Hasan TANRIVERDİ
Dersim dört dağ içinde
Dersim dört dağ içinde
Gülü var bağ içinde
Dersim’i Hak saklasın
Bir yârim var içinde
Bu ezgileri, dinleye dinleye büyüyen o bölgenin insanları, olayın vahametini yeni yeni öğreniyorlar. Yıllarca hakikatlerin üzeri, “vatan millet Sakarya, birlik, beraberlik, laiklik, halkçılık” nutuklarıyla kapatıldığı ve bölge insanının kandırıldığı yetmiyormuş gibi, o mazlum insanların oylarına da ambargo konulmuş. Çünkü korku dağları sarmış.
Medyada tarihi anekdotlar yavaş yavaş ortaya dökülmeye başladıkça; olayın vahameti daha net ortaya çıkıyor. Günümüze ulaşan bilgilerin, katliamda ölülerin altında kalan insanlardan aktarılmış olduğu anlaşılıyor. Geride kalanların çocuklarına yaptığı nasihat: “Sakın ha! Devlet çok güçlüdür, sizi de öldürür, ses çıkarmayın, ortalıkta görünmeyin, devletten taraf olun ki başınıza bir şey gelmesin.”
Öğretmenliğimin ilk yıllarında, iki sene o garip insanlarla beraber yaşamıştım. Üzerlerindeki silikliğin, ezikliğin, sindirilmişliğin sebeplerini yeni yeni anlıyorum. Kolay değil, 13.000 insan öldürülmüş, o günün şartlarında, bir o kadar da sürgüne gönderilmiş.
Tarih içinde, zaman zaman bölgede bir takım rahatsızlıkların olduğu da bir vakıa. 1899 yılında Abdülhamit’e sunulan Dersim raporunda; sorunun fakirlik ve cahillikten kaynaklandığı, bölgede eğitime ağırlık verilmesi gerektiği belirtilmiş. Ancak Müslüman kanı akıtılmasına sebep olacağından, askeri bir operasyondan vazgeçilmiş. Elazığ valisi Cemal Bey’in 1926’da hazırladığı raporda ise, Dersim için “şefkat ve eğitim” tavsiye etmiş. Ancak devlet uygulamamış.
Cumhuriyetten sonra yeni kurulan rejimin otoritesini göstermek, belki de diğer bölgelere gözdağı vermek için, adım adım, baskı sindirme planı uygulandığı görülüyor. Buna paralel olarak şapka devriminin yerleştirilmesi için nice baskı ve zulümlerin yapıldığını tarihçilerden okuyoruz.
Şapka devrimine karşı çıktığı iddiasıyla “Hamidiye” vapurunun Rize sahillerini bombaladığını Karadeniz türkülerinden öğreniyoruz.
“Atma hamidiye atma, şapka da giyeceğuk, vergi de vereceğuk.”
Bu mısralar, zulmün edebiyatımıza girdiğinin açık delili.
Dersim olayının konuşulması yetmez. İstiklal mahkemeleri, Menemen olayı, Şeyh Said isyanı, Ali Şükrü Paşa ve Topal Osman Ağa’nın öldürülmesi olaylarının da konuşulması, açığa kavuşturulması, devleti zayıflatmaz, aksine kuvvetlendirir.
Harput’un altı kelek
Dersime gidek gelek
Elim elinde olsun
Kapı kapı dilenek
Zaman göstermiştir ki hiçbir iktidar “zulümle payidar” olamamıştır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.