Dindarlar olarak dünyanın tuzağına düştük!
Bahadıroğlu: Bir dünün bir de bugünün dindarlarına bakın!
Risale Haber-Haber Merkezi
Yeni Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu, dindarların imkanları olmasına rağmen yeni şeyler üretemediğine dikkat çekerek, "Nakillerle siyaset ve bir de servet üçgeninde tükeniyoruz!" dedi.
Bir zamanlar dindar Müslümanların mekanının zindan olduğunu, derdini anlatacak bir küçücük yayın organının bile olmadığını hatırlatan Bahadıroğlu, "Dindar Müslüman ateşle imtihan olunuyordu. Suçlular güçlüydü. Dindarın ensesine vurdu mu, ekmeğini alıyordu!.. Gıkınızı çıkarır gibi olunca da, zindanı boyluyordunuz" şeklinde yazdı.
IŞİD'in zulmüne değinen Bahadıroğlu, "Şimdiki zamanın kimi “sözde dindar”ları “Allahükber” eşliğinde kelle kesiyorsa, bu “Allahüekber”in suçu değil, baskılar sonucu radikalleşip vahşileşen kimi Müslümanların suçudur! O kelam o tür ağızlara da doğrusu hiç yakışmıyor… Yani “Allahüekber” lâfzı, yakışmayan ağızlara düşmüş durumda" dedi.
Müslümanların gündemlerinin olmadığını vurgulayan Bahadıroğlu, yazısını şöyle sürdürdü:
Diyeceğim şu ki sevgili dostlarım, eskiden dindar Müslüman’a dünya “zindan”dı: Bediüzzaman’lar, Süleyman Hilmi Tunahan’lar, Gönenli Mehmed Efendi’ler, Zahid Kotku’lar, Necip Fazıl’lar, Eşref Edib’ler; kısacası “İslâm Saraylı”na yüreğini katan insanlar dünya zindanının müdavimleriydi.
Dünyevi hiçbir şeyleri yoktu. Bu yüzden dünyalarını kaybetmekten korkmuyor, ürkmüyor, dolayısıyla yılmıyorlar, yıkılmıyorlardı.
Bir de dönün bugünün dindarlarına bakın: Televizyon, radyo, gazete, dergi, kitap, makam-mevki, para, iktidar, dernek, vakıf, okul, yurt; herşeyimiz var...
İyi eğitimler aldık, yüksek makamlara geldik, söz sahibi olduk.
Fakat gündemimiz hâlâ bomboş! Biraz siyaset, biraz ticaret, biraz makam-mevki, o kadar! Oysa bu “huzur ve güven ortamında” daha ciddi konulara yelken açmak gerekmez miydi?.. Gündemimiz tıka basa dolu olmalıydı. Her gün yeni bir konuyu vuzuha (açıklığa) kavuşturmak üzere tartışmalıydık.
Ama nerde?.. Gündemsizlik gündemimiz oldu, yuvarlanıp gidiyoruz!
“Eskimez yeni”ye sahip olan bizlerin “yeni” şeyler üretme cehdimiz yok! Nakillerle siyaset ve bir de servet üçgeninde tükeniyoruz!
Yeni şeyler üretemeyen camianın duçar olacağı akıbet malum: Eskiyi tekrarlamak… Yani bir anlamda patinaj yapmak!
Yıllardır patinajdayız! Baskı ve şiddet kıskacında yoğrulduğumuz günlerdeki tefekkürümüzden, tevekkülümüzden, hatta ihlâs ve samimiyetimizden eser kalmamış gibi! Dünyaya “metelik” vermeyen dindarların çocukları, dünyanın tuzağına düştük!
Silkinmemiz için galiba bir “Sur-i İsrafil” lâzım!
Dindar münevver keyfine bakıyor. Siyaset konuşuyor, ama onda bile derinlik yok… Her şey günübirlik olayların akışıyla sınırlı…
Her şey, “Bizimkiler iyi, ötekiler kötü” kolaycılığında akıp gidiyor…
Kadim medeniyetimizi yeniden ihyanın derdine düşenler ise ötekileştirilip devre dışı bırakılıyor…
Müslüman münevver artık son karar aşamasında: Ya “siyaset” ve “menfaat” kıskacında kendini de dâvasını da tüketmeyi sürdürecek ya da silkelenip aslına “rucü’” edecek…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.