Deliler Fatih’in Fermanı

Geçtiğimiz hafta sonu gösterime yeni giren Deliler Fatih'in Fermanı adlı filme eşimle birlikte gittik. Bir dizi saçmalıklarla ve hurafelerle dolu bir film seyrettik. Filmden hiç mi hiç memnun kalmadığımız gibi, gerçekleri çarpıttığı için de çok rahatsız ve pişman olduk.

Arapların cahiliye devri olduğu gibi Türklerin de elbette bir cahiliye devri var. İşte bu film bizi İslam öncesine ait şamananizm, ateşperestlik, türeyiş destanı gibi cehalet devirlerine kadar götürüyor.  

Güya Fatih’ten Kazıklı Voyvoda belasını def etme vazifesi alan baş deli ateşin karşısında, diğer deliler de ilkel kabile büyücüleri kılığında onun etrafında toplanmışlar. Efsane kahramanları gibi giydirilmiş akıncılar da bunların dua ve talimatıyla kabaca bir “Huuu” çekip cenge çıkıyorlar.

Fatih Sultan Mehmed velî bir sultandır. Etrafındaki büyük İslam âlimleri ve mutasavvıfları dururken, böyle garip ve her tarafı batıl kokan bu adamlardan medet umması, havalecilik yapması, böyle acziyet göstermesi mümkün değildir. Tarih kitaplarından öğrendiğimiz kadarıyla Fatih Sultan Mehmed, akıncılarının başına geçer ve bileğinin gücüyle Kazıklı Voyvodanın cezasını adaletle keser.

Nitekim bizzat kendisi ordusunun başına geçerek Kazıklı Voyvoda (Drakula, Vampir) Vlad’ın peşine düşüyor ama hangi deliğe girdiyse bulamıyor. Daha sonra Mihaloğlu akıncıları Aralık 1476’da Bükreş yakınlarındaki Balteni’de ani bir baskınla yakalayıp başını kesip dünyayı böyle misilsiz bir zalimden kurtarmışlardır.

Deliler Fatih'in Fermanı filmi, bu bakımlardan hem tarihe, hem de İslam’a ihanettir. Her ne kadar efsane, masal ve eğlence bahanesi öne sürülse bile, sâfî zihinleri bulandırması bakımından da ihanettir.

Bir zamanlar ırkçılık damarı ile Türk İslamı kavramlaştırması Türkleri İslam âleminden soyutlamak ve yalnızlaştırmak için birtakım projeler üretilmiş ve birçok eserler verilmişti. Bu filmin de böyle bir projenin bir parçası ya da devamı olduğu akla gelmiyor değil.

Fatih Sultan Mehmed ve ordusu, Peygamber Efendimizin (sav) müjdesine mazhar olan çok şerefli bir sultan ve ordudur. Fatih’i küçültmek, şanlı tarihimizi lekedar eylemek kimseye bir şey kazandırmaz. Hatta çok şey kaybettirir. Ayrılıkları körükler, böler, parçalar, yutulacak lokmalar haline getirir.

İslam âlemi zaten parça parça olmuş ve her biri bir başka zulüme maruz kalmış durumdadır. Her zamandan daha çok birlik ve bütünlüğe ihtiyacımız var. Bunu da temin edecek olan İslam dininin yüksek akideleridir.

Yüce Allah, “Ben hiçbir yere sığamadım. Yalnızca müminin kulumun gönlüne sığdım” buyurmaktadır. Bu nedenle kalbimiz ve ruhumuz, kurt sembolünden, şamanistlik ve ateşperestlik gibi dalalet ve cehalet unsurlarından, bunları çağrıştıran Moğol tıngırtısından uzak, ayrıca kabaca değil de gönülden, latîf bir makamdan ve duru bir İslam aşkıyla “Huuu!” diyelim. Rabbimizin temiz gördüğü gönlümüzü kirletmeyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum