Cübbeli Hoca'nın Said Nursi hakkında sorduğu iki soru!

Cübbeli Hoca'nın Said Nursi hakkında sorduğu iki soru!

Cübbeli Ahmet Hoca, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebesi Hüsnü Bayramoğlu ağabeye yaptığı 4 saatlik ziyaretin sebebini açıkladı

RİSALEHABER

Kendi sitesinden yaptığı açıklamada ziyaretin dört saat sürdüğünü belirten Cübbeli Hoca'nın Risale-i Nur'dan dipnotları da vermesi dikkat çekti:

"Cübbeli Ahmet Hocaefendi, Bedîuzzamân Saîd-i Nursî Hazretleri’nin eserlerinde isimleri “mutlak vekillerim” diye geçen [1] ve “Onlarla konuşan benimle konuşmuş olur” [2] diye nitelenen dört kimseden [3] hayatta kalan tek zât olan Hüsnü Bayramoğlu Âbimizi ziyâret etti ve Üstâd Hazretleri ile ilgili birçok meseleyi kendisine suâl etti. Böylece dört saat kadar süren uzun bir sohbet ve muhabbet hâsıl oldu.

Allâh-u Teâlâ, Hüsnü Âbimize hayırlı uzun ömür, sıhhat-ü âfiyetle daha nice gençleri İslâm’a hidâyet yolunda hizmetler nasîb eylesin. Âmîn!

[1] Sa'îd-i Nursî, Emirdağ Lâhikası, 1/166, Envâr Neşriyat
[2] Adı gçn. mlf., adı gçn esr, 2/227, Envâr Neşriyat
[3] Adı gçn. mlf., adı gçn. esr., 2/232, Envâr Neşriyat

Cübbeli Hocanın sorduğu iki soru!

Bunun yanında kısa bir video da yayınlayan Cübbeli Hoca, videoda "bu aralar Dinlerarası Diyalog"un ve "Hıristiyanlara Hz. Muhammed'in doğruluğuna inansanız yeter siz dininizde kalsanız da cennete girersiniz" gibi görüşlerin gündeme getirildiğini ileri sürdü.

Bediüzzaman'ın eserlerinde böyle bir şey olmadığını söyleyen Cübeli Hoca, "biz tabi buna inanmıyoruz Üstadın eserleri ortada fakat ilk ağızdan size soruyoruz" diyerek Hüsnü ağabeyin görüşünü sordu.

"Üstadımızın böyle bir beyanı yok" diyen Hüsnü ağabey Kastamonu Lahikası'ndan "Risaletü'n-Nur, gerçi umuma teşmil suretiyle değil, fakat herhalde hakikat-i İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velâyet ve esas-ı takvâ ve esas-ı azimet ve esâsât-ı Sünnet-i Seniye gibi ince, fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hâdisâtın fetvalarıyla onlar terk edilmez" cümlesini okudu.

Cübbeli Hoca'nın ikinci sorusuna ise Mektubat'ın şu bölümünü okuyarak cevap verdi:

"Mektubunuzda "Mücerred لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ  kâfi midir? Yani, مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ  demezse ehl-i necat olabilir mi?" diye, diğer bir maksadı soruyorsunuz. Bunun cevabı uzundur. Yalnız şimdi bu kadar deriz ki:

Kelime-i şehadetin iki kelâmı birbirinden ayrılmaz, birbirini ispat eder, birbirini tazammun eder, biri birisiz olmaz. Madem Peygamber aleyhissalâtü vesselâm Hâtemü'l-Enbiyadır, bütün enbiyanın vârisidir. Elbette bütün vusul yollarının başındadır. Onun cadde-i kübrâsından hariç hakikat ve necat yolu olamaz. Umum ehl-i marifetin ve tahkikin imamları, Sadi-i Şirazî gibi derler:

مُحَالَسْتِ سَعْدِى بَرَاهِ نَجَاتْ     ظَفَرْ بُرْدَنْ جُزْ دَرْ پ َىَ مُصْطَفٰى 

Hem كُلُّ الطُّرُقِ مَسْدُودٌ اِلاَّ الْمِنْهَاجَ الْمُحَمَّدِىَّ  demişler. (Meali: Ey Sâdî! Mustafa'nın (a.s.m.) izinde gitmeden, kurtuluş yolunda zafer kazanmak muhaldir. Hz. Muhammed'in (a.s.m.) yolundan başka bütün yollar kapalıdır.)

Fakat bazan oluyor ki, cadde-i Ahmediyede (a.s.m.) gittikleri halde, bilmiyorlar ki cadde-i Ahmediyedir ve cadde-i Ahmediye dahilindedir.

Hem bazan oluyor ki, Peygamberi bilmiyorlar; fakat gittikleri yol, cadde-i Ahmediyenin eczasındandır.

Hem bazan oluyor ki, bir keyfiyet-i meczubâne veya bir hâlet-i istiğrakkârâne veya bir vaziyet-i münzeviyâne ve bedeviyâne suretinde, cadde-i Muhammediyeyi düşünmeyerek, yalnız لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ onlara kâfi geliyor.

Fakat bununla beraber, en mühim bir cihet budur ki: Adem-i kabul başkadır, kabul-ü adem başkadır. Bu çeşit ehl-i cezbe ve ehl-i uzlet veya işitmeyen veya bilmeyen adamlar, Peygamberi bilmiyorlar veya düşünmüyorlar ki kabul etsinler. O noktada cahil kalıyorlar. Marifet-i İlâhiyeye karşı yalnız لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ biliyorlar. Bunlar ehl-i necat olabilirler.

Fakat Peygamberi işiten ve dâvâsını bilen adamlar onu tasdik etmezse, Cenâb-ı Hakkı tanımaz. Onun hakkında yalnız لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ kelâmı, sebeb-i necat olan tevhidi ifade edemez. Çünkü o hal, bir derece medar-ı özür olan cahilâne adem-i kabul değil; belki o kabul-ü ademdir ve o inkârdır. Mu'cizâtıyla, âsârıyla kâinatın medar-ı fahri ve nev-i beşerin medar-ı şerefi olan Muhammed aleyhissalâtü vesselâmı inkâr eden adam, elbette hiçbir cihette hiçbir nura mazhar olamaz ve Allah'ı tanımaz. Her ne ise, şimdilik bu kadar yeter."

İşte Bediüzzaman budur!

Nurdan Haber sitesinde ziyarete dair yer alan açıklamada ise bu bölümlerin okunasından sonra Cübbeli Hoca'nın "işte Bediüzzaman budur!" dediği ve çok dualar ettiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:

"Dört saate yakın devam eden görüşmenin tamamı Risale-i Nur’dan böyle bahislerin okunması ve bilhassa yine tarikata dair Üstadımızın ifadeleri ile nurlu hatırat dinlenilerek geçirildi. Cübbeli Hoca bir ara "ben buraya sizden evrad-ı nuriyeyi okumak için izin almaya geldim" deyince yine Üstadımızdan bu manada bir hatırasını da anlatan Hüsnü Ağabey "siz o evradı okuyorsunuz bizleri dualarınıza dahil edin" buyurdular."

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum