Şeyma GÜR
“Dağın ardına bakmak”
Edinmek için ağırdan aldım önce. Sonra da okumak için. Günlerce kâh kanapenin, kâh masanın üzerinden baktı bana. Başıma gelecekleri seziyordum sanırım. Üzerindeki resme baktım durdum önce. İki kadın. Biri Bejan Matur. Önlerine bakarak konuşuyor ve yürüyorlardı. İç sızlatan bir resimdi. Birisi şehirli, turuncu şallı, diğeri dağlı, postallı.
Dağın Ötesine bakmak… Merak ediyordum ve baktım. Baktım ve yandım. Kitabın sonunu getirebilir miyim bilmiyorum. Ağlamaktan okuyabilecek miyim? Bejan Matur “Bu kitabı ağlayarak yazdım” demiş, öyledir, kalbimden biliyorum…
Allah’ım biz hiç köy hasreti çekmedik. Köyümüzün ışıklarına uzaktan baka kalmadık. Dönmek istemek ama dönememek nedir, bilmedik. O duman tüten evde ne pişiyor acaba diye merak etmedik. Anamızdan öğrendiğimiz dili konuşuyoruz diye öğretmenimizden tekme yemedik. Hiç bilmiyorduk!.. Bunları bilmiyorduk. Korunaklı evlerimizde, postal girmemiş evlerimizde hayatın tadıyla, tuzuyla baharatıyla uğraşırken yanıbaşımızda neler olup bittiğini bilmiyorduk. Kim, neden dağa çıkmak ister; fikrimiz yoktu.
Çocukları ile uzaklarda bir yerde sessizce buluşan anneler!.. Ah!.. Annesinin eteğini eline dolayıp uyuyan çocuklar!.. Ne diyebilirim size? Ben de anneyim. Yavrularımı ancak internetten görebilmek, “nasılsın, ne haldesin?” diye soramamak, nedir bilmiyorum… Ama sizi anlıyorum. Anlıyorum ve ağlıyorum. Ben bir anneyim.
Artık çocuklarıma ağlamadan yemek pişirebilecek miyim?
“Annelerin kalbinden başka da gidilecek bir yer bırakılmadı bize” demişsin sevgili Bajur, kardeşim… Anlatmaya çalıştığın acıların kalbimde karşılığı var, bil!..
Öğrencilerini Kürtçe konuştuğu için döven öğretmenler hangi okullarda yetiştiler, anlamıyorum. Yoksa Doğuya tayin edilen öğretmenler özel bir “hizmet içi eğitimden” mi geçiriliyorlardı?
Elimden gelseydi, meclisteki her partiden, her bir milletvekiline ev ödevi vermek isterdim: Bu kitap okunacak, dağın ardına bakılacak, annelerin ağıtına kulak verilecek. İşe yarar mıydı? Kimbilir..
Çocuklarımın bir arkadaşı askere gitti yenilerde. Ona söz verdiğim gibi her gün bir Ayete’l- Kürsi okuyorum. “Onu ve bütün askercikleri koru Rabbim” diye dua ediyorum. Şimdi bir Ayete’l-kürsi daha okuyacağım. Rabbim Kürt çocuklarını koru!.. Dağa çıkmak zorunda kalmaktan, insanlığını ayaklar altına almak zorunda kalmaktan, evine uzaktan bakmak zorunda kalmaktan, ölmek ve öldürmek zorunda hissetmekten… Koru Allah’ım…
Ya Rab! Ben yüksek siyasetten anlamam. Ama Sen şahid ol ki kimden gelir ve kime giderse ben zulme taraf değilim, razı da değilim!..
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.