Deprem musibetine nasıl bakmalıyız?
Haftanın hutbesi
Risale Haber-Haber Merkezi
Hazırlayan: Mücahit Aksüt
Bu dünya bir tecrübe meydanı, bir imtihan yeri, ahiret yurdumuzun bir tarlasıdır. İnsan imtihan dünyasında bir sürü çetin imtihanla sınanmaktadır. Kur’an-ı Kerim bize Bakara Suresi 155. ayetinde imtihan dünyasında yaşayabileceğimiz imtihanları ve o imtihanları nasıl başarıyla geçeceğimizi ve bu imtihanlarda muvaffak olduğumuzda karşılaşacağımız mükafatı anlatır ve şöyle buyurur, "Biz sizi biraz korku ve açlıkla, biraz mal, can ve ürün eksikliğiyle sınayacağız. Müjdele o sabredenleri! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, 'Biz zaten Allah'ınız, yine O'na döneceğiz' derler. İşte onlar için Rablerinden bağışlanmalar ve bir rahmet vardır. Ve onlar, doğru yola ermiş olanların tâ kendileridir."
Van’da yaşanılan deprem de müminlerin yaşadığı bu büyük imtihanın hepsini içeriyor. Deprem korkusuyla, mal, can, ürün eksikliğiyle sınanan kardeşlerimiz şu anda bir de soğuk hava şartlarıyla mücadele ediyor. Onlar üşürken biz de üşüyoruz.
Değerli Müminler,
Resulullah Efendimiz (sav) bir hadislerinde bizlerin kardeşlik çerçevesini çizer ve şöyle buyurur. "Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa, diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.” (Buhari)
Nasıl vücutta bir aza ağrıdığı zaman, onun ağrısı diğer azaları da etkiliyorsa, bir mü’minin musibete uğraması veya üzülmesi durumunda diğer mü’minlerin hali de böyle olmalıdır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Bir mü’minin diğer mü’min kardeşlerine karşı ilgisi, birbirini bağlayıp destekleyen bir binanın taşları gibidir.” (Buhari)
Van’da kardeşlerimiz üşürken biz de üşümeliyiz,onlar evladının, eşinin, annesinin kaybıyla üzülürken biz evlerimizde rahat bir şekilde oturmamalıyız. Bir şeyler yapmak için uğraşmalı, çırpınmalıyız.
Resulullah (sav) bir hadislerinde müslümanın tariflerinden birini söyler bize ve şöyle buyurur: "Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona ne zulmeder ne de zulme teslim eder. Kim müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da (c.c.) onun ihtiyaçlarını giderir. Kim kardeşinin bir sıkıntısını giderirse Allah da (c.c.) kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın kusurunu örterse, Allah da (c.c.) kıyamet gününde onun kusurunu örter."
Peygamberimizin Müslüman tarifine uymuyorsak kalkalım, o hakikat aynasına bakalım ve kendimize çeki düzen verelim .
Kıymetli kardeşlerim,
Mümin bu elim hadiseler başına gelmemesi için her türlü tedbiri almalıdır ki Ahirette mesuliyetten kurtulsun. Resulullah(sav) buyuruyor ki:
["Allah, yapılan her işin ihsan üzere; Allah görüyormuş şuuru içinde güzel yapılmasını emretmiştir..." ( M.S. Müslim Hn. 1249; Et-Tac 1/25.) ve "Allah yaptığı zaman işini sağlam yapan kullarını sever."]
Peygamberinin (sav) bu hadisini bilen ve yaşayan Müslümanlar asırlardır sağlam binalar yapmaya gayret etmişler, Mimar Sinan gibi yüce sanatkarlar çıkarıp dünyaya göstermişler ve o ecdadımız Kur'an'ın ahlakını harfiyen yaşamış Peygamberi Hz Muhammed (sav)’in yolunda giden o kimselerin yaptığı eserler şimdiye kadar kaç deprem görse de ayakta kalmayı Allah'ın izni ile başarmışlar.
Meselenin maddi boyutu bu iken kaçırmamız gereken bir mesele de depremlerin ilahi yönüne bakan boyutudur. Deprem gibi vakıalar olan şu kainatta meydana gelen hadiseler, tesadüf oyuncağı değiller. Deprem gibi bu hayatta yaşanan ölümcül hadiseleri, yanlış fikirli insanların ortalıkta yaydığı gibi gayesiz, tesadüfî zannederek, bütün musibetzedelerin elîm zayiatını, zararlarını bedelsiz, boş yere gitmiş gibi gösterip müthiş bir ümitsizliğe atmak insafsızlık ve en hafif tabiriyle itikad zayıflığı olur. Hem büyük bir hata, hem büyük bir zulüm edilmiş olur.
Belki öyle hadiseler, her şeyi hikmetle yapan bir Rabb-i Rahîmin emriyle, müminlerin fâni malını sadaka hükmüne çevirip bakileştiren hadiselerdir. Depremde vefat edenler manevi şehadet mertebisine ulaştığı gibi, bütün malları sadaka hükmüne geçer ve inşallah günahalarına da keffaretüzzünub, bağışlanması için büyük bir vesile olur. En içten yakarışlarını Allah'a yapan insan bu vesileyle Rabbine en yakın olma fırsatına da erişir.
Musibet tamamıyla şer olmadığı için saadetten felaket çıktığı gibi nice felaket zannettiğimiz hadiselerde de saadetler çıkıyor ki misal olarak şu önemli noktayı söyleyebiliriz. Bizim hayat mayamız olan ve çölde suya muhtaç kalan insanın suya ihtiyacı kadar ihtiyacımız olan İslamiyet kardeşliğimiz bu vesileyle yayılıp, sağlamlaşmasına vesile oldu.
Hutbemi Zilzal suresinin ilk beş ayetinin mealiyle bitiriyorum.
Yer o müthiş sarsıntısıyla sarsıldığında, Ve bütün ağırlıklarını dışarı çıkardığında,Ve insan "Ne oluyor buna?" dediğinde,İşte o gün yeryüzü haberlerini anlatır. Çünkü Rabbin ona bunu vahyetmiştir.