Misafir Kalem
Engelliler ve hayat
Azize Çiğdem Eroğlu’nun yazısı
Her sene 3 Aralık’ta, “Dünya Engelliler Günü’’ adı altında çeşitli etkinlikler yapılır. Engelli durumda olan insanların sosyal yaşamda yaşadıkları zorluklar dile getirilir, sağlıklı insanların, bu konuda yapmaları gerekenler hakkında çeşitli fikir alışverişinde bulunulur.
Fakat bu konu sadece bir günle sınırlı kalamayacak kadar önem arz etmektedir. Engelli diye nitelendirdiğimiz bu insanlar, senenin geri kalan günlerinde de sosyal yaşamda hayatlarına devam etmektedirler.
Nedir “Engelli Olmak?” İnsanın doğuştan ya da sonradan başına gelmiş veya gelebilecek sakatlık, hastalık halidir. Bu tarife göre sağlıklı her bireyin de aslında bir engelli adayı olduğunu anlıyoruz.
Elbette ki bu durumda olmayı hiç kimse istemez. Ancak kaderin cilvesini unutmamamız gerekir. Hayat, bir imtihandan ibaret. Rabbimiz; çeşitli şekillerde, zaman ve mekanlarda bizleri sınava tabi tutmaktadır.
Kimi servetiyle, kim çocuğuyla, kimi ailesiyle; kimi de fizyolojik engelli olarak hayatın içindeki sınavının mücadelesini vermektedir. Önemli olan bu şuurla hareket etmektir. İster doğuştan isterse sonradan noksan bir veya birden fazla uzvun eksikliğiyle yaşamına devam etmek zorunda kalan insanı, Rabbimiz, ahiret hayatında kat be kat mükafatlandıracağının müjdesini vermektedir. “Sabır, kurtuluşun anahtarıdır” hadisi de bu müjdeyi teyit etmektedir.
Aslında hem engelli hem de sağlıklı bireyler, aynı zaman diliminde bu sınavdan geçmektedirler. Engelli olan bu durumuna isyan etmeyerek hayatına devam etmesi gerektiğinin farkında olarak yaşamını sürdürürken; sağlıklı olan birey de zor durumdaki bu kardeşinin hayatını kolaylaştırma yolunda elinden gelen çabayı göstermek zorundadır. Zorundadır diyorum, çünkü tıpkı sahip olduğumuz çeşitli nimetler gibi sağlam uzuvlara sahip olma nimeti de şükür ister. Kelimelerle ifade etmeye çalıştığımız şükrü, zor durumdaki bu kardeşlerimize elimizden gelen yardımı yapma gayretiyle de ifade etmek durumumdayız. Çünkü engelli diyerek, bu kardeşlerimizi toplumdan uzak tutamayız. Gerçek engelli, toplumda bu ayrımcılığı yapan(lar)dır.
Çarşıda, pazarda, yolda karşılaşma ihtimalimiz yüksek. Hatta bazı özel durumlarda ise yatağa bağlı olarak evlerinde ya da özel bakım yapılan kurumlarda hayatlarına devam etmek zorundadırlar.
Engelli olan insan, ne olursa olsun yardıma muhtaçtır. Sağlıklı bireylere düşen görev ise ellerinden geldiği kadar onlar için hayatı kolaylaştırmak olmalıdır.
Bu konu sadece bireyle sınırlı değildir ve olmamalıdır. Toplumsal açıdan da dikkatle ele alınması gerekir. Engelli kardeşlerimiz için özel yaşam alanları oluşturmalıyız. Gerek ulaşımda, sağlıkta gerekse eğitim, trafik gibi ortak olan bu kullanım alanlarında gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Çünkü engelli diyerek onları yaşamdan uzak tutmak veya tutmaya çalışmak asla kabul edilemez. Her zaman ve mekanda onlarla beraberiz.
Onların başarılı olabilecekleri alanlarda iş sahibi olmalarını sağlamak, yürüme ve park yerlerini işgal etmemek, eğitime, tedaviye, bakıma ihtiyacı olanları gerekli kurumlara haber vererek bilgilendirmek gibi konularda elimizden geldiğince destek olmalıyız.
Yani sözün özü; engelli kardeşlerimizin yeri geldiğinde kulakları, gözleri, ayakları olmak durumundayız. Çevresine duyarlı her sağlıklı insan, böyle davranır.
Bu konuda adım atan, atmaya devam eden tüm güzel insanları yürekten kutluyor ve alkışlıyorum!
Sevgiyle kalın.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.