Eğer iddiânızda doğru iseniz, kendinizden ölümü def edin!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Âl-i İmrân Sûresi 166-171. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
166-Hâlbuki (Uhud’da) iki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelenler, böylece Allah’ın izniyle olup, mü’minleri ortaya çıkarması içindi.
167-Bir de münâfıklık edenleri ortaya çıkarması içindi. Bunlara: “Gelin, Allah yolunda savaşın veya müdâfaada bulunun!” denilmişti. (Onlar ise:) “Eğer harb etmeyi bilseydik, elbette size tâbi‘ olurduk” dediler. Onlar o gün îmandan daha çok küfre yakın idiler! Ağızlarıyla, kalblerinde olmayanı söylüyorlardı. Hâlbuki Allah, (onların) gizlemekte olduklarını en iyi bilendir.
168-Onlar ki (savaşa gitmeyip, evlerinde) oturdukları hâlde, (Uhud günü şehîd edilen) kardeşleri için: “Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi!” dediler. (Ey Habîbim!) De ki: “Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi kendinizden ölümü def‘ edin!”
169-Ve sakın Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma! Bil‘akis (onlar) hayatdardırlar, Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.
170-(Hem onlar,) Allah’ın kendilerine ihsânından verdiği şeylerle sevinen kimselerdir ve arkalarından kendilerine (henüz) katılamayanları: “Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun (da) olmayacaklardır” diye müjdelemek isterler!(1)
171-(Onlar) Allah’dan (gelen) bir ni‘meti ve bir ihsânı ve şübhesiz Allah’ın, mü’minlerin mükâfâtını zâyi‘ etmeyeceğini (de) müjdelemek isterler.
(1)İbn-i Abbâs (ra)’dan bir rivâyete göre, Resûl-i Ekrem (asm) ashâbına şöyle dedi: “Uhud’da şehîd olan kardeşlerinizin ruhlarını, Allah yeşil kuşların karnına koydu. Bunlar Cennetin nehirlerine gider, meyvelerinden yer ve arşın gölgesinde asılmış altın kandillere girip barınırlar. Şehîdler böylece güzel güzel yiyip içip istirâhat edince şöyle derler: ‘Bizden kardeşlerimize kim haber götürecek ki, bizler Cennette diriyiz, rızıklanıyoruz. Böylelikle onlar da Cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harbde korkaklık göstermesinler!’ Allah onlara cevâben: ‘Onlara sizin haberinizi ben duyuracağım!’ buyurdu ve bu âyet-i kerîmeyi inzâl eyledi.” (İbn-i Kesîr, c. 1, 336)