıdır. Kısa bir giriş olarak Hz. Peygamber’in (ASM) tıb sahasındaki hâkimiyetini gösteren bazı ifadelerini sunmak yerinde olacaktır.
Bir bedevi, Resûlullah (asm) Efendimiz'e gelerek sordu:
— Ya Resûlullah! Tedavi olalım mı?
— "Evet, ey Allah'ın kulları! Tedavi olun. Zira Allah ne kadar bir hastalık koymuşsa, mutlaka onun şifasını da koymuştur." buyurdu.[15]
[Bu noktaya nazaran ârif velilerden Fenâi Ali Efendi şu tespiti yapar: 2 çeşit şifa vardır: Zâtî şifa ve arızî şifa. Zâtî şifa, bağışıklık sistemidir. (Yani hayat mücessem bir şifadır.) Ârızî şifa ise, hastalanan kişinin tabiplerin eliyle elde ettiği şifadır.]
"İki şifa veren maddeyi kendinize lazım tutun (yararlanın): Bal ve Kur'an."[16][Kur’anda 2 şeyde şifa olduğu vurgulanır. Fakat balın içeriği, poleni alınan çiçeklerin içeriklerine göre değiştiği ve Kur’an ise ilm-i İlahinin saadet çiçeklerinden geldiği için her ikisinin de şifasının sınırsızlığı, Kur’anda vurgulanmak için, “tenvin” ile “şifâun” şeklinde ifade edilir. Arapça’da tenvin, belirsizlik sağlamak içindir. Belirsizlik ise, sınırsızlık verir. Belirginlik sınırlılığı, sınırlılık ise belirdiği saha ile ilgili olmayı gösterir. Bu manada Kur’an ve orijinal balların, hangi hastalık, problem ve yaralara şifa olduğu hiçbir zaman tam manasıyla bilinemeyecek ve kuşatılamayacak bir zenginliktedir.][17]
“Allah, ihtiyarlık hariç yarattığı her derdin şifasını da yaratmıştır. İnek sütünü size tavsiye ederim. Çünkü inek onu çeşitli bitkilerden toplar.”[18]
[Bal âyeti ve bu hadis, şifanın çiçeklerin poleninde saklı olduğuna, farmakolojik faaliyetlerin bütün ağaç ve bitkilerin çiçeklerine odaklanmasına yönelik bir ihbar ve teşviktir. Bu yönden dolayı Türkiye’nin en şifalı balları Anzer yaylası gibi beşer elinin karışmadığı, endemik çiçek türlerinin de bulunduğu yüksek yaylalardadır.]
"Sina (sinameki veya ona benzer bir ot) ve baldan yararlanın. Çünkü bu ikisinde ölümden başka her derde şifa vardır."[19]
“Ölüm dışında hiçbir hastalık yoktur ki çörek otunda onun için bir deva bulunmasın.”[20]
[Bu iki hadis beraber okunulduğunda ve Fenai Ali Efendi’nin tespiti de nazara alındığında görülür ki, çörek otu ve sinameki de insanın bağışıklık sistemini kuvvetlendiren özelliklere sahiptir. Bir doktorun mutlaka bu iki bitki üzerine eğilmesi şarttır. Vakıa suresinin Cennet’teki muz ve kiraz ağaçları[21] üzerine vurgu yapması da onların insanın bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği, bedenin can suyu olan kanı temizlediği ve hayatı, bir Cennet haline getirdiği yönünde bir işarettir.]
“İneğin sütü şifa, yağı devadır, eti ise hastalıktır.”[22]
[Bu hadis, evcil hayvanlardan sağlık noktasında istifade açısından Hz. Peygamber’in (ASM) ikaz edici bir tahlilini ve uygulamasını gösterir. O, siyer kaynaklarının gösterdiği üzere, şahsî hayatında, koyun ve keçi eti yemeyi tercih ederdi.[23] Fakat deve sütünü geri çevirmezdi.]
Talha İbni Ubeydillâh (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Bir gün Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i ziyaret’e gitmiş idim. Huzurlarına vardığımda mübarek elinde avya vardı. Bana: ‘Ya Talha buyur ye! Zira ayva kalbi takviye eder, gönlü hoş tutar’ buyurdular.”[24]
“Ayva, göğüsteki sıkıntıyı, ağırlığı giderir, gönlü (kalbi) ferahlatıp kuvvetlendirir” buyurmuştur.[25]
[Bu iki hadis beraber okunulduğunda görülür ki, ayva gerek aroması ve gerekse içerdiği maddeler itibariyle insanın solunum noktasında sıkıntılarını giderecek psikolojik ve fiziksel etkiye sahiptir. Hadisin Arapça aslında geçen “sadr” tabiri, hem insanın göğüs bölgesi manasındadır; hem insanın fizik yapısının idare merkezlerini taşıması noktasında “baş” manasındadır. Osmanlı Devletindeki “Sadrazam” tabiri de bu kökten gelip “İdaredeki En Büyük Baş” demektir.]
Hz. Peygamber’in bazı hastalıklar için verdiği ilaç tariflerini yakından gören Necranlı tabib sahabe Şemerdel ibn-i Kubas el-Ka’bî:”Ya Resulallah, tıbbı bizden daha iyi biliyorsunuz” der.[26]
Bu bilgiler ışığında bu rüya ve içeriği olan ilaç tarifi tıbbî açıdan hiç bir sakıncası olmayan, bilakis Şâfi-i Zülcelal’den (CC) öğrenilen ve aktarılan bir bilgiyi gösterir. Rüyanın tıbbi açıdan geçersiz olduğunu söylemeye yetkili kişiler, sahanın uzmanları olan doktorlardır. Oysaki tıbbî sahada mütehassıs olup fitoterapi sahasında da ihtisaslaşan birçok doktor aşağıdaki kür ile Hz. Peygamber’in (ASM) tavsiye ettiği şeyleri aynen tekrarlamışlardır. Bu manada rüyanın içeriği, fitoterapi sahasının uzmanları ile aynı noktada buluşmaktadır
Koronavirüse karşı yapılan Ayva-Bal-Süt Kürü
Bir kavanozun içine bal koyun, ayvayı kabuğundan soyun sonra da ayvayı ikiye ayırın ilk önce ayvanın çekirdeklerini balın içine atın daha sonra ayvanın kendisini küçük küçük dilimlere ayırın ve balın içine atın. Sonra balın üzerini kapatın bal ile ayva biraz çeksin. Daha sonra günlük süt, paket süt fark etmez kaynatın. Kaynayan süt ılıdıktan sonra balın üzerine ilave edin ve biraz karıştırın karışım fazla da sulu olmasın. Karışım yenmeden önce 3 ihlas bir fatiha ve 100 de salavatı şerife okumayı da unutulmamalı. Bal, ayva ve süt karışımı ile elde edilen koronavirüse karşı yapılan bu kür ağaç kaşıkla yenirse daha iyi olur.[27]
[1] Saffat suresi, 102.
[2] Fatih Camii imamlarından Hafız Ömer Fazıl AKÖZ Hocaefendi, 1952 yılında memleketi olan Kastamonu’ya gidip gitmeme konusunda bir Allah dostuna istihare yaptırır. O zat da yapar ve istiharede “ Oraya giderken trafik kazası geçirip öldüğünü ” gördüğünü söyler. İstiharenin gösterdiği manzarayı dinlemeyen Ömer AKÖZ Hocaefendi, Çankırı yakınlarında trafik kazasında vefat eder. https://www.kastamonur.com/hafz-oemer-fazl-akoez-hocaefendi/
[3] Yusuf suresi, 4.
[4] Yusuf suresi, 43-49.
[5] Bediüzzaman Said Nursi, mektubat 28. Mektub, 1. Mesele, 5. Vecih. Psikiyatrist Dr. Mustafa MERTER, kitaplarında sadık rüyaların İlahî irşad ve hakka yöneltme olduğunu vurgular ve örnek rüyalar üzerinde bunu gösterir.
[6] Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nin öncesinde Saray Ağası Hasan Ağa’nın Hz. Peygamber (ASM), 4 Halife ve diğer sahabeleri gördüğü rüya da bu meseleye bir delildir. https://www.yeniakit.com.tr/haber/yavuz-sultan-selimi-titreten-ruya-49944.html
[7] Ramuz el-Ehadîs, râvi, Ubade ibn-i Sâmit el-Ensari (RA).
[8] İbn-i Mâce, Sünen, Avf bin Mâlik’ten (RA) naklen…
[9] https://www.youtube.com/watch?v=HjQ4EB795aY. Rüyayı bu linkten dinleyebilirsiniz.
[10] İbnü’l-Arabî, el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye, II, 495.
[11] Buhârî, Cum'a, 8, Temennî, 9, Savm, 27; Müslim, Tahâre, 42; Ebû Dâvud, Tahâre, 25; Tirmizî Tahâre, 18; Nesai, Tahâre, 6, Mevâkit, 20; İbn Mâce, Tahâre, 7; Ahmed b. Hanbel, I, 80, 120, II, 245, 250, 259, 287, 399, 400, 429, 433, 460, 509, 517, 531, IV,114, 116, V, 193, 410, VI, 325, 329.
[12] Tevbe suresi, 128; Enbiya suresi, 107.
[13] Muhammed ibn-i Sad, Tabakat-ı Kebir, Cild 1.
[14] İsra suresi, 82.
[15] Ebû Dâvud, Tıb, 1; Tirmizî, Tıb, 2.
[16] İbn Mâce, Tıb 7.
[17] İsra suresi, 82; Nahl suresi, 68-69.
[18] Câmiü’süSağir, 1782.
[19] İbn Mâce, Tıb 7.
[20] Buhârî, Tıbb 7; Müslim, Selam 89, (2215); Tirmizî, Tıbb 5, (2042), 22, (2071).
[21] Vakıa suresi, 28-29.
[22] Taberani, Mecmeu’z-Zevaid, 5/90.
[23] Ebu Davud, III, 496-497, nu: 3840; Nesai, VII, 207-209; Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimiz (sav) in Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s. 219
[24] İbni Mace, Sünen, 2.cilt, 1118.
[25] M. Zevaid 5/45; C. Sağır 2/80; F. Kadir 5/46; K. Ummal 10/28258.
[26] İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, 1-8, tah. Âdil Ahmed Abdulmevcûd ve Alî Muhammed Muavvad, Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut, 1415, 3/358.
[27]https://www.yeniakit.com.tr/haber/koronaviruse-karsi-bitkisel-kur-nasil-yapilir-koronaviruse-ne-iyi-gelir-1130885.html
(Devam edecek)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.