Selahattin GEZER
Ehl-i İmâna düşman olmak, şeytana ortak olmaktır…
İslam düşmanı zındıka ve dışarının alçakça plan kurucuları, farklı yollardan, cansiperane İslam’a hizmet edenlerin aralarında, husumet oluşması için, fesatlık yapmaya, Efendimizden beri asla vazgeçmediler, vazgeçecek gibide görünmüyorlar…
Evet, biz bir ordunun mensuplarıyız, vazifelerimiz farklı olsa da, herkesin gayesi, Allah’ın rızasını kazanmak... Hedef aynı, heyecan aynı, Ehl-i Sünnete uygun çeşitlik ise zenginliğimizdir... Bunun için İman Hakikatleri hizmetinde bulunan Nur Talebeleri, hiçbir cemaate düşman değildir, asla olamaz... Nur Talebelerinin tek bir derdi var: İman Hakikatlerini beklentisiz hesapsız sadece kendi insanımıza değil, tüm dünya insanlığına ulaştırmaktır. 60 civarında dile çevrilmesi de bunun misalidir.
Nurcular, Bediüzzaman’ın çizdiği hizmet çizgisinden, bugüne kadar, azami gayretle ilerlediler… O çizgi ki, Kur’an ve sünnete uygun bir çizgi; öyle ekstradan İslam’a uydurma bir şeyler katmak asla olmamıştır. Farklı bir yol açma, farklı bir yapılanmaya tenezzül etmeden, Kur’an dellallığını dert edinip, sünnete sımsıkı sarılarak, tekrar özümüze ve olmamız gereken yere dönmemiz için, iman mücadelesi vermişlerdir ve vermeye devam edeceklerdir...
Dinin öksüz ve çilekeş çocukları olan kahraman ağabeyler, o şefkat dolu sine ve iman abidesi olan Bediüzzaman etrafında, sahipsizlikten kurtularak, dört elle iman hakikatlerine sarılıp, Üstatla beraber, İman davasına hayatlarını feda etmişler... O mert başlangıçtan, bugüne mertçe devam etmişler; beklentisiz, korkusuz ve dünya nimetleri umurlarında olmadan tertemiz niyetlerle…
Tüm cemaatleri ve onların halisane niyetlilerini de mertçe, alkışlayarak kabul etmemek, Nur Talebelerinin kabullenemeyeceği bir hatadır, vebaldir. Bu vebale de asla girmezler… Bu tür tenkitler sadece düşman etmek amaçlıdır, büyük bir oyundur. Nur Talebeleri, kendi hizmetinden emin, samimane hareket ederken, ehli imana dua etme vazifesini bilir ve hiç unutmazlar… Aslında Yeni Türkiye özlemini, eserleri ile ilk başlatanlardan biridir Bediüzzaman. Nur Talebeleri aynı heyecanı sürdürürken, şuurlu cemaatlerinde bu özlemde olduklarını bilirler ve başarılarını kendi başarıları olarak görür derin mutluluk duyarlar…
Ağabeylerimiz ve tüm kardeşlerimiz, meseleyi anlamamış birkaç istisna hariç, hayal kırıklığı sergileyen yanlış yapılanmalara asla tenezzül etmemişler ve etmeyeceklerdir… Bütün şuurlu cemaatler gibi, her bir Nur Talebesi, Müslümanları kırıcı adım atmaz, öteki gözü ile bakmaz... Devletin bekası ve ümmet birliğini, aldıkları ihlâs ve uhuvvet dersleri ile birleşmenin İslam’ın bekası adına elzem olduğunu bilirler; şeytanın bölme, düşman etme gayretine inat... Kısacası: Maddi ve manevi güçlü Türkiye istemeyenlerin safında yer almamaya hassasiyet, ehemmiyet göstermişlerdir…
Gürültü zındıka işidir, kendi aralarında boğuşsunlar… İt, itle boğuşurken, yolcunun işi rast gelirmiş! Bizim kardeşliğimizi ve ihlâsı muhafaza etmemiz, zaten din düşmanlarının emellerine ulaşmasına engel olurken, kendi başlarını da yemelerini sağlar... Tarih boyunca, Ehl-i İmâna yekpare olduğunda, kardeşine ifrat derece muhabbet gösterdiğinde malum çevreler hep kendi başlarını yemişlerdir… Birbirimizi kafa göz yararcasına, düşmanca tenkit ettikçe, Ehl-i İmâna düşman oldukça, ancak şeytanın tahribine ortak olunur. İslam adına, ihlâsla ve menfaat zehrine bulaşmadan, yola çıkmış tüm cemaatler, birbirlerini alkışlamak vazifesini unutmadığı sürece, şeytan ortak bulamayacaktır. İşte hiçbir Müslüman’ın itiraz edemeyeceği hakikati Sevgili Psikoloğum Bediüzzaman nasıl dile getiriyor:
“Nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır. Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârâne uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkit edip, sa’ye şevkini kırıp atâlete uğratmaz. Belki bütün istidatlarıyla birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler; hakikî bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i hilkatlerine yürürler. Eğer zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.”
Bu hakikatleri kendine rehber eden Nur Talebeleri, ancak Kur’an’a hizmet eden her cemaati kardeş bilir, asla rakip görmez, düşman hiç bilmez, bu yoldan da dönmez… Bu fesadı çıkaranı da Allah’a havale eder…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.