Devlet cemaatleri neden bir türlü kabullenmiyor?

Devlet cemaatleri neden bir türlü kabullenmiyor?

Star Yazarı Mustafa Akyol, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un cemaatlerle ilgili sözlerini eleştirdi ve sordu:

RisaleHaber-Mustafa Akyol, Star'daki "Türkiye halkına cemaatler de dahildir" başlıklı yazısında, Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un, Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı konuşmasındaki cemaatlerle ilgili sözlerini eleştirdi.

Devletin cemaatleri neden bir türlü kabul etmediğini sorgulayan Akyol'un yazısından ilgili bölümler:

"Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un cemaatlerle ilgili söylediklerine katılmak mümkün değil. Bu, resmi laiklik anlayışının tuhaflığı nedeniyle devletin bir türlü kabullenemediği dini cemaatler meselesi. Başbuğ’un da bu konuda iki olumsuz önkabul ile yola çıktığı anlaşılıyor:

1) Modern toplumlarda kişi bir cemaatin üyesi değil, birey ve vatandaş olarak yer almalıdır.

2) Cemaatler, toplumda güç haline gelmeye çalışıyor. Demek ki dini istismar ediyor, sömürüyorlar.

"Oysa Batı toplumlarını, özellikle de oldukça dindar bir ülke olan Amerika’yı incelersek üstteki kabullerin her ikisine de kolayca karşı çıkabiliriz.

"Modern toplumlarda bireylerin ön plana çıktığı doğrudur. Ama bu durum, söz konusu bireylerin kendi rızaları ile bir araya gelip cemaatler kuramayacakları anlamına gelmez. Aksine, Amerika, kendi içlerinde sıkı dayanışma mekanizmaları bulunan dini cemaatlerle doludur. Dahası, hem Amerika’da hem de İngiltere’de ‘modern toplum’ denen aşamaya varmak için geçilen ‘modernleşme’ sürecinde de dini cemaatlerin olumlu katkısı olmuştur. (İskoç düşünür Adam Smith bu süreci iyi anlatır; başka bir yazının konusu olsun.)

"İkinci önkabul olan ‘istismar’ meselesi de Türkiye’de çok tekrarlanan bir ezberdir. Birileri bir araya gelip bir tarikat veya dini grup kuruyorsa, bu işin arkasında mutlaka bir ‘sömürü’ olduğu kabul edilir.

"Kuşkusuz böyle örnekler de vardır. Ama her dini oluşumun ‘istismar amaçlı’ olduğunu nereden biliyoruz? İnsanlar samimi olarak ‘dine hizmet’ düşüncesiyle bir araya gelip faaliyet gösteremezler mi? Devletin resmi ‘din hizmetleri’ni yetersiz veya yanlış bulup, dini kendi kalplerine yatan şekliyle yaşamak, korumak ve daha da yaymak için organize olamazlar mı?

"Eğer Türkiye’de gerçek bir demokrasi kurulacak ise, son iki sorunun cevabı ‘evet’ olmak zorundadır."