Duvarın içine gizlenmiş Risale-i Nur'un bulunma anı
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebesi baskı dönemlerinde, elle yazdığı risaleleri duvarın içine gizlemişti... Yarım asır sonra bulunmasının hikayesi...
Hafız Ali'nin evi de Nur fabrikasının gece gündüz faaliyet halinde olan evlerinden biriydi.
O duvarların dili olsa da anlatsa orada yaşanan heyecanları, satır satır yazıldıkça solunan iman hazlarını.
Dili yoksa da bağrında sakladıklarıyla anlatıyor olup bitenleri duvarlar.
Hafız Ali, inci gibi el yazısıyla, özenerek yazardı Üstadından gelen eserleri.
Fakat yazılanların her an bir baskınla ele geçme tehlikesi vardı.
Olsun. Bir gün gelecek, insanlar, havaya ve suya olan ihtiyaçları gibi bu eserlere olan ihtiyaçlarını da fark edecekler ve onlara ulaşmak isteyeceklerdi.
Onun için, Bediüzzaman ile talebelerinin bütün gayreti, eserleri gelecek nesillere ulaştırabilmek üzerinde yoğunlaşmıştı.
Risaleler teneke kutuya, kutu duvarın içine
Büyük âlim ve şehid Hafız Ali’nin bulduğu çözüm, birer teneke kutu yaptırmak, eliyle yazdığı risaleleri bu teneke kutular içine yerleştirdikten sonra kutuların üzerine duvar örmek oldu.
Bir gün gelecek, elbette duvarlar yıkılacak, eserler meydana çıkacaktı.
Elimizde sert cisimlerle, duvarları, pencereleri dövüyorduk
Necmeddin Şahiner, Hafız Ali’nin evindeki duvarların içinden eserlerin çıkışını şöyle anlatıyor:
“Merakla odanın duvarlarını, pencerelerini tıkırtılarla vurmaya başladık. Boşluklar olduğu anlaşılıyordu... Abdullah Kula ‘Durun, durun’ diyerek, duvardaki tahta kaplamaları ileri geri itmeye uğraştı. İtelediği tahtalardan bir bölüm açıldı. Coşkun bir sevinçle kâğıt parçalarını topluyorduk. Elimizde sert cisimlerle, duvarları, pencereleri dövüyorduk. Pencerenin altından hususî bölmeler çıktı. Yarım asır el sürülmemiş yerler. Yine bir bölüm daha açıldı; duvarın enine ve derinliğine doğru yayılıyordu. Az sonra yeni bir hazine daha bulmuştuk—kâğıt ve kitap hazinesi. Bekçi ağzı açık vaziyette seyrediyordu manzarayı. Önceleri bizi para veya daha başka bir şey arıyor zannetmişti. Biz ise Bediüzzaman’ın eserlerini arıyorduk."
Duvarların dili yok belki. Ama buna lüzum da yok. Onlar, anlatacaklarını, bağrında sakladıklarıyla anlatıyor.
İstanbul İlim ve Kültür Vakfı/Barla Yılları Kataloğu-59
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.