Senai DEMİRCİ
Ehlisünnete operasyonu kimler yapıyor?
Sünnet-i Seniyye’yi anlattığı On birinici Lem’a’yı Âl-i İmran Suresi’nin 31. ayeti ile açıyor Üstad Bediüzzaman Said Nursi: “De ki, Allah’a muhabbetiniz varsa, bana ittiba edin ki Allah da size muhabbet etsin...”
Peygamberce yaşamayı bir ağaca benzetiyor ayet. Sünnetin köklerini, Allah’a muhabbet olarak belirliyor. Allah’ı seviyorsa, Peygamber’e uymalı insan. Allah’ı sevmenin en güzel, en kısa, en berrak hali peygamberin halidir
Sünnet ağacının dalları ise, Allah tarafından sevilmektir. Üstelik bu dallar kucak kucak meyve doludur, çiçek çiçek tebessüm eder, yapraklarca dirilik müjdeler. (Doğru ya; meyvenin kendisi Allah’ın lütfu iken, çiçekler Allah’ın kuluna sevgisini izharı iken, Allah’ın insana elçi göndererek, söz söyleyerek lütfetmesinden daha tatlı meyve olur mu? Allah’ın kuluna muhabbet etmesinden daha güzel çiçek olur mu? Said Nursi, bu inceliği de, söz konusu bahsin bir paragrafıyla açar. Kâinattaki güzelliği ve ihtişamı, lütfu ve keremi gözler önüne sererek, insanın zaten Allah tarafından sevildiğini hatırlatır. İnsan Allah’ı severse, Allah’ın kendisini sevdiğini fark edecektir demeye getirir.) Allah’ın sevmesini en çok hak eden, en çabuk üzerine çeken peygamber idiyse, O’nun gibi olursa, Allah’ın muhabbetini hak eder hale gelir insan. (Not alalım acilen: Muhabbet kalbin eylemidir, kasların değil. Muhabbetin dış görünüşü yoktur, kılığı kıyafeti olmaz, rengi ve kıvamı belirlenemez, tonu ve demi ölçülemez. Dış görünüş ve kılık kıyafet iç muhabbetin yansıması ve sonucu olur.)
Anlaşılan o ki ince bir filizin kırılgan ve incinebilir bir eda ile büyümesine, büyüdükçe dal budak salmasına benziyor sünneti yaşamak. Bu büyüme, sebebi sevmek olan, beklentisi sevilmek olan bir şevkle başlıyor ve devam ediyor. Peygambere tâbi olmak her daim iki sevme arasında kalıyor. Zoraki bir benzeme dürtüsüyle değil, sevmenin yumuşacık ikna gücüyle kavileşiyor sünnet. Dış görünüşle başlıyor değil, iç akışın dış görünüşü belirlemesiyle tamamlanıyor. Sünnete ehil olmak, içten bir muhabbetle demini buluyor, zevkli bir sevmeyle kıvamlanıyor. “Ehlisünnet olmak” köklerinde muhabbet, dallarında muhabbet olan o itaat ağacını yeşil ve diri tutmak demeye geliyor. Sevmenin içeride sessizce akan nehrini kim görebilir ki sevenden başka? Kalbin taraçalarına vuran saydam muhabbet rüzgârını kim duyabilir ki muhabbet ehlinden başka? Demek ki ehlisünnet olmak, ona buna gösterilecek bir kılıkla başlıyor değil.
Başındaki sarığın katmerini artırmak, çenesindeki sakalı göğsüne indirmek, cübbesinin eteğini uzatmak sünnete ehil olmayı garanti etmiyor. Ehil olmak, çıraklık gibi içten ve pozitif bir enerjiyle yürüyor. Bir anda olup bitmiyor. İçeriden başlayıp dışarıya vuruyor. Dışarıdan şekil değiştirmekle değil, dışını içten başlayarak biçimlendirmekle başarılıyor.
Kendine ehlisünnet diyen biri, sünneti kalbinin eylemi bilirse, kendisi gibi giyin-e-meyenleri tebessümle kucaklar. Muhabbetle sünnete ehil olmaya çalışıyorsa, kendi görüşlerini ve tercihlerini “biricik seçenek” saymaz, “ehlisünnet” olmayı tekeline almaya kalkmaz, herkese açık tutar kapıyı. Kalbinin adımlarıyla ehil oluyorsa sünnete, bataklığı düşüp şaşırmışları, tereddütte kalmışları, karanlıkta kaybolmuşları itmez, kınamaz; onları onaracak ve elinden tutacak şefkatle donanır. Sünneti muhabbetin gereği bir itaat olarak yaşıyorsa, polemik ehliyle yarışıa girmeye tenezzül etmez. Sessiz bir vakarla, ince bir sabırla Hakk’a talebe olmayı önceler, hakikatin muhabbetiyle yetinir. Sünnete ehil olmayı muhabbet etme kıvamında anlarsa ehlisünnet, her insana arız olabilecek üslup hatasını kamufle etmeye yeltenmez.
Ehlisünnete operasyonu kim mi yapıyor? Kendisini“ehlisünnet” diye markalayıp başkalarını aşağılayanlar... Sünneti kimler mi gözden düşürüyor? Uğrunda başlar verilmiş, kanlar dökülmüş, alın teri ve akıl teri akıtılmış “ehlisünnet” kavramının itibarını şahsının ve cemaatinin savunması için kalkan yapanlar… Sünneti kimler mi inkâr ediyor? Nebevî ahlakı, sırf görünüşe, salt hadis metnini ezberlemeye indirgeyip, sünnetin Kur’ânî gerekçelerini göz ardı ederek, sünneti içeriksiz bir taklide dönüştürenler…
Dursun artık ehlisünnete operasyon! Yetti ama!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.