Darbeyi basın kışkırttı, propagandaya alet oldular

Darbeyi basın kışkırttı, propagandaya alet oldular

27 Mayıs darbesini planlayanlar, en büyük desteği basından görmüşlerdi.

Selçuk Kapuci'nin haberi

Gazeteler, yayınları ve özellikle yalan haberleriyle cuntacılara çanak tutmuş, darbeden sonra da onları alkışlamışlardı.

Siyasi tarihçilerin "CHP+Askerî Cunta+Basın+İstanbul ve Ankara Üniversiteleri" şeklinde özetledikleri ve 27 Mayıs darbesinin nüvesini oluşturan kurumların en etkilisi basındı. Darbeden önce gazetelerin yaptığı yayınlarda, irticai hareketlerin varlığına hep bir ağızdan dikkat çekilirken, İsmet İnönü ve Halk Partisi nümayişleri ve öğrenci olayları manşetlerden inmiyordu. Gazeteler yaptığı haberlerle halka, irticanın giderek arttığı korkusunu yayıyorlardı. İrtica haberlerinin büyük çoğunluğu ise basının hedef haline getirdiği Said Nursi ve talebeleri üzerinden yapılıyordu. Adım adım takip edilen Bediüzzaman hakkında toplumdan tecrit edici haberler yoğun şekilde kullanılıyordu. İrticai yayınların yanı sıra üniversite öğrencileriyle ilgili yapılan yayınlarda, öğrencilerin yürüyüş, miting ve gösterilerde polisin aşırı şiddetine maruz kaldıkları özellikle büyütülüyordu. Ancak daha sonra gerek Milli Birlik Komitesi üyelerinin kendi ağızlarından ifadelerinde gerekse bazı Cumhuriyet Halk Partililerin hatıratlarında, öğrenci olaylarının provokasyon boyutu özellikle gizleniyor; Harbiyelilerin olaylardaki rolünden hiç bahsedilmiyordu.

Darbe kışkırtıcılığında en büyük pay, dedikodu ve yalan haber içeren yayınlarıyla Akis Dergisi'nindi. Darbeden üç gün sonra 'Adnan Menderes sabık başbakan' başlığıyla yayımlanan kapağında Menderes fotoğrafının üzerinde çarpı işareti görülüyordu. Daha Yassıada hâkimlerin bile belirlenmemişken derginin kapağında Cumhurbaşkanı Celal Bayar idam sehpasında gösterilmişti. Muhalefetin ve 27 Mayıs'ın sözcüsü durumunda olan başkaca yayın organları da vardı. Cumhuriyet, Akşam, Hüriyet, Milliyet gibi gazetelerin darbe sonrası yayımları, 'demokrasiye' değil, daha çok cuntacıların kurduğu düzene hizmet ediyordu. Demokrasiyi ortadan kaldıran darbenin Türk ordusunu tasfiyeye yönelik bir yanı da vardı. 325'i general, 5 bine yakın askerin ordudan ihraç edilmesi gazetelere "Ordumuz genç ve dinamik bir ordu haline getirilecek" başlıklarıyla duyuruluyordu. Darbenin demokrasiyi tesis ettiği savunuluyordu.

DARBEDE 'demokrasi getirdi' diye manşetler atılmış

Akşam gazetesinin 29 Mayıs tarihli baskısında, dış basından yapılan alıntıda "Demokrasiyi tesis için iktidar deviren ilk ordu: Türk ordusu" başlığı yer alıyordu. Cuntacıların başarısı dünyada yankılanıyor havası pompalanıyordu. Gazete 29 Mayıs 1960'ta, Beyazıt Meydanı'nda çıkan olaylarda ölenleri ise "Hürriyet şehitleri" olarak isimlendiriyor, anıt dikilmesi için yardım kampanyası başlatıyordu. Hürriyet gazetesindeki 30 Mayıs 1960 tarihli haberde, darbecilerin yeni anayasayla özgürlük getireceği iddia ediliyordu: "Yeni anayasa ile seçim ve basın kanunları da hürriyetleri garanti edecek hale getirilecek. MBK kararlarıyla tarihimizde ilk defa hürriyetler artıyor." 30 Mayıs'taki bir başka haberde, 'bütün yurtta hürriyet bayramının devam ettiği, halkın ordu ile sarmaş dolaş olduğu' yazılıyordu. Darbenin neden gerekli olduğunu Türk halkına anlatmakta kararlı olan gazete, cuntacıların demokrasiyi getireceklerine inancını ısrarla vurguluyordu. 31 Mayıs 1960'ta Hürriyet'in manşetinde ise bir müjde (!) yer alıyordu: "Kabine ilk toplantıda antidemokratik tüm yasaların lağvına karar verdi."

DARBEDEN SONRA İLK İŞ KARALAMA KAMPANYASI

Darbenin ardından DP'lileri ve Menderes'i karalama ve hakaret haberleri devreye giriyor. Akşam gazetesi, 1 Haziran 1960'ta birinci sayfadan "Menderes'in ayakkabılarının altında Kuran'ın bulunduğu"nu iddia ediyor: "Dindar görünüp türlü yollardan dini istismar eden sabık başbakan, fare avcılığı için de 5 bin 700 mavzer dağıtmış." Cumhuriyet gazetesinde 10 Ekim 1960'ta yer alan bir haberde ise Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın Vinleks adlı bir şirketin ortağı olduğu ve şirketin bu sayede tekel haline geldiği iddia ediliyor. Bu iddialar daha sonra Yassıada'ya dava konusu olacaktı.

Akşam gazetesinin 4 Haziran 1960 tarihli manşetinde, DP hükümetinin çeşitli olaylarda hayatını kaybeden kişilerin cesetlerini yok ettiği iddiası yer alıyordu. "Cesetler yem makinelerinde kıyılıp toz haline getirilmiş" başlığıyla verilen haberler birçok gazeteye konu olmuştu. Akşam gazetesinin 5 Haziran tarihli manşetinde "Korkunç cinayetler aydınlanıyor: Bir çukura gömülen 3 ceset bulundu" başlıklı haberde Silivrikapı Mezarlığı'ndaki bir çukurdan iki erkek bir kadın cesedinin çıkarıldığı ileri sürülüyordu. Oysa ne o günlerde ne de daha sonra, yem makinelerinde kıyılıp öldüğü kanıtlanan bir kişi bile ortaya çıkmadı. Hiçbir aile oğlunun veya kızının bu şekilde öldürüldüğü iddiasında bulunmadı. Bu korkunç iddiaları ortaya atan gazetelerin o dönem yaptıkları yayınların hizmet ettiği tek adres vardı: Milli Birlik Komitesi ve cuntacılar... Bu tür kara propaganda haberlerini yayımlayan gazeteler bunlarla da yetinmiyor; Menderes'in 5 senede 5 milyon lira yediği iddiasını manşetlere taşıyordu. Darbeciler, bu ülkenin bakanlarını ve başbakanını idam ederek "katil" damgasını yerken; basının da işlenen bu cinayetlerde bir kışkırtıcı ve alkışçı olarak payının ne kadar büyük olduğu, bugün artık daha rahat anlaşılıyor.

Bir yargısız infaz örneği: Sabıkların suçları idam

Akşam gazetesi, darbecileri öven haberler üretmekle yetinmiyor, Yassıada mahkumlarının hangi cezaları alması gerektiğini de telkin ediyordu. Gazete, 10 Haziran 1960'ta yayımladığı bir yazıda, daha yargılanmasına dahi başlanmayan sanıkların cezalarını o günden ilan ediyordu. Bedrettin Ülgen'in kaleme aldığı yazıda şöyle deniyordu: "Türk Ceza Kanunu'na göre sabıkların suçları: İdam".

Yazıda, suçluların 146. maddenin birinci bendine göre muhakeme edilmeleri gerektiği belirtiliyordu. Bu bendin hangi suçlara hükmettiği de şöyle sıralanıyordu: "Türkiye Cumhuriyeti Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun tamamı veya bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya ve kanunla teşekkül etmiş olan B. M ıskat veya vazifesi bakımından men'ine cebren teşebbüs edenler idam cezasına mahkûm olurlar."

Benzer bir haber 15 Haziran 1960'ta Cumhuriyet'te gazetede yayımlanmış: "Sabıklar hakkında 10 kişilik halk jürisi kararı: İdam" Cumhuriyet'te 12 Ekim 1960'ta Gaziantep olayları tahkikinde alınan neticeler haberleştiriliyor. Adliye binasının Gedik'in emriyle yakıldığı ifade edilirken yanan bekçinin ölümünde taammüd tespit edilirse, Yassıada sanıklarının yeni bir idam talebi ile yargılanacağı hükmü veriliyordu. Yapılan propagandalar, haberle sınırlı kalmıyor, aşağılayıcı karikatür ve resimlerle de destekleniyordu. Mesela Hürriyet Gazetesi'nde 14 Haziran 1960 tarihinde yayımlanan bir karikatürde, Celal Bayar ile Adnan Menderes, çok çirkin bir şekilde köpek olarak resmediliyordu.

Darbeciler yere göğe sığdırılamıyor

Darbeyi yapan birkaç general, çoğu albay, binbaşı, yüzbaşı rütbesindeki cuntacıların Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ilk ve son röportajları, ihtilalcilerin bir başka yüzlerini de ortaya çıkarıyordu. Darbeden bir buçuk ay sonra Cumhuriyet'te yayımlanan ve cuntacılara övgülerle dolu röportajları dönemin gazeteci-yazarı Yaşar Kemal, Ecvet Güresin ve Cevat Fehmi Başkut yapmıştı. Milli Birlik Komitesi'nin gizli toplantılarını anlatarak başlayan röportajlarda Cemal Gürsel, Alparslan Türkeş ile diğer general, kurmay albay, binbaşı ve yüzbaşıların 27 Mayıs'a giden yolda yaptıkları kanunsuz işler deşifre ediliyordu. Tabii her biri birer halk kahramanı ilan edilerek... İhtilalcilerin hayat hikâyeleri, dünya görüşleri ve planları anlatılıyor. Türkçe ibadet, çarşaf, Atatürk devrimleri, darbenin haklılığı, 'düşükler' yani DP'lilerin hakaretle anıldığı röportajlar, tüm MBK üyelerini kapsaması beklenirken umulmadık şekilde önce 13 Ağustos'ta ara veriliyor; 23 Ağustos'ta Kurmay Yüzbaşı Ahmet Er ile yapılan röportajla sonlanıyor. Çoğunu Yaşar Kemal'in yaptığı görüşmeler, cuntacıların sırlarını açığa çıkarmaya başlayınca görüş ayrılıkları öne çıkıyor ve röportajların yayınına son veriliyordu.
Zaman