Dursun SİVRİ
Mazhar ve müzhir olmak
Mazhar olmaktan maksad esmaya mazhar olmak anlaşılmalı.
Esma deyince de Cenab-ı Hakkın güzel isimleri akla gelir.
Hz. Adem’in (as) meleklere rüçhaniyetine vesile olan üstünlüğü Esma talimidir.
Meseleye Hz. Adem’e eşyanın isimlerinin öğretilmesi gibi basit bir öğrenme meselesi üzerinden mülahaza etmek eksik anlaşılabilir.
Farkındalık
Meleklerin Hz. Âdem’e secde etmesinin hikmeti eşyanın isimlerinin öğretilmiş olmasıdır.
Eşyanın ismi nedir? Cenab-ı Hakkın isim ve sıfatlarının eşya üzerinde tecellisidir.
Eşya demek yaratılmış olan her şey diye anlamalıyız. Zerreden şemse her şeyde yaratıcının isim ve sıfatları, sanatı; (hayat, ilim, irade, kudret, sem, basar, kelam) sıfatları ile binbir ismini okuyabilmek, fark etmek hakiki ilimdir marifettir. Bütün fenler eşyanın mahiyetini tanımak ve tanımlamanın usülü, metodu, formülüdür. Yaratılmış olanın keyfiyetinin keşfidir.
Adına bilim adamı diye kendilerine paye biçenler inceledikleri eşyanın mahiyetinde zerre dahilleri yoktur. Bilimi ve bilim adamının emeğini, gayretini küçümsemek değil maksadımız. Keşif de bir gayretin, cehdin neticesidir. Değerlidir.
Beşerin kendi marifetiyle yaptığı en adi basit bir cihazı ustasız olduğuna inanmayan, küçük bir sineğin yaratılışında, kâinattaki muazzam sistemin işleyişini kör tesadüfe sağır tabiata bağlamasına bilimsellik denilmesine söylenecek söz bulmak mümkün değil.
Eşyayı tanımak anlamak çok değerli bir müktesabattır, kazanımdır. Keşiflere dayalı bilimsel disiplinlerden meslekler, uzmanlıklar ortaya çıkmış. Kimyager, biyolog, jeolog, vs sayısız meslekler üzerinde insanlar bilgi ve meslek sahibi olmuş. Uzmanlıklar, akademik unvanlara dayanan donanımlar kazanılmış.
Evet “donanım” kelimesi anahtar kavram.
Donanımlı insana saygımız var. Olmalı. Donanımlı demek, marifet ve maharet sahibi demektir. Sıradan bir insana göre üstün meziyetler ve vasıflar taşıyor. İstidat ve kabiliyetlerini inkişaf ettirmiş. Bu donanımlar sadece maddi değil mânevi donanımlar da aynı başlık altında mülahaza edilmeli.
Esasında donanımlı insan Cenab-ı Hakkın bazı isimlerine mazhar olmuş demektir.
Ziraat mühendisi nebatatın yapısında o kadar çok esma tecellisine bakıyor ve görüyor ki o simlerin mânâsını sıradan insana göre daha fazla fark ediyor.
İşte sır o farkındalığın gerektirdiği bir sorumluluk var. Ona dikkat lazım:
“Eğer insan, maddî ve mânevî herbir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarf etmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriate imtisal ederse, insanın cevherinde vedîa bırakılan o örneklerin herbirisi, kendi âlemine bir pencere olur.
İnsan, o pencereden, o âleme bakar ve o âleme tecellî eden sıfatla o âlemden tezahür eden isme bir mir'at ve bir âyine olur. O vakit insan, ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur ve her iki âleme tecellî eden, insana da tecellî eder. İşte bu cihetle, insan, sıfât-ı kemâliye-i İlâhiyeye hem mazhar olur, hem muzhir olur.” (İşarat’ül i’caz, 10)
İnsan sahip olduğu donanım, istidat ve kabiliyetleri nasıl kazandığını fark eder, kendisine bedel ödemeden hediye edildiğini, nimet olduğunu bilirse “şükr-ü örfi” olarak hamdin alt bileşenini yerine getirmiş olur.
Üst başlık hamd, alt başlık “şükr-ü örfi” oluyor. Yani kabiliyetlerini Allah yolunda kullanmak.
O zaman esmaya mazhar, hem de müzhir olur. Bu da marifetullahta mertebe kazanmak demektir. İnsan-ı kâmil sırrı burada.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.