Alaettin TAŞKIN
Diyanet neden hedefte ve yeni nesillerin ateizmle imtihanı?
15 Temmuz Büyük İhanet girişiminden sonra toplumun cemaatlere, dini gruplara artık mesafeli durması psikolojik açıdan gayet normal bir durumdu. Böyle bir ortamda toplumun din ile bağını korumasına yardımcı olabilecek bir resmi kurum olarak Diyanet haliyle toplumun nazarında öne çıktı.
İşte böyle bir ortamda âlimane duruşuyla, müşfikane tavrıyla ve azîm gayretiyle Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ekibiyle birlikte, halkın dini ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir kurum olabilmek için laik devletin resmi bir kurumu olma sınırlarını zorlarcasına güzel ve faydalı çalışmalara imza attılar.
İşte böyle bir zeminde mübarek ramazan ayında birileri ortaya çıktı ve bu sefer de Diyanet'i hedef tahtasına oturttular.
Cemaatlerden sonra Diyanet'in hedefe alınması toplumun din ile olan bağları açısından çok tehlikeli durumların sinyalini veriyordu. Diyanet'in çürütülmesi bu milletin din ile olan bağlarına vurulmuş ikinci bir darbe olacaktır. Aynı zamanda toplumun geleceği açından çok çok tehlikeli ve kaygan zeminler hazır edecek gibi görünüyor. Toplumun altını oyacak diğer bir ihanet girişimi olarak tüyler ürpertiyordu. Böyle bir durum ise hem toplumun din ile bağının zedelenmesine, hem de toplumun birlik ve beraberlik ruhunu tâ kökünden sarsacak haince bir girişim olduğunu gösteriyordu.
Toplumun din adına sığınabileceği bir kurumu güya din adına çürütmeye çalışan zevatın; milletin geleceği açından çok ciddi bir meseleyi hiç gündeme bile getirmemeleri, ayrıca çok endişe verici bir durum olarak görülmesi gerekir. Bugün iyice gün yüzüne çıktı ki, yeni nesillerde ateizm ve agnostizm gibi çeşitli dinsizlik akımları hızla yayılıyor. Bunun böyle olması hiç de beklenmeyecek bir gelişme değildi aslında. Çünkü yüz yıllardır otuz iki farzı ezberletmeye dayalı bir İslam ve iman anlayışı topluma takdim edildi. Bu takdim, geleneksel dönemde duygusal hassasiyetleri ön planda olan insanların yarım yamalak da olsa dine bağlı kalmalarına yetiyordu. Ancak 2000'li yıllardan itibaren global tekno-medyatik kültür çağında maddi imkanları had safhada olan yeni nesillerin, otuz iki farzın ezberinden ibaret olan geleneksel din takdimi ile İslam’a bağlı kalmaları artık imkansız ve gittikçe daha da imkansız hale gelecek gibi görünüyor.
Artık yeni nesiller, insaniyetleri tatmin edilmeden ve tam ikna olmadan namaz kılmaz, ibadet yapmaz hale geliyorlar. Tam ikna olmadıkça din onlar için ataların efsane ile karışık kültüründen ibaret kalıyor.
Geleneksel din takdimi ile yeni nesillere İslamiyet anlatılmaya kalkıldıkça özellikle zeki gençlerin arasında ateizm ve agnostizm hızla yayılıyor. Üstelik bu endişe verici ve tüyler ürpertici olan durum İslam âleminin her yeri için geçerli görünüyor.
Temel özelliklerinden biri sorgulamak olan genç nesillere, üç beş kuralın ezberlenmesi üzerine yapılan bir din takdiminin elbette bir karşılı olmayacaktır.
Peki; hâlihazır durum bu minvalde ilerlerken, buna karşılık olarak İslamiyet’in insanlığa ve özellikle yeni nesillere doğru bir şekilde takdimi nasıl yapılmalıdır?
Kur'anî ve Nebevî usule tam uygun olarak, iman esaslarının kâinat ve insaniyet zemininde tahkiki üzerine bina edilen ve marifetullah ve muhabbetullahı meyve veren ibadetleri içeren ve hem bu dünyadaki ve hem de ahiretteki mutluluğun kefili olan bir İslamiyet anlayışını genç nesillere takdim etmek zorundayız.
Artık bu çağ ve gelecek dönemler -hakikatine uygun olarak- bu şekilde takdim edilen bir İslamiyet’in devri olacaktır.
Emin olalım ki bundan başka usuller ile İslamiyet ele alınmaya kalkıldığında 500 sene öncesinin şartlarına gitmek gibi imkânsız ve bu çağda geçerliliği olmayan bir yola sülûk edilmiş olunacaktır. İyi bilelim ki, yeni nesiller bütün eğlencelerin ve tüm maddi imkanların ve global tekno-medyatik tüketim kültürünün içinde fıtraten tatmin olamamakla dini, imanı bir 'can simidi' görmekle ancak dine imana bağlanabilirler. Bütün dikkat ve mesaimizi bu noktaya odaklamamız gerekir.
İşte Diyanet, tüm sınırlılığına rağmen bu minvalde birazcık da olsa kendini yenilemeye ve geliştirmeye çalışırken belirli odaklarca hedefe alınması çok düşündürücüdür.
Genç nesillerin giderek dinsizliğe meylettiği bir dünyada cemaatlerden sonra Diyanet’i de hedef yapmak, yirmi yıl sonra hem toplumun dinsizlik uçurumuna yuvarlanmasına sebep olabilir hem de toplumu bir arada tutan bağları parça parça ederek toplumsal çözülmeye zemin hazırlayabilir.
Böyle bir durum şu endişeyi bize veriyor ki; 15 Temmuz'da meş'um amaçlarına ulaşamayan derin odaklar, bu sefer 15 Temmuz aziz direnişini sağlayan ruhu tâ kökünden sarsacak ve toplumun temellerini yıkacak bir sinsi hamle yapmış görünüyor.
Kısaca 15 Temmuz'dan sonra, önce cemaatlerin ve ardından da Diyanet'in hedefe alınması 15 Temmuz Büyük İhanetinin bir devamıdır ve meş’um darbe girişiminin artçı şoklarıdır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.