Dünyanın İbrahimi dostluğa ihtiyacı var
"Hz. İbrahim ve Dostluk Sempozyumu" açış konferansları ve konuşmaları ile başladı
Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-ŞANLIURFA
Şanlıurfa Belediyesi, Şanlıurfa Valiliği, Risale Akademi ve AKAV tarafından düzenlenen "Hz. İbrahim ve Dostluk Sempozyumu" açış konferansları ve konuşmaları ile başladı. Otel El-Ruha'daki programda Vehbi Şahinalp Kur'an-ı Kerim okudu. Tanıtım filmlerinin ardından konferanslara geçildi.
Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz (Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı):
İnsanın mayasında dostluk vardır. Hem yaradana hem yaradılana dostluk duyar. Ama nisyan ile de maluldür. allah kendisiyle dostluk kuran kullarını farklı bir şekilde isimlendirmiştir.
Hz. İbrahim'in Halil ünvanını alması üzerinde dikkatle durulmalıdır. Hz. İbrahim Kur'an'da en çok bahsedilen peygamberlerden biridir. Çok ciddi imtihanlardan geçmiştir. Allah'la dost olmanın yolu iman ile bağlanmaktan geçmektedir. Veliler, alimler de peygamberlerin varisleridir. Said Nursi Hazretlerinin hayatından, eserlerinden istifade etmek en büyük duamızdır.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir (Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü):
Hz. İbrahim (as) Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm'ın müştereken kabul ettiği büyük (ulu’l-azm) bir peygamberdir. Bundan dolayı da Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümalar tarafından en büyük ata ve temel referans noktası kabul edilir. Hz. İbrahim’in daha çocuk yaştaki en belirgin özelliğinin eleştirel düşünen, araştırmacı ve fırtınalı bir ruha sahip olması; ulaştığı sonuçları cesur ve devrimci bir şekilde ifade etmesi olduğu söylenebilir. Bundan dolayı daha genç yaşta ailesinin ve içinde yaşadığı toplumun putperest din anlayışını reddetti. Büyük bir tecessüs ile adım adım tabiat olaylarını izledi; kâinatı bir kitap gibi okuyarak bu âlemin sahibini ve yaratıcısını buldu. Kur’an onun bu arayış sürecini çok canlı bir şekilde bizlere sunmaktadır.
Hz. İbrahim’in sorgulayışı ve delil temelli Rabbini arayışı O’nu bulmakla bitmez. Tarih boyunca inan insanlar için bile bazen müphem görünen “haşir” konusunu da anlamak ister. Bu arayış ve sorgulayışının metodik bir şüphe olduğu anlaşılıyor. Zira Hz. İbrahim Allah’a ve onun sonuz kudretine ve ilmini inanmış ve teslim olmuştu. Bununla beraber Hz. İbrahim hep birlikte olduğu; onu duyan, gören, besleyen, hastalandığında ona şifa veren rabbine bir kez daha sordu ve “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” dedi. Allah’ın “yoksa inanmıyor musun?" diye sorması üzerine Hz. İbrahim’in verdiği cevap “meyl-i taharri-i hakikat” ile hareket eden herkese düstur olacak niteliktedir: "Elbette inanıyorum; ama kalbimin de tatmin olmasını istiyorum.” Kur’an’ın Hz. İbrahim’in şahsında bizlere takdim ettiği bu Allah anlayışı çok önemlidir. Bu anlayış, başta modernitenin bize takdim ettiği karanlık, soğuk, cansız, ruhsuz ve düşman dünya anlayışı olmak üzere, modern insanın yüzleştiği yalnızlık ve yabancılaşma sorunlarını da aşmamızda bizlere yardım edebilir.
Üstad Said Nursi, bir “Nebiyy-i Peygamber ve Hakîm-i İlâhî” olarak gördüğü Hz. İbrahimi âdeta bütün boyutları ile anlamış; onu ve onun temsil ettiği Peygamberi anlayışı günümüze taşımış bir İslam âlimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Üstad Nursi, “iman ve Kur’an ahlakı” ekseninde oluşturduğu Risale-i Nur hareketini İbrahimi esaslar üzerine inşa etmiştir. Said Nursi öncelikle, Kur’an’ın bize takdim ettiği şekliye Hz. İbrahim aşığı bir insan olarak karşımıza çıkmaktadır.
Prof. Dr. Hüseyin Yaşar (Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi):
Gerçek dost Allah'tır. Gerçek ve ebedi dost olarak Allah'ı bilmek gerekiyor. Bediüzzaman'ın yanında dostluk Allah'a imandır. Allah'ın yarattığı her şeyi sever. Kainatı dost ve yardımcı olarak görür.
Prof. Dr. Gürbüz Aksoy (Akademik Araştırmalar Vakfı Başkanı):
Dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu konuların başında dostluk geliyor. İnşallah bu tür sempozyumlarla dostluk kavramını, manasını dünyaya duyurabiliriz.
Dr. İsmail Benek (Risale Akademi Kurucu Üyesi):
Çağımızda bir olma ve birlik olma sıkıntısı olduğunu çoğu zaman müşahede ediyoruz. Bir olan Allah, tevhit ile sebeplerden ve görünenden kopan kalp ve akıl sentezi, hayatın doğru okunmasında ve şuurlanmasında başlı başına bir iksir ve sırdır. Hazret-i İbrahim'in topraklarında kardeşliği yaralayan, kan ve göz yaşına sebebiyet veren hadiseler yaşanıyorsa, çağdaş neronlar bu coğrafyada kusup bizden habersiz ve bizim adımıza bize çözüm adı altında kaos sunuyorlarsa, bunda İbrahimi ruhu bilememenin derin izleri vardır.
Bir'den ayıran, Bir’e ait olmayan birler ve bilmeklerden arınıp Bir’i çağırmaya, Bir’e dost olmaya Bir’i zikretmeye götüren bir yol ve heyecan, uygarlık ve evrensellik aranacaksa, bu İbrahimi olan, vicdani ve kalbi olan tevazu, dostluk ve ikramlarla birlikte birbirini besleyen duyuların ortak ahenginde ve tevhit inancında aranmalıdır. Kardeşliğimizin İbrahimi vasfını bırakıp, çatışma ve ayrışma alanlarında birlik sendromu yaşamanın ne kadar garip olduğunu görüyoruz. Modernizmin çaresizlik kalıplarında kalbi kaynakların devre dışı bırakılmasının hazin olduğu kadar trajik neticelerini yaşıyoruz.
“Lauhibbul afilin/Batıp gidenleri sevmem" hakikati, uful edenlerin/batanların, ani doğup ölenlerin hakiki sevgiyi koruyamayacağını hatırlatıyor. Ruh, İbrahimvari uful edenlerden elini çektikçe sonsuz bir hazzın fıtratla buluşan kalbi niyazına yakınlaşıyor. Kalb mecazi muhabbetlerden arındıkça, içindeki lezzetin şuuruna varıyor. Öyleyse, haliliye mesleğinin yol göstericiliğinde, hillet olan “en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder.” Bu muvaffakiyet, İbrahimvari ihlasın Rabbine götüren en büyük meyvesidir. Bediüzzaman’ın beni ağlattırdı dediği “Lauhibbul afilin”, tevhidin sebeplerden tecerrüt etmiş ve rabbi rahimini melce yapmış bir imanın hüzünlenen kalbine sürur merhemi olmaktadır.
Dr. A. Eşref Fakıbaba (Şanlıurfa Belediye Başkanı):
Peygamberler örnek insanlardır. İnsanları dünya ve ahiret saadetine ulaştıran rehberlerdir. Tüm insanlığı kurtarmaya gönderilmişlerdir. Hz. İbrahim'in dostluk mesajı çözümün mesajıdır. Hz. İbrahim'in mirasına sahip çıkmak gerekiyor. Mirası da gerçek dostluk ve sadakati göstermekle mümkün olacaktır.
Yahya Akman (Şanlıurfa Milletvekili):
Bu tür programlar inşallah önümüzdeki yıllarda da yapılır. Tevhidi, Haccı, Kurbanı, İslamın ana umdelerini daha iyi anlamak ve anlatmak gerekiyor. Bizlerin ve mülki idarecilerin bu tür programlara katılmasının sebebi destek olmaktır.
Celalettin Güvenç (Şanlıurfa Valisi):
Bu sempozyum güzel bir başlangıç olur. Tarihi gelişmelerin ard arda yaşandığı bir dönemde akademisyenlerin buraya gelmesi gurur vericidir. İşin özü Allah'a kul olmaktır. Allah İbrahimi yoldan ayırmasın. Yegane kurtuluş yolu İbrahimi yoldur. Bütün çaba budur. Nesilleri böyle yetiştirmektir. Karanlık günler geride kalıyor. Bu topraklarda artık kardeşin kardeşi öldürmesi istenmeyecek. İsrail'in özür dilemesi de çok önemli bir gelişme. Dua edelim Suriye'deki zulüm ve zalim de sona ersin. İnşallah 200 yıllık inkıta dönemi sona erecek medeniyetimizi yeniden yazacağız.
Sempozyum, cumartesi ve pazar günleri eş zamanlı farklı salonlardaki oturumlarla sürecek.