Mücahit BİLİCİ
Diyarbekir’de Balkon Medeniyeti
Geçtiğimiz hafta Kürdistan’daydım. İlk kez gördüğüm Hakkari’de bizi misafir eden dostum Xalid Sadini ile şehri gezerken ve oraya varmak üzere o haşin dağların ve derin derelerin arasından geçerken İbni Haldun’un coğrafyanın insan üzerindeki etkisini hatırlamadan edemedim. Van’da bizi misafir eden Abdullah Şahin’in mihmandarlığında Bediüzzaman’ın öğrenci yetiştirdiği ve 1. Dünya Savaşı sonrası ders verdiği ve yekpare bir taş olarak tarif ettiği Van Kalesinin hemen dibinde yeralan meşhur Horhor medresesinin bakiyesi muhiti ziyaret ettik. Eskiden orada varolan ve medresenin bir parçası olan küçük cami yakınlarda yeniden inşa/restore edilmiş.
Manevi, kültürel bir turizm mekanı haline gelen ve ismini o azim kayadibinden kaynayan suyun çıkardığı “xor, xor” sesinden alan Horhor, Bediüzzaman’ı tanımak isteyen herkesin görmesi gereken bir biyografi durağı, sırtını dağvari bir kayaya dayamış tatlı bir tarih şırıltısı sanki.
Yine Bediüzzaman’ın şehirlerinden Bitlis üzerinden Van’a doğru yolculukta yol boyu incir satmaya çalışan çocuklar beni kendi çocukluğuma götürdü. O coğrafyada tadı bir başka olan incir, beni tandır ekmeği ile inciri birlikte yediğim çocukluğumun cennet anlarına götürdü.
Batman’da MazlumDer ve HürBakış’ın evsahipliğinde verdiğim “Ortadoğu’daki Gelişmeler ve Kürtlerin Geleceği” başlıklı konuşmama sıcak havaya rağmen ilgi gösteren Batmanlı dostlara, Behmen Doğu ve Naman Bakaç’a teşekkürler. (Arzu edenler için konuşma metni: www.hurbakis.net)
Memleketim Diyarbekir’de aile ve dostlarla geçirdiğimiz güzel zamanların tadı elbette bir başka. Ancak Diyarbekir’e dair mutlaka yazmam lazım diye dünyama dahil olan en büyük gözlem oradaki balkonların büyüklüğüdür. Diyarbekir’i Ağustos ayında nasıl tarif edersiniz? Cevap: Bir balkon medeniyeti olarak.
Diyarbekir’de yazın hayat balkonlarda geçiyor. Yeknesak inşaat kültürünün belagatsız tekdüzeliğine iklim zarureti ve tarihin baskısıyla direnen yerel mekan anlayışı, bahçesini ve damını kaybetmiş apartman dairelerinde sembolik bir çıkıntı olan balkona çok ağır sorumluluklar yüklemiş. Diyarbekir’de balkon evlerin gittikçe büyümek zorunda kalan kısmı. Apartman dairelerine mahkum olmuş bir hayat, yazın neredeyse tamamen balkona taşınıyor. Güneşle yaşanan bu tatlı kovalamaca evrenselliğe müptela insan aklının, insanın bulunduğu yer ve zamana daha çok hürmet etmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Diyarbekir’deki balkonlarda betondan mangal ocagı, lavabo, minik havuz ve daha başka fonksiyonel unsurlar bulunuyor. Geceleyin uyumak için en ideal yer yine balkon. Kahvaltının yapıldığı yer de. İnşaatçılara sormalı ama balkona bu kadar sıklet doğru mu bilemiyorum. Belki de bu resimde, kadim yaşamalanı, kentsel sisteme (balkona bolca konarak) direniyor.
Fesih abe’nin Farqin çayhanesinde sohbet ettiğimiz dostlara, beni yalnız bırakmayan Samet Agit’e, bu vesileyle selam ve teşekkürler.
Kürdistan’daki sohbetler vesilesiyle aşina olduğum önemli bir sorunu burada kayda geçirerek bitireyim:
Bölgedeki sorunları benimle paylaşan insanların anlattığına göre bazı şehirlerde uyuşturucu ve tefecilik katlanılmaz boyutlara ulaşmış. Bazı yerlerde uyuşturucu yaşının ilkokul seviyesine kadar düştüğü ve yetkililerin bu konuda hiçbirşey yapmadığı söyleniyor. İnsanlar bunun devletin kasıtlı ihmaliyle bu hale geldiğine inanmış görünüyorlar. Buradan şu çağrıyı yapmak isterim: Orada asayiş ve güvenlikten kendini sorumlu sayan, kamu vicdanı üzerinde otoritesi olup halk adına hareket etme iddiasındaki herkes, buyrun, iddianızda samimiyseniz bu sosyal yaraya müdahale edin.
Devlet bile olsan, insanı kaybetmişsen, yaptığın diğer şeyler boştur.
Taraf
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.