Deccal ve ahir zaman fitneleri nasıl ortaya çıkacak?
"Ahir zaman fitnesi" demek, İslam’ın öngördüğü tevhit ve istikametin bozulması demektir. Deccallerin en büyük tahribatı da...
Bir mümin olarak Asr-ı saadette hangi ibadetler yapılıyor, hangi yasaklardan kaçınılıyor idiyse, aynı yolu takip etmek esastır. Ahir zamanda öncelikli bazı konuları şöyle sırlayabiliriz:
Ahir zamanda en tehlikeye giren husus iman esaslarıdır. Bunları öğrenmeye azamî çaba göstermek gerekir. Deccallerin en büyük tahribatı, doğrudan Kur’an’a ve iman esaslarına yöneliktir. Allah’ın inkârı, haşrin inkârı deccalizmin, süfyanizmin temel felsefisidir. O hâlde en öncelikli husus başta tevhit ve ahiret inancı olmak üzere, iman esasları üzerinde yoğunlaşmak, -anadan, babadan gelen bir taklitle değil- ilmî araştırmayla tahkik mesleğini esas alarak, tahkikî imanı elde etmeye çalışmak gerekir.
Bir hadis-i şerifte “deccale karşı İhlas suresinin okunması” tavsiye edilmiştir. Bu hadisten anlaşılıyor ki, ahir zaman fitnesinde en fazla ihtiyaç duyulan husus Allah’ın birliğine imandır. İhlas suresinin okunmasından maksat, onun ders verdiği tevhit akidesini pekiştirmektir.
"Ahir zaman fitnesi" demek, İslam’ın öngördüğü tevhit ve istikametin bozulması demektir.
Bediüzzaman Said Nursi, tevhit akidesinin temel referansı İhlas suresi olduğunu söyler. Nitekim, Anglikan kilisesinin “Kur’an fikir ve hayata ne vermiş?” şeklindeki sorusuna karşılık, “Fikre tevhid, hayata istikamet vermiştir. Buna dair şahidim: 'Kul huvellahu ehad' suresi ile 'festakim kema ümirte = Emr olunduğun şekilde istikametini belirle!' ayetidir.” (bk. Sözle, Envar, s. 746). diyerek cevap vermişti
Ayrıca Deccalın şerrinden korunma noktasında, “Kehf Sûresini okuyan Deccal'ın fitnesinden korunmuş olur.” (Ebû Davud, Melahim 14) rivayeti yanında “son âyetlerini okuyan,” (Müsned, 2/446) “ilk on âyetini ezberleyen korunmuş olur” (Müsned, 2/449) şeklinde rivayetler de vardır.
Acaba bu sûrenin okunmasında ne gibi hikmetler olabilir?
Bu sûrede Cenab-ı Hak, zât ve sıfatlarıyla tanıtılmakta, Onun yardımıyla Ashab-ı Kehf'in, zamanın zâlim hükümdarı Dakyanus'un şerrinden kurtuluşları anlatılmaktadır. Deccal'ın şerrinden de yine Cenab-ı Hakk'ın inayetiyle kurtulunabilir. İşte bu sûre mü'minlere bu güvenceyi vermektedir. Bu sûrenin Resûlullah zamanından beri cuma günleri camilerde okunmasının önemli bir hikmeti de Deccalın şerrinden Allah'a sığınmak içindir.
Muhammed el-Hicazî (öl. 1625), Deccalın fitnesine karşı Kehf Sûresini okuma tavsiyesini değerlendirirken, ona ancak Kur'ânla karşı çıkılabileceğini söyler ve sırrını şöyle açıklar:
"Deccala karşı kuvvetli olan Kur'ân ile kuvvetlidir."[bk. el-Hıcazî, Sevâü's-Sırat (Mısır: Daru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Gaybiyat Teymür, nr. 26), vr. 251, 268]
Kur’ân’ı iyi bilen, kalb ve aklını onun kutsî hakikatleriyle dolduran kişiye Deccalın hile, şüphe ve vesveselerinin hiçbir etkisi olamaz.
Dinî ilimlerle fen bilimlerini birlikte okumak, asrın durumunu müşahedeye çalışmak önemlidir. Çünkü, ahir zaman fitnesinin en önemli sıkıntılarından biri de cehalettir. Bu devirde bir yandan fen ilmini bilmedikleri için mekteplileri tekfir eden bağnaz medrese softaları, bir yandan da dinî ilimlerden habersiz olduklarından medrese alimlerini cehaletle suçlayan mektep bağnazları cehalet kaynağı durumundadır. Özellikle bu iki cehalet de ilim örtüsüne bürünmüş bir cehl-i mürekkep konumunda olduğu için, izalesi de oldukça zordur.
Her zaman kötülükten sakınmak iyilik yapmaktan daha önce gelir. Şu ahir zamanda ise, bu husus daha da önem arz etmektedir. Çünkü, devir kötülük çarkı gibi dönmektedir. Bu sebeple, maddî eylemlerden mutlaka uzak durmak gerekir. Bu tür örgütlerden fersah, fersah uzaklaşmak lazımdır.
Hadislerde ahir zamanın dehşetli fitnelerinden haber verilmiştir.
Ebu Hureyre’den (ra.) rivayet edildiğine göre Resulullah ümmetin sefih gençlerine dikkat çekerek “Ümmetimin helaki sefih gençler eliyle olacaktır.”(1) buyurmuştu.
“İçimizde salihler (dindarlar) olduğu halde helak olur muyuz?” sorusuna “Kötülükler çok olunca.”(2) diye cevap vermişti. Yine Medine’de sahabelerine, “Ben şüphesiz evlerinizin içine yağmur gibi girecek fitneler görüyorum.”(3) buyurmuştu.
Bir hadis-i şeriflerinde de, “Zaman yavaş yavaş yaklaşıyor. Amel azalacak, (kalplere) cimrilik atılacak, fitne hakim olacak. Ölümler artacak.”(4) buyurarak gittikçe ümmette bozulmaların olacağını haber vermişti. Bir başka Hadis-i Şerif de, “Şu önümüzdeki günlerde cehalet iner, o zaman din ilmi kaldırılır. Hem o zaman ölümler çoğalır.”(5) haberi verilmişti.
Ashabtan Enes b. Malike gelip, Emevi valisi Haccac b. Zalim’den şikayet edenlere o:
“Sabrediniz, üzerinize gelen zaman ancak kendisinden daha kötü (olarak) gelecek: Rabbinize kavuşuncaya kadar. Ben bunu Nebiniz (asm.) den duydum.”(6) buyurmuştu. Resulullah (asm.) in sırdaşı olan Huzeyfe b. el-Yeman (ra.) bir gün kendisine ulaşmasından korktuğu şer konusunda Resulullaha şöyle demişti:
“Ey Allah’ın Resulü, mutlaka bizler (İslam'dan önce) cahiliyyede şerler içinde idik. Derken Allah bize hayrı getirdi. Acaba bu hayırdan (menfeatten, güzellikten) sonra kötülükler var mı?" Bunun üzerine Allah Resulü
“Evet!..” buyurdu. O:
“Peki, bu şerden sonra hayırdan bir şey var mı?" Resulullah (yine)
“Evet!..” buyurdu...
(Hadis-i şerifte Resulullah (asm.) yine şerlerden söz etti.) sonunda Huzeyfe (ra.) yine sordu:
“Bu şerlerden sonra da hayır var mı?” Resulullah (asm.)
“Evet” buyurdu. “(Bir kısım) çağırıcılar cehennem kapılarına çağıracaklar, kendilerine icabet eden oraya yönelecektir. Onu oraya atacaklar.”(7).
Bunun üzerine ben:
“Onları bize tarif eder misin?” dedim. Resulullah:
“Onlar sizin aşiretinizden, içinizdendir. Sizin dilinizle konuşurlar.” dedi. (Yine) ben:
“Bu zamana ulaşırsam bana ne yapmamı emredersin?” dedim. Resulullah şöyle buyurdu:
“Müslümanların cemaatine ve onların imamına (önderine) uy ve bunlardan ayrılma.” Bunun üzerine:
“Onların cemaati ve önderi yoksa?..” dedim.
“O zaman cemaati ve imamı olmayan fırkaların hepsinden ayrıl, şayet bir ağacın köküne (kovuğuna) sığınabilirsen, ölüm sana yetişinceye kadar bu hâl üzere ol.”(8)
Burada Resulullah yine ümmetinin gittikçe bozulacağını, fakat Cahiliyye Çağından sonra İslam'ın geldiği gibi, her şerrin arkasından hayrın geleceğini belirtmiş, bozulmanın, çürümenin içten olacağını da ihbar etmiştir. Bozulanlar Müslümanlar içinden, onların kavim, kabile ve toplumundan olacaktır. O zamanlar Müslümanların da cemaatleri ve bunların önderleri olacak, bunlar bozulmaya, fesada karşı mücadele edeceklerdir. Durum daha kötüye gider de Müslüman kendisine yol gösterici bir imam (önder, lider) bulamaz, cemaat ve imam olmazsa, Resulullah böyle bir zamanda toplum içinde olmamayı, bozulan topluma karışmamayı tavsiye etmektedir.
Bir başka hadis-i şerifte de: (Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre) Resulullah (asm) “Yakında büyük fitneler olacak o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekan bulursa ona sığınsın.”(9) buyurarak, aynı konuya parmak basmıştır.
Cahiliye çağındaki açık saçıklığın, ümmetin sonunda da olacağını belirten Resulullah, bir gün Medine’de sabah namazı vaktinde korkarak heyecanla uyanmış: “Dünyada nice giyinmiş kadınlar vardır. Ahirette çıplaktırlar."(10) buyurmuştur. Böylece Resulullah dünyanın sonunda ve ümmetin sonlarında, İslam kadınlarının dünyada giyinik oldukları hâlde, İslamî tarzda giyinmedikleri, bazı yerlerini açtıkları, şeffaf ve dar giyindikleri için ahiret nokta-i nazarından açık olduklarını ve açıklıklarının cezasını göreceklerini belirtmiştir.
Yine, “Benden sonra, kimisi kimisinin boynunu vuran kâfirler olarak dinden dönmeyin.”(11) buyurarak, kendinden sonra cahiliye çağı gelenek ve göreneklerine, içki, kumar, faiz, puta tapma, fısk ve büyük günahlara dönmemeyi emrettiği gibi, dinden geri dönme hususunda da ümmeti uyarmış, İslam cemiyetlerinde irtidadların (dinden dönmelerin) olacağına da işaret etmiştir.
Yine, fitnelerin Hz. Ömer zamanından sonra başlayacağını da Huzayfe’ye (ra.) bildirmiş, Hz. Ömer’in (ra.) fitnenin ortaya çıkmasını engelleyen bir kapı olduğunu ifade etmiştir.(12)
Resulullah (asm.) ayrıca fitnenin doğudan çıkacağını, deniz dalgaları gibi dalgalanıp ortalığa hakim olacağınıda belirtmiştir(13). Hatta zamanın değişmesi ile insan şekilli putlara tapılacağını da haber vermiştir.(14) Ümmet içinde ye’cüc, me’cûc ve Deccal’ın çıkacağındanda söz eden Resulullah (asm.) (15) zaman geçtikten sonra, güvenilirliğin insanlardan alınacağını, insanların gittikçe kötüleşeceğini, geriye kötü hâlli insanlar kalacağını (Husale-i nas) belirtmiştir. Husale, her şeyin kötüsü hakkında kullanılır. Meselâ buğdayın, hurmanın kötüsüne ‘husale” denildiği gibi, insanların şerlilerine, alçaklarına da böyle denir. Nitekim Buhari’de nakledilen bir hadis-i şerifte: Mirdas b. Eslemi şöyle rivayet eder:
“İyiler birer birer önceden gider. Geride arpa veya hurmanın husalesi (döküntüsü, kötüsü) kaldığı gibi husaleler kalır da Allah Onlara hiç kıymet vermez.”(16)
Bir hadis-i şerifte ise, ahir zamanda, kişiyi kardeşinden ve babasından ayıracak fitneler çıkacağı haber verilmektedir:
“İlerde büyük fitneler olacak, kişi o fitnelerde kardeşinden ve babasından ayrılacak. (O zaman) fitneler erkeklerin kalplerinde kıyamete kadar yayılacak. Hatta O fitne zamanında bir kimse, zinakâr kadının zinasıyla ayıplandığı gibi, Allah’ın emirlerine uymasından dolayı (17) ayıplanacak.” (18)
Rasulullah (asm.)’ın bu haberine göre, kıyamete kadar devam edecek şiddetli fitnelerde, özellikle ahir zamanda gelecek fitnede, kişi düşünce, fikriyat, hayatı anlama ve yorumlama, hatta din edinme hususunda kardeşinden ve babasından farklı olacak. İki kardeş, baba ile oğul bu hususta aynı değerleri paylaşmayacak. Çünkü O zaman fitne çok yaygın hâle gelecek, kişiler ailelerinden, ana babalarından kopup, başka kaynaklardan etkilenecekler. Çok uzaklarda ortaya çıkan yanlış bir fikir, gönülden gönüle, zihinden zihine, dilden dile yazı ile veya başka yollardan hemen yayılacak. Fitne kuş gibi kalpten kalbe uçacak, zihinlerde yuvalanacak. Elbette böyle kritik ve tehlikeli zamanlarda İslâm’ı yaşamak, benimsemek, onu dosdoğru şekilde hayatı boyunca devam ettirmek, güç olduğu kadar da sevaplı olacaktır.
Kaynaklar:
1. Sahihu’l-Buhari, VIII, 88; Sunenu İbn-i Mace II, 1331 (no: 4015)
2. Sahihu’l-Buhari, VIII, 88; Sunenu İbn-i Mace II, 1305 (no: 3954)
3. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89.
4. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89.
5. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89.
6. Sahihu’l-Buhari, VIII, 90.
7. Burada alma manasına kazf kelimesi kullanılmıştır.
8. Sahihu’l-Buhari VIII, 93; Sunenu İbn-i Mace II, 1317 (no: 3979).
9. Sahihu’l-Buhari VIII, 92; Tefriru’l-Kurani’l-Azim II, 43; Sunenu İbn-i Mace, II, 3961.
10. Sahihu’l-Buhari VIII, 90; Sunenu İbn-i Mace II, 1326 (Tabahtur ve kadınların süslenmesi).
11. Sahihu’l-Buhari VIII, 91.
12. Sahihu’l-Buhari, VIII, 93; Sunenu İbn-i Mace II, 1306 (no: 3956)
13. Sahihu’l-Buhari, VIII, 95.
14. Sahihu’l-Buhari, VIII, 100.
15. Sahihu’l-Buhari, VIII, 101-104.
16. Riyazu’s-Salihin s. 171 (370. bab. 1825. hadis. Buhariden); Sunenu İbn-i Mace II, 1307 (no: 3957, 1340) (no: 4038 Hurmanın kapcığından ayıklandığı gibi iyiler gittiği zaman) ayrıca bk. II, 1342 (no: 4043).
17. el-Müfredat s. 61. Bela, imtihan, sıkıntı, mihnet, meşakkat manalarına gelmektedir.
18. Gümüşhanevi, Ahmed Ziyaüddin, Ramûzul-Ehadis, terc. Naim Erdoğan, İstanbul ty. s. 298-3715 nolu hadis (Nuaym fiten, Tabarani Evsattan); Ayrıca bk. İbn-ü Mace, Muhammed b. Yezid. Sunenu İbn-i Mace I-II, İstanbul ty. II, s. 1306, 1317, 1333 İlerde Gelecek Fitnelerle İlgili Hadis Kitaplarının özellikle “Kitabu’l-Fiten” bölümlerinde birçok hadis-i şerife rastlamak mümkündür.
Sorularla İslamiyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.