Sabri ALTUN
En güvenilir kurum mu?
Bana bir şeyler söyle.
Kahrım andım olsun ki yerimde duracağım.
Bana bir şeyler söyle ki dünyayı hiçe sayacağım.
Dipsiz bir kuyuya taşlar atacağım.
Bana bir şeyler söyle ki umuda hicret edeceğim.
* * *
Yaktılar yıktılar yıllarca hep ağlattılar.
Semiz yavru fillerini boğazlayıp yediler.
Ana fili unuttular.
Ana filin gelip ağızlarını koklayacağını kabullenmediler.
Ama artık ağızları kokuyor nereye kaçacaklar?
Artık kimse inanmayacak ki bunlara.
Artık temcit pilavını da kimse yemeyecek.
* * *
Çok değildi bundan birkaç yıl önceydi.
Adını şu an hatırlayamadığım bir kurum bir anket çalışması yapmıştı.
Ve bu ankette en güvenilir kurum “ordumuz seçilmişti.
Bu halk bu kadar ihtilal yapmış, bu kadar halkın iradesine ipotek koymuş bir kuruma hala sonsuz bir güven duyuyordu.
Hiçbir zaman iç âlemlerinde bu kuruma kredisini tüketmemişti.
Hatta Ergenekon denilen bir örgütle kan bağı olduğu anlaşıldığı halde Sayın Büyükkanıt’ın bir televizyon konuşmasında “27 Nisan e muhtırayı” kendisinin bilgisi dâhilinde yayınlandığını söylediği halde, halkımızın orduya olan güveninden dolayı hesap sorulmamıştı.
Oysaki ihtilalin her çeşidi, her teşebbüsü vatana bir manada ihanet olarak kabul edilir ve cezalandırılması gerekmektedir.
Ama yinede ülke çapında cılız birkaç itirazdan başka hiçbir şey olmadı.
Çünkü bu halk mutlaka askerine güvenmek istiyor.
Hele biz Nur Cemaatleri olarak Üstadımızdan aldığımız derse göre; ordumuza “kahraman ordu” deriz.
Risale-i Nur’da “ordunun “geçtiği her cümlede mutlaka “kahramanı” da önünde yazılır.
Hâlbuki ordu ise hiçbir zaman Said Nursi’yi Said Nursi olarak kabul etmedi.
Her zaman ya –kürtçülük vurgusu amacıyla- “Saidi Kürdi” dendi ya da garip bir bilgisizlik örneği göstererek “Şeyh Said” olarak algıladı.
Ki bunu kendim bizzat kurmay binbaşıların yapmış oldukları bir panelde şahit olmuşum.
Koskoca kurmay binbaşılar “Şeyh Said” isyanını “Saidi Nursi’nin” yaptığını ilan ediyorlardı.
Ya bu gün…
Bugün resmen iftira yollu şeytanları bile hayrete düşürecek planlar hazırlandığı söyleniyor.
Ve bu plan ordunun bünyesinden hazırlanıyor.
Daha dün Türkçe olimpiyatlarının dünya çapındaki etkisini hepimiz görmedik mi?
Acaba Türkiye bu hizmet için ne kadar para harcardı?
Yahut ta parayla böyle bir hizmet yapılabilir mi?
Öyle ise Bediüzzaman’ın tabiriyle; “Acaba Nurun bu kıymettar hizmet-i milliyesi bu tarz işkencelerle mukabele görse, zemini hiddete getirmez mi?” (Şualar 330)
* * *
Yahu Allah’tan korkun ordumuzla bu kadar oynamayın.
Ordumuzu böyle iğrenç şeylere alet etmeyin.
Böyle yapmakla yine Bediüzzaman’ın tabiriyle “Kur'ân'ın bayraktarı ve âlem-i İslâmın kahraman bir kumandanı olan ordunun şerefini kırıyorsun(uz) ve hasenelerini hiçe indiriyorsun(uz)."
Kim ne derse desin bugün geldiğimiz nokta ordumuz için hiç de iç açıcı bir nokta değil.
O güzelim üniformalar sıçrayan kirler ve çamurlar temizlenmeli.
Ordumuz dizginlerini ilk etapta Ergenekon denilen bu menhus ruhun elinde kurtarmalı.
Kurtarmalı ki böylece “kahraman ordu dizginlerini onun elinde kurtaracak” müjdesi çabuk gerçekleşsin.
Kurtulmalı ki ben hala en güvenilir kurum olarak ordumuzu seçebileyim.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.