Edebiyat kitaplarını örgüt dokümanı saydılar
Başörtülü diye Tıp Fakültesi'ne alınmayan eşi için verdiği hukuk mücadelesini kazanan Ağtaş, gözaltına alınır
Zeynep Haşlak'ın haberi:
28 Şubat'ın mağdur öğretmenlerinden Mustafa Ağtaş, o dönem gözaltında hem fizikî hem psikolojik işkenceye maruz kaldı. Başörtülü diye Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne alınmayan eşi için verdiği hukuk mücadelesini kazanan Ağtaş, ardından gözaltına alınır. Ağtaş, "Kitaplığımdaki Türk ve dünya klasikleri örgüt dokümanı olarak alındı." diyor.
28 Şubat soruşturmasının ardından o süreçte yaşanan mağduriyetler de bir bir ortaya çıkıyor. O dönem Edirne Merkez Endüstri Meslek Lisesi'nde öğretmenlik yapan Mustafa Ağtaş bunlardan biri. Ağtaş, başörtülü diye Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne alınmayan eşi için verdiği hukuk mücadelesini kazanır. Bu olaydan sonra 1998 yılında terörle mücadele ekiplerince gözaltına alınır. Emniyet tarafından 'yok' denilen Müslüman Gençlik Örgütü'ne üye olmakla suçlandığını söyleyen Ağtaş, "Mahallenin sütçüsü ve okulundaki kantinci ile örgüt kurmakla suçlandım. Kitaplığımdaki Türk ve dünya klasikleri kitaplarının örgüt dokümanı olarak alındı." diyor. 4 günlük gözaltı sırasında fiziki ve psikolojik işkenceye maruz kaldığını anlatıyor.
Mustafa Ağtaş, yaşadığı mağduriyeti başörtülü eşi için verdiği hukuk mücadelesine bağlıyor. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi 6. sınıf öğrencisi olan eşinin başörtülü olduğunu ifade eden Ağtaş, eşinin okulu bitirmesi için sadece 2 stajının kaldığını ancak fakülteye alınmadığını kaydediyor. Bu durumu Bölge İdare Mahkemesi'ne taşıyan Ağtaş, eşi hakkında hâkimlerin olumlu karar verdiğini anlatıyor. Ancak söz konusu hakimler başka bir yere sürülüyor. Bu olaydan sonrada Ağtaş, Terörle Mücadele ekiplerince mahallenin sütçüsü ve okulundaki kantinci ile örgüt kurmak suçundan gözaltına alınıyor. Kitaplığındaki Türk ve dünya klasiklerine de örgüt dokümanı olarak el konuluyor. "Ellerinde benim içeri alınmamı gerektirecek bir belge ya da bulgu yoktu." diyen mağdur öğretmen, kendisinin tek suçunun başörtüsü konusunda hakkını aramaları olduğunu dile getiriyor. Ağtaş, şöyle devam ediyor: "Bizi suçlamak için ilk söyledikleri şey Müslüman Gençlik Örgütü'ne üye olmaktı. Ancak Emniyet, böyle bir örgütün olmadığına dair DGM'ye bir yazı yazmıştı. Yani olmayan bir örgüte üyeymiş gibi gösterip bizi içeri aldılar."
İçeride kaldığı 4 gün boyunca psikolojik ve fiziksel işkence gördüklerini aktaran Ağtaş, "O zamanda içeri alınan kim işkence görmedi ki? Sizin bağlantınızın olup olmadığı kimsenin umurunda değil." diyor. Teyp kaydı olduğunu sonradan anladıkları çığlık sesleri dinletilerek psikolojik olarak yıpratıldıklarını dile getirirken, "Sandalyeye oturtuyorlar ve soyuyorlar. Önce ıslatıyorlar. Önünüzde iki tane projektör var. Arkada da vantilatör çalışıyor. Projektörler gözünüze ve vücudunuza müthiş bir ısı veriyor ve arkadan da vantilatör soğutuyor." sözleriyle yapılan fiziksel şiddete dikkat çekiyor. Polise gözleri bağlı olarak ifade verdiğini söyleyen Ağtaş, "Siz söylüyorsunuz sadece daktiloya adamın vurduğunu duyuyorsunuz. İfademizi imzalarken okutmadılar bile. İfadeyi bana imzalatanlara 'Ben imzalamıyorum o zaman' dediğimde, 'Tamam biz bir yazı yazalım 4 gün daha içeri alalım seni' diyorlardı." ifadeleriyle yaşadıkları çaresizliği gözler önüne seriyor.
Zaman