Çukurca'nın hesabı sorulsaydı Gediktepe yaşanmazdı
Gediktepe saldırısının ardından bölgeye giden Başbakan ve komutanlara brifing veren Hakkari Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya'nın "Teröristleri çoban sandık." yönündeki savunması, en çok Çukurca baskınında evlatlarını kaybeden aileleri üzdü. Kaya'nın
Ayşe Tosun'un haberi
"Teröristleri çoban sandık." Türkiye, Gedik-tepe saldırısının ardından bölgede Başbakan Erdoğan ve komutanlara brifing veren Hakkâri Tümen Komutanı Gürbüz Kaya'nın bu itirafının şaşkınlığını yaşıyor. Çukurca baskınında evlatlarını kaybeden aileler ise Kaya'nın hâlâ görevinin başında olmasına tahammül edemediklerini belirtiyor. 27 Ma- yıs 2009'daki saldırıda şehit düşen askerlerden Kemal Özevin'in babası Halil Özevin, "Çukurca olayından sonra Gürbüz Kaya görevden alınsaydı bu hatalar yapılmazdı." diyor. Cafer Çelik'in babası Nail Çelik de "Artık bu adam bir an önce görevden alınmalı." ifadesini kullanıyor. Çukurca'da 7 askerin hayatını kaybetmesine sebep olan mayınları teröristlerin döşediği açıklanmıştı. Ancak internete düşen ve Kaya'ya ait olduğu iddia edilen ses kaydında söylenen farklıydı: Mayınlar TSK'ya ait.
27 Mayıs 2009'daki Çukurca'da yaşanan mayın patlaması sonucu 7 asker şehit düştü. Genelkurmay Başkanlığı, askerlerin bastığı mayını teröristlerin döşediğini duyurdu. Ancak 25 Haziran 2009'da internete düşen bir ses kaydında, döşenen mayınların TSK'ya ait olduğu ifade ediliyordu. Ses kaydında konuşan kişilerin Hakkari Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Çukurca Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es olduğu ileri sürülüyordu. Ses kaydında Es, mayınlarla ilgili yaptıkları açıklamaların yanlış olduğunu karşı tarafa bildiriyor. Bunun üzerine Tümgeneral Kaya, "Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok. Ben bir şey söyleyeyim. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Burada hayatımızı ortaya koyup mücadele veriyoruz. Bu mücadelenin içerisinde birileri ufak tefek hata yapacaktır." karşılığını veriyordu. Ses kayıtlarının ardından ailelerin şikâyeti üzerine sivil savcılığın yürüttüğü soruşturmada mayınların TSK'ya ait olduğu kesinleşti.
Gürbüz Kaya, şimdi de 11 şehidin verildiği Gediktepe baskınının ardından görülen teröristleri "Çoban ya da kaçakçı zannettik." açıklamasıyla gündeme oturdu. Kaya'ya Çukurcu'daki şehitlerin aileleri de kızgın. Şehitlerden Adil Yıldız'ın babası İsmail Yıldız, Genelkurmay'ın bu olayların üzerine gitmesi ve denetlemesi gerektiğini ifade ediyor.
Ufak tefek denilen hatalar yüzünden şehit sayısının arttığını söyleyen Yıldız, "Benim çocuğumla birlikte 7 asker şehit oldu. Şimdi sayı 11'e çıktı. Söyler misiniz, bu hataların neresi ufak tefek? Bu hatalar yüzünden canlar gidiyor. Bizim gibi garibanların çocukları şehit oluyor. Öyle bir şey ki Genelkurmay'ın döşediği mayından şehit oluyorlar. Elimden gelen bir şey yok. Bilerek yapanlar varsa ben Allah'a havale ediyorum. Ufak tefek denen hatalarda 11 askerimizi toprağa veriyoruz." diyor. Şehit Kemal Özevin'in babası Halil Özevin, Şemdinli'de şehit olan askerleri izledikçe kahrolduğunu belirtiyor. Gürbüz Kaya'nın hâlâ görevine devam etmesine tahammül edemediğini kaydeden Özevin, bu olayların üzerine gidilmedikçe şehitlerin artacağına dikkat çekiyor: "Gürbüz Kaya hâlâ utanmadan çıkmış Başbakan'la Genelkurmay Başkanı'yla olay yerini incelemeye çıkmış. Daha ne diyebilirim. Bize Çukurca olayıyla ilgili daha net bir açıklama yapmadan 11 asker şehit oldu. Üzerine gidilmedikçe şehitler daha çok artar. Biz davamızın sonuna kadar gideceğiz."
Şehit Cafer Çelik'in babası Nail Çelik, Kaya'nın Çukurca'daki mayınlarla ilgili ses kaydını yalanlamadığını vurguluyor. Buna rağmen Kaya'ya görevden el çektirilmediğini ifade eden Çelik, Cafer Çelik'in babası Nail Çelik, "Burada da ihmal var. Sözün bittiği yer. Televizyona bakamıyorum. Artık bu adamın görevden alınmasını istiyorum. Bu tip askerî personelle terörle mücadele yürütülemez. Bu soruşturmanın selametinden endişeliyiz. Sonuna kadar gideceğiz ama dosyadaki sanıkların gizlilik kararı bizim aleyhimize işliyor. Dosyaya hukuki bir müdahale yapmamız mümkün değil, eli kolu bağlı bekliyoruz." şeklinde konuşuyor.
[Kanaat önderleri sesini yükseltti]
Demokratik açılımdan vazgeçilmemeli
Terör örgütü PKK'nın saldırıları üzerine bazı kesimlerin gündeme getirdiği olağanüstü hal (OHAL), Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki kanaat önderlerini endişelendirdi. OHAL döneminde terörün daha fazla arttığını söyleyen kanaat önderleri, "Demokratik açılımda güzel noktalara gelindi. Kimse bunu görmezden gelemez. Bu çatışma ortamı demokratikleşmeye karşı bir tavırdır. Vazgeçilmemeli." görüşünde birleşiyor.
OHAL'de bölge halkı çok acı çekti
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sabri Ertekin: Şehitlerle Türkiye'nin önünü kesmek isteyenler ayaklarını denk alsın. Bu saldırılarla halkın huzur ve güvenliğini bozacaklarını düşünenler amacına ulaşamayacak. OHAL'in gelmesine fırsat verilmemeli. Bölge halkı çok acı çekti. Demokratik açılımdan vazgeçilmemesi gerekir. Türkiye'nin demokratikleşmesini dolayısıyla da ilerlemesini istemeyenler ve bunların işbirlikçileri yavrularımızı öldürerek ülkemizi geriletmek istiyorlar.
Asıl hedef demokratikleşme
Badıllı aşiretinin önde gelen ismi Abdulkadir Badıllı: Bu bölgede uzun zaman OHAL yaşandı. Kim bundan yarar gördü? Bunlar çözüm için doğru adımlar değildi. OHAL döneminde 2 bin köy boşaltmaktan başka ne oldu? Halk OHAL'i istemiyor, OHAL'i isteyenler Türkiye'yi ve halkı sevmeyenlerdir, halk düşmanıdır halkın, yanında yerini almayanlardır. Son günlerdeki çatışmaları gelişen demokrasi ortamına bağlıyorum. Demokratik açılımda güzel noktalara gelindi. Kimse bunu görmezden gelemez. Bu çatışma ortamı demokratikleşmeye karşı bir tavırdır.
Bölge OHAL'i kaldıramaz
Muş'un kanaat önderlerinden Şeyh Mustafa Baskın: Halkın sabrı OHAL'e dayanamaz. OHAL'in gelmesi ile büyük patlamalar meydana gelebilir. Eskiden OHAL yaşandı. Ancak o dönemin insanları sadece kendi işleri ile uğraşırdı. Yeteri kadar bilgiye de sahip değildi. Ama bu dönemin halkı OHAL'i kaldıramaz.
Son hadiselere aklıselimle yaklaşılmalı
Batman'ın önde gelen alimlerinden Mirza Demir: Fiilî bir teşebbüste bulunmak hiçbir zaman doğru bir yaklaşım olmamıştır. Bölgede ilmî telkin yoluna gidilmesi gerekiyor. Bu ilmî telkine birlik beraberlik mesajları eklendiği zaman hadiselere daha aklıselim yaklaşılabilir. Bu yaşananlar öteden beri gelen önemli bir yaradır. Birden bunun onarılması kolay değil. İnşallah yaşananlar hayır olarak sonuçlanacaktır. Bugün yapılmaya çalışılanların zarardan başka faydası yoktur. Eğitim bu işin en önemli kısmıdır. En büyük açılım bu noktada eğitimin ön plana çıkmasıdır.
Kürt ve Türk'ün can damarında inanç birlikteliği var
Eğitimci-yazar Necmettin Şahiner: Yüz yılları aşkındır Türk-Kürt kardeştir. Kürt ve Türk'ün can damarında inanç birlikteliği hakimdir. Türkiyemizin ve bölgemizin günden güne yükselmesinden rahatsız olan bozguncuların ve düşmanların yaptığı planlardır, bugün olanlar. Bu birliğin, açılımın kapanması ve karmakarışık devam etmesi onların istediği bir şeydir. Bakınız 80 yıllık Cumhuriyetimizde ilk defa bir Başbakan Bahçesaray'a gitti. İlk defa oraya yol yapıldı. Bahçesaray ayrı bir gezegen olarak bilinirdi. OHAL'in gelmesini isteyenler de vatanımızın manevi hayatını bilmeyenlerdir.
Terörü lanetliyorum, sağduyulu olmalıyız
Elbistan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ali Rıza Cimikoğlu: Terör olaylarını tasvip etmiyoruz. Terör olayları ve insanların ölmesini hoş karşılamıyoruz. Annelerin ciğeri yanıyor. Toplum olarak sağduyulu davranmalıyız. Yıllardan beri ülkemizi kana bulayan, kardeşi kardeşe düşüren, ülkemizin üzerinde çeşitli emelleri bulunan, dış güçler ve onların yerli destekçileri, yine Hakkari'de hain pusu sonucu 11 askerimizi şehit ve 16 askerimizi de yaralayan terörü lanetliyorum.
Herkes elini taşın altına koysun
Şeyh Hüseyin Basreti'nin torunu Mehmet Oran: Biz olağanüstü halle, sıkıyönetimle büyüdük. Bu hiç kimseye yaramamıştır, Türkiye'yi geri götürmüştür. İnsanları mağdur etmiştir. Herkes elbirliği yaparak tekrar kardeşliğin sağlanması için, birlik ve beraberlik için dua etsin. Bu taşın altına herkes elini koysun. Sıkıntıları görüyoruz. Dağdaki de ovadaki de hepsi Türkiye'nin vatandaşıdır. Bu insanlar dağa çıkmışlarsa sebeplerini araştırmak görevimizdir. Devletimizin, bu insanları tekrar kazanmanın üzerinde durması gerekir.
OHAL kalktıktan sonra nefes aldık
Siirt'in en büyük aşiretlerinden Düderan ailesine mensup Ali İlbaş: İnkar edilen bir halk vardı. Başbakan sahip çıktı, 'Kürtler, Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci sınıf vatandaşıdır.' dedi. OHAL kaldırıldıktan sonra bir nefes aldık. Bir TV kanalının Kürtçe olması bizi memnun etti. 20 yıl olağanüstü hal vardı, olaylar bitmedi. OHAL istemek bir felaket tellallığıdır. Bölge halkı yıllarca çile çekti, işkence, ızdırap çekti, aç kaldı, köyünü boşalttı, şehirlere göç etmek zorunda kaldı. Metropollerde yeniden örgütlere katılmak zorunda kaldılar.
Zaman