Dine küfür metinleri MGK'da resmi rapor oldu
Raporda Kur'an, Peygamberimiz (asm) ve Bediüzzaman'a iftiralar var
Ali Akkuş'un haberi:
Her darbenin kendine göre bir hazırlık süreci var. Şartlar olgunlaştığında darbecinin bir düdüğü süreci sona erdiriyor ve Türkiye, rotasını değiştiriyor. 28 Şubat'ın da bir hazırlık evresi oldu.
Ancak diğer darbelerden farklı olarak darbeciler burada, düdük değil sanki basılı kalmış bir araç kornası gibi uzatmak istediler süreci. Bunu yaparken Batı Çalışma Grubu (BÇG) ve benzeri yapılarla Milli Güvenlik Kurulu (MGK) üzerinde yoğunlaştılar. İllegal bir yapı olan BÇG'nin yasa dışı faaliyetlerini MGK üzerinden legalleştirerek sonuç almaya çalıştılar. Sadece siyasi olanı değil, sivil alanı da bitirmeye yönelikti hedefleri. Bir süreç olarak yaşanan 28 Şubat'ı anlamak için, Ali Kırca ve Atv televizyonu aracılığı ile başlatılan kaset operasyonundan sonra yapılan ilk MGK toplantısına (23 Haziran 1999) sunulan rapora bakmakta fayda var.
Rapor, Nazlı Ilıcak'ın 'Her Taşın Altında The Cemaat mi Var?' isimli kitabında ayrıntılı olarak irdeleniyor. 1999 yılında Yeni Şafak'ın 'Rapor değil küfürname', Akit gazetesinin ise 'Melunluk' başlığı ile haberleştirdiği raporun iki sayfalık kısmı, cuntanın zihin kodlarını çözmeye yetiyor.
Sıradan insana bile söylenemeyecek sözleri, milletin kutsalına karşı kullanmakta beis görmemiş darbeciler. Özellikle Peygamberimiz'e yönelik ifadeleri lanetlenecek nitelikte: "Türkiye, bugün hâlâ, bundan 1400 yıl önce yaşanmış olan Muhammed adlı Arap bir hikâyecinin hikâyeleri ile korkutulup maddi manevi sömürülmektedir. Muhammed öldükten sonra, hikâyeleri yandaşlarınca bir kitapta toplanmış ve insanlar bu kitaba bir de kutsallık vererek taptırılmıştır. (Bkz. Kur'an-Muhammed)"
Raporu yazanlar, bilgi kaynağı olarak Faik Bulut, Turan Dursun ve Ergün Poyraz gibi isimlerden istifade edince Kur'an-ı Kerim, Kur'an-Muhammed oluyor haliyle... Peygamberimiz'in yolunda gidenler için kurdukları cümleler kalemin onurunu incitiyor.
Mesela Bediüzzaman'ı anlatırkenki sözleri vicdanları yaralıyor: "...Risale-i Nur adını verdiği anlaşılmaz ve saçmalıklarla dolu yeni bir Kur'an yazdığını iddia etmiş ve Kur'an ayetleri üzerinde sayı hokkabazlığı yaparak bunların geçerliliğini kanıtlamaya çalışmıştır..."
Kur'an'dan başlayıp Peygamberimiz'e, sahabelere; oradan âlimlere kadar uzanan raporda söz Fethullah Gülen Hocaefendi'ye gelince nefretleri zirve yapıyor. Bugün okuduğumuz zaman 'deli saçması' diyeceğimiz raporda, devlet kelamı haline getirdikleri hakaretin en hafifi şöyle: "Gülen, Nurculuk harekâtına temel olarak, hadisleri esas almaktadır. Aklına o an gelen fikirleri, ağlayarak... önce Arapça söyleyip sonra Türkçeye çevirerek hadis süsü vermekte ve bunlar Muhammed'in hadisleridir diyerek, 'cemaatim' dediği topluluğu kandırmaktadır. Hâlbuki İslam'da hadis diye bir müessesenin olmadığı, birçok ilahiyat profesörü tarafından tespit edilmiştir..."
Kasetlerin silah olarak kullanıldığı ortamda, MGK'dan çıkan bu raporu bomba olarak patlattılar gazetelerin birinci sayfalarında. Şartlar olgunlaşınca Nuh Mete Yüksel gecikmedi tabii. Nihayetinde o da karargâhtan brifingli ve irtibatı hiç koparmayan biriydi. BÇG, medya ve MGK üçgeninde gerçekleştirilen yargısız infazı, yargılı infaza dönüştürdü. Hazırladığı iddianamenin içeriği, BÇG'nin MGK'ya sunduğu raporun aynısıydı neredeyse. Aradan 15 yıl geçti. Sokağın hafızası zayıf olsa da 28 Şubat'ı unutmak mümkün değil. Devlet adına milletin rencide edildiği bir sürecin adı 28 Şubat. Adaletin tesisi için sanık sandalyesine çıkacakları bekliyor millet.
Zaman