Erdem AKÇA
Hz. Peygamber’in (sav) Hz. Aişe (ra) ile Evliliği Hakkındaki İddialara Cevaplar-6
Mukayeseli Rivayet Okumalarından Elde Edilen Deliller
Mukayeseli rivayet okumaları dikkatle yapıldığında Hz. Aişe’nin (RA) evlilik yaşı hakkında çok sayıda delilleri bize vermektedir. Bu delilleri elde etmemizde kadın psikolojisi anahtar rolü oynamaktadır. Dar çerçevede yapılan bir mukayeseli okumanın bize verdiği net üç delil şöyledir:
- Delil: Kadın psikolojisinde sabit olduğu üzere bir kadın, rakibi gördüğü kadını egale etmek ve gözden düşürmek içinde onda olmayan ve kendinde olan ayırıcı özellikleri ön plana çıkartarak kendisinin üstünlüğünü izhar etmek ister. Bu çerçevede Hz. Aişe’nin (RA), Hz. Peygamber (SAV) yanında ve Onun kalbinde gelmiş geçmiş en makbul kadın olma arzusu gereği kendisini Hz. Peygamber’in (SAV) vefat etmiş olan ilk eşi Hz. Hatice (RA) ile rakip görerek mukayeselerde bulunduğunu görüyoruz. Mesela Hz. Hatice’de (RA) bulunmayan veya bulunmadığını düşündüğü bazı özellikleri şöyle sıralar:
“–Yâ Rasûlâllah, senelerce evvel ölüp gitmiş olan bir yaşlı kadını, bu kadar hatırlayıp yâd etmekte ne fayda var? Allah, size, ondan daha genç ve güzelini ihsân etmiş; ağzında dişi bile kalmamış bir ihtiyar kadın yerine daha gencini vermiştir.”[1]
[Dikkat edilirse bu hadiste Hz. Aişe (RA) kendisinin Hz. Hatice’den “daha genç” ve netice olarak “daha güzel” olduğunu ön plana sunuyor.]
Hz. Peygamber (SAV) Hz. Aişe’ye (RA) şu şekilde cevap verir:
“–Yâ Âişe! Seneler geçtiği hâlde Hatice’yi unutmayışım, onun dış güzelliğinden değildir.[2] Herkes beni red ve inkâr ettiği zaman, Hatice bana inandı ve tasdik etti. Etrafımdaki müşrikler bana, «Yalancısın!» dediği zaman; Hatice bana; «Doğru söylüyorsun, aslâ çekinme!» dedi. İnsanlar benden bir pulu esirgediği zaman, Hatice, bütün servetini önüme sererek, «Bunların hepsi emrindedir, istediğin kadar harcayabilirsin.» dedi. Dünyada yalnız kaldığım günlerde, Hatice benden aslâ geri kalmadı; «Bunların hepsi geçicidir, üzülme, ileride bu güçlükleri kolaylıklar takip edecektir.» dedi. İşte ben, Hatice’yi, bu fedâkârlıkları için unutmuyorum!”[3]
Benzer rivayette Hz. Aişe (RA): “Allah sana Hatice’den sana daha hayırlısını verdi.” deyince Hz. Peygamber (SAV) şöyle cevap verir:
"Hayır, Allah Teâlâ bana ondan daha hayırlısını vermedi. Halk bana inanmazken o inandı. Herkes bana yalancı derken o doğru söylediğimi kabul etti. Kimse bana bir şey vermezken o beni malıyla destekledi ve Cenâb-ı Hak bana ondan çocuklar ihsân etti."[4]
Hz. Aişe (RA), kendisini Hz. Hatice (RA) ile “gençlik”, “güzellik” ve “hayırlılık” ta mukayese etmiş, Hz. Peygamber (SAV) “hayırlılık” konusunda Hz. Aişe’nin üstünlüğünü reddetmiş, “gençlik ve güzellik” konusunda ise sessiz kalmış veya kabul etmiştir diyebiliriz. Hz. Aişe (RA) kendisini Hz. Hatice (RA) ile gençlik, güzellik ve hayırlılıkta mukayese ederken Hz. Peygamber’in (SAV) kendisinden sonra evlendiği eşleri ile bu özelliklerden hiç biri ile mukayese etmemiş, sadece onlardan üstünlük boyutunun net olduğu “bâkirelik” boyutunu nazara sunmuştur. Yukarıda geçen hadis rivayetlerinde gördüğümüz üzere… Bu durum bir delil teşkil eder ki, Hz. Peygamber’in (SAV) sonradan evlendiği “muhsan” lardan (hür kadın) bir veya daha fazlası Hz. Aişe’nin (RA) Hz. Peygamber (SAV) ile evlilik yaşından daha genç bir yaşta Onun ile evlenmiştir. Hz. Peygamber’in (SAV) evlilik kronolojisi ve eşlerinin kendisiyle evlilik yaşlarına baktığımızda görüyoruz ki Hz. Peygamber’in (SAV) eşlerinden Nadir oğulları kabilesinden Safiye bint-i Huyey, Hz. Peygamber’le (SAV) evlendiğinde 18 yaşında bulunmaktadır.
İbn-i Hacer el-Askalanî onun hakkında şöyle der: “Medine’de muhtemelen 610’da doğdu. Babası Benî Nadîr’in reisi Huyey b. Ahtab, annesi aynı kabileden Berre bint Semev’el’dir. Önce Benî Nadîr’in ileri gelenlerinden Sellâm b. Mişkem ile, ondan boşanınca bir kumandan olan Kinâne b. Rebî‘ Ebü’l-Hukayk ile evlendi. Çocuğu olmamakla birlikte geleneğe uyarak Ümmü Yahyâ künyesini aldı.”[5] Müslümanlara her kötülüğü yapmış olan babası Huyey, Benî Nadîr kabilesi Medine’den sürgün edilip Hayber’e yerleştikten sonra da Mekkeli müşriklerle Benî Kurayza Yahudilerini müslümanlar aleyhinde kışkırtmaya devam etti. İhanetleri yüzünden Benî Kurayza yahudileri cezalandırılırken o da öldürüldü. Hayber fethinde kocası öldürülen Safiyye esir alındı ve esirlerin taksiminde sahâbeden Dihye b. Halîfe’ye verildi. Benî Kurayza ve Benî Nadîr’in hanımefendisi olduğu için Resûlullah’tan başkasına verilmesinin uygun olmayacağı söylenince Dihye memnun edilerek Resûl-i Ekrem’in hissesine ayrıldı. Hz. Peygamber, Safiyye’ye müslüman olması halinde kendisiyle evleneceğini, müslüman olmadığı takdirde serbest bırakıp ailesine göndereceğini söyledi. Safiyye’nin İslâmiyet’i kabul etmesi üzerine onu âzat etti, hürriyetine kavuşmasının da mehri olduğunu söyledi. Medine’ye dönerken bir konak yerinde onunla evlendi. Ertesi sabah sahâbîlerin yanında bulunan erzakla düğün yemeği verildi (Buhârî, “Ṣalât”, 12; “Meġāzî”, 38; “Nikâḥ”, 68; “Cihâd”, 74).[6]
Hz. Safiye’nin (RA) Hz. Peygamber’le (SAV) evliliği Hayber’in 628 senesinde fethinden hemen sonradır. Ki bu durumda yaşı 18 olmaktadır. Hz. Safiyye’nin, Yahudi kabilesinin reisinin kızı olması ve babasının bir Yahudi hahamı olması gösterir ki, o dönem Yahudi milletinde de genç kızlığa girişten hemen sonra veya birkaç yıl sonra genç kızların evliliği geleneği bulunmaktadır.
Hz. Peygamber’in (SAV) diğer bir eşi olan Hz. Cüveyriye bint-i Haris (RA) hakkında tarihi kaynaklar şu bilgileri vermektedir: “Cüveyriye bint-i Haris 607 yılı civarında doğdu. Huzâa kabilesinin Benî Mustaliḳ kolunun reisi Hâris b. Ebû Dırâr’ın kızıdır. Hicretin 5. yılında (626-27) Hz. Peygamber’le (SAV) evlenmeden önce amcasının oğluyla evliydi.”[7] Bu bilgiler çerçevesinde baktığımızda kendisinin Hz. Peygamber’le (SAV) evlilik yaşı 19 veya 20 olmaktadır.
Hz. Peygamber’in (SAV) diğer eşleri Onunla daha ileri yaşlarda evlendiklerinden onlarla Hz. Aişe’nin (RA) evlilik yaşını mukayese etmeye gerek bulunmamaktadır. Hz. Safiyye’nin (RA) 18, Hz. Cüveyriyye’nin (RA) 19 veya 20 yaşında Hz. Peygamber’le (SAV) evlenmeleri, Hz. Aişe’nin (RA) kendisinin gençliği ile Hz. Hatice’nin (RA) yaşlılığını mukayese etmesine rağmen Hz. Peygamber’in (SAV) diğer eşleriyle kendisini “gençlik” boyutuyla asla mukayese etmeyip sadece bekaret boyutunu ısrarla nazara sunması gösterir ki, Hz. Aişe (RA), Hz. Safiyye’den daha ileri bir yaşta evlenmiştir. Bir ihtimal Hz. Aişe (RA), Hz. Safiye ve Hz. Cüveyriye’den (RA) de ileri bir yaşta Hz. Peygamber (SAV) ile evlenmiştir. Bu çerçevede Hz. Aişe (RA), Hz. Peygamber (SAV) ile evlendiğinde en azından 19 yaşındaydı tespitini yapabiliyoruz. Ki bu tespit tarihi bir çok veri ile, ilgili Kur’an âyetleri ile, Hz. Aişe (RA) hakkındaki sahih ve mutedil hadis rivayetleri ve tarihî bilgilerle de örtüşen bir yaştır. Bu noktada Hz. Aişe’nin (RA) Hz. Peygamber’le (SAV) evlilik yılı 622 yılında meydana geldiğinden Hz. Aişe’nin (RA) doğum tarihi bu minvalde 603 yılına tekabül etmektedir.
- Delil: Hz. Ömer (RA), kızı Hz. Hafsa’nın (RA) doğum tarihini şu şekilde ifade eder: “Hafsa, Resulullah (SAV) peygamber olarak gönderilmeden beş yıl önce Kureyş Kâbe’yi inşa ederken doğdu.” 625 yılında Hz. Peygamber’le (SAV) evlenen Hz. Hafsa’nın (RA) evlilik yaşı bu minvalde 20 olmaktadır. Bu çerçevede Hz. Aişe (RA) kendisinden daha genç olan Hz. Hafsa (RA) ile samimi arkadaştılar, diyebiliriz.
Kadın psikolojisi noktasından meseleye yaklaşılırsa Hz. Peygamber’in (SAV) eşlerinin yaş yelpazesi 55’ten 18 yaşa kadar geniştir. Bu geniş yelpazeye 19 veya 20 yaşında dâhil olan ve sonraki süreçte kendisinden daha genç Safiye ve muhtemelen Cüveyriye, daha becerikli Zeyneb bint-i Cahş ve daha güzel Mariye el-Kıbtiyye gibi rakipleri arasında kalan bir genç kadın olan Hz. Aişe (RA), Sevde bint-i Zem’a ve Ümmü Seleme gibi yaşlılarla değil akran psikolojisi gereği kendisine yaşça daha yakın olan fakat kendisine rakip konumunda bulunmadığını yakînen bildiği Hz. Hafsa (RA) ile yakın arkadaş olmuştur. Bu yakınlık ilerleyen safhada iş birliği ve bütünlüğü netice vermiş. Tahrim suresi ikisinin Hz. Peygamber’e (SAV) karşı bir birlerini kollamaları ve iş birliği üzerine nâzil olmuştur. Tahrim suresinin geliş sebebine zemin hazırlayan bu manzaranın arkasındaki kadın psikolojisine dair gerekçeler Hz. Aişe’nin (RA) evlilik yaşını tespitte aydınlatıcı bir bilgi vermektedir. Bu bilgiye göre Hz. Hafsa (RA), ya kendisiyle yaşıt veyahut kendisine yaşça yakın bir konumdadır.
- Delil: Hz. Peygamber (SAV) bir genç kız ve erkeğin cinsellik ihtiyaçlarının onu günaha sevk edecek derecede iradesini zorlama yaşlarını şu şekilde ifade eder:
"Kız çocuğu dokuz yaşına geldiği zaman artık ona bir kadınmış gibi davranılmalıdır."
[Yani kız çocuğu dokuz yaş itibariyle, âdet görmeye başlayıp genç kız hâline gelmektedir. İklim şartlarına göre bu menarş yaşı kuzey ülkelerine doğru farklılık arz edebilmektedir. Fakat genç kızlık dönemine giren bir insan ferdinin duygusal ve fikrî yönde uyanış ve gelişim süreci başladığı için yetişkinler gibi bir “kişilik” gelişimi kendisine meydana gelmektedir.]
“Tevrat'ta ‘Baba, kızı 12 yaşına gelmesine rağmen onu evlendirmediği zaman kızın bir günah işlemesi durumunda vebali babasınındır’ yazılıdır.”
[Genç bir kız, on iki yaşı itibariyle cinsellik boyutuyla günaha girebilecek derecede bir fiziksel ve duygusal moda girdiği için, evlilik yoluyla cinsel cürümlerden korunabildiği ve evlilik boyutu babasının uhdesinde olduğu için genç kızın cinsel ihtiyaç boyutuyla işleyeceği günahların babasının da amel defterine işleneceği belirtilmiştir. Tevrat’ın bu hükmü gereği Hz. Peygamber’in (SAV) kendisiyle o 18 yaşındayken evlendiği Yahudi Nadir oğulları kabilesinin reisinin ve hahamının kızı olan Hz. Saifye bint-i Huyey, Hz. Peygamber’le (SAV) üçüncü evliliğini yapmıştır.]
Bu iki rivayet beraber okunduğunda kız çocuğunda cinsel fonksiyonlar dokuz yaş itibariyle başlayıp onu “genç kızlık” dönemine sokmaktadırve on iki yaş itibariyle onu karşı cinse yönelecek ve dinî açıdan günah sayılacak “zina” (evlilik dışı ilişkiye) sevk edecek hal almaktadır, tespitini yapabiliyoruz.
Erkek çocuk konusunda ise aile reisi olarak babasının sorumluluk sürecini Hz. Peygamber (SAV) şöyle ifade eder:
“Yedi yaşında iken namaz kılmaması sebebiyle çocuğu gerektiğinde dövebilirsiniz. Dokuz yaşındayken yataklarını ayırın. On yedi yaşına geldiğinde hazır ise onu evlendirin. Evlenmeyi kabul etmesi halinde de onu önünüzde oturtun ve 'Allah seni ne dünyada ne de Âhirette bana fitne vesilesi kılmasın' deyin."
[Hadislere toplu bakıldığında bu rivayet doğrudan erkeklere hitaben gibi ele alınabilir. Diğer rivayetler kız çocuklarından bahsettiği için… Eğer erkekler muhatap alınıyorsa erkek çocukların cinsel isteklerinin onları günahlar konusunda frenleyici boyutunun 17 yaşına kadarki süreçte etkin olduğu, namazın bu koruyucu hekimliğini bilen bir babanın evladının hayatına disiplin getirmesi noktasında namazı ısrarla yerleştirmeye çalışması hadiste vurgulanıyor. 17 yaş ise, bir erkek çocuk için ekonomik şartları oluştuğunda evlilik yaşıdır. Bu yaş gelmesi ve geçmesine rağmen erkek evladını evlendirmeyen bir babanın amel defterine oğlunun işleyeceği cinsel günahlar da işlenir. Eğer hadis kız ve erkek çocuk ayrımı olmadan hem kız hem erkek çocuk şeklinde ele alınırsa bu durumda İslam şeriati kız çocuğunun evlilik yaşını 17 olarak, Musevi şeriati ise 12 olarak belirliyor, diye bir çıkarım yapılabilir.]
Genç kız ve genç erkeklerin evlilik yaşları konusuna dair bu rivayetlerin mukayeseli şekilde okunması Hz. Aişe’nin (RA), Hz. Peygamber’le (SAV) evlilik yaşı konusunda alt sınırın 12, daha ileride 17 yaş olduğunu ifade eder. Ki 20. yüzyıl Anadolu Türkiyesi’nde dahi 13 yaşında kız çocuklarının evliliği tarım toplumu olan milletlerde olduğu gibi olağan bir seyir olarak işlemekteydi. Makalede verilen örneklerde görüldüğü üzere…
Mukayeseli İslam Tarihi Verilerinden Elde Edilen Deliller
İlk dönem İslam tarihi kaynakları mukayeseli bir şekilde dikkatle okunduğunda Hz. Aişe’nin (RA) yaşını tespit noktasında birçok delil tespit edilebilmektedir. Bu delillerden üç tanesi şunlardır:
- Delil: Hz. Esma bint Ebi Bekir’in (RA) yaşı... İslam tarihi sahasında ilk sıralarda yer alan ve yazdığı “el-Kâmil” isimli dünya tarihi eseri ile tarih biliminde önemli bir yer tutan İbnü’l-Esir el-Cezerî, Tabakat ve Terâcim sahasında da önde gelen müelliflerden birisidir. Cezerî, sahabe hayatına tahsis edilen Üsdü’l-Ğâbe isimli eserinin Hz. Esma bint-i Ebu Bekir maddesinde Onun hicri 73 yılında 100 yaşında vefat ettiğini bildirir.[8] İbn-i Hişam ise, Onun baba-bir kardeşi Hz. Aişe’den (RA) 10 yaş büyük olduğunu kaydeder.[9] Bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki, Hz. Esma miladi 594-595 yıllarında dünyaya gelmiş, Hz. Aişe’nin (RA) de bu çerçevede doğum tarihi miladi 605 tarihinde olmuştur, diyerek net bir tarihi elde etmekteyiz. Ki bu tarih Hz. Safiye (RA) ile evlilik yaşının mukayesesi neticesinde ortaya çıkan 603 tarihine yakın bir tarihtir.
- Delil: Hz. Fâtıma bint Muhammed’in (RA) yaşı...
Muhammed ibn-i Sa’d, Tabakatü’l-Kebir isimli kitabında Ebu Ca’fer isimli bir râvi’den şu bilgileri aktarır:
Bir gün Hz. Abbas, Hz. Ali ve Fâtıma’nın yanına girdiğinde Fâtıma’nın Ali’ye “Ben yaş olarak senden daha büyüğüm” dediğini işitince şunu söyler: “Ey Fâtıma! Sen Kureyş’in Kâbe’yi inşa ettiği sırada ve Resulullah (SAV) da otuz beş yaşındayken dünyaya geldin. Ey Ali, sen de bundan seneler önce dünyaya geldin.”[10] Hz. Peygamber (SAV) kızı Fâtıma’yı, 624 yılında Hz. Ali ile evlendirmiştir. Hz. Abbas’ın (RA) bu şahitliği gösterir ki, Hz. Fatıma’nın evlilik yaşı 19 olmaktadır. Hz. Ali’nin (KV) doğum tarihi 600 tarihinde olup onun da evlilik yaşı 24 olmaktadır. Birçok tarihi kaynakta Hz. Fatıma (RA) ile Hz. Aişe’nin (RA) akran oldukları ve yaşlarının bir birine çok yakın olduğu aktarılmaktadır. Bu bilgiler çerçevesinde mesele ele alındığında Hz. Aişe’nin (RA) doğum tarihinin 605 yılı civarında olduğu belirginleşmektedir.
- Delil: Hz. Peygamber’in (SAV) üsve-i hasene olması… İslam tarihinin en birinci ve en sahih kaynağı Kur’an-ı Hakîm’dir. Kur’an’a baktığımızda Cenab-ı Hakk’ın kâinatı sırat-ı müstakîm üzere, dengelerden meydana gelen muntazam bir yapı ile inşa ettiği Hz. Hud’un (AS) dilinden ifade edilmekte[11], müminler üzerine farz kılındığı belirtilen[12] beş vakti namazda içinde sırat-ı müstakime erişme ve bu istikamette kalma duası olan Fatiha suresi Hz. Peygamber’in (SAV) tebyin[13] ve teşri vazifesi gereği namazın ayrılmaz parçası kılınmakta, insanların şehevî-gadabî-aklî kuvvetlerinden dolayı yaptıkları zulümler ve saçtıkları zulmetler kavimlerin dünyada helak, Âhirette azap sebebi gösterilmekte,[14] bu çerçevede Hz. Peygamber (SAV) ve Hz. İbrahim (AS) iki üsve-i hasene[15] olarak başta Müslümanlara, daha ötede bütün insanlığa dengeli ve ideal bir hayat modeli olarak takdim edilmektedir.
Bu âyetler çerçevesinde ve Kur’an’ın “dinin kemale erdiğini”[16] bildiren, Hz. Peygamber’in (SAV) en büyük ve en kâmil peygamber olduğuna işaret eden âyetleri[17] Hz. Peygamber’in (SAV) Hz. Aişe (RA) ile evliliği konusunda keskin sınırlar çizmektedir. Kur’anın çizdiği model çerçevesinde Hz. Peygamber’in (SAV) Hz. Aişe (RA) ile evlilik yaşı, her hangi bir genç kızın hangi Müslüman milletten olursa olsun ve hangi zamanda bulunursa bulunsun bir genç veya yetişkin erkekle rahatlıkla evlenebileceği, yuvasını kurabileceği, neslini devam ettirebileceği, aile içi ilişkileri idare edebileceği, ev işlerini tek başına çekip çevirebileceği bir düşünce-duygu ve fiziksel olgunluğu taşıdığı yaşta meydana gelmiştir. Çünkü Kur’an’ın değişmez hükmü ile Hz. Peygamber’in (SAV) bütün evlilikleri model kabul edilebilecek derecede fıtrat düzeni ile barışık ve son derece güzel bir hakikattir. Bu modelistik yapısına rağmen İslam ümmetinin geleneksel uygulamasında “Hz. Peygamber’in (SAV) eşi Aişe ile evliliği Aişe, dokuz yaşındayken gerçekleşmiştir. Öyleyse bu bir sünnettir. Biz de bu şekilde evlilikler yapalım veya kızlarımızı evlendirelim” şeklinde bir algı olmamış ve hiçbir zaman da oluşmamıştır. Böyle bir algı oluşmaması Hz. Aişe’nin (RA) evlilik yaşının “dokuz olmadığına” güçlü bir delildir. Böyle bir algının oluşmaması ve oluşamamasının en birinci sebebi ise bizzat Hz. Peygamber’in (SAV) bütün evliliklerinin şâhidi olan sahabelerin böyle bir evliliğe şahitliklerinin olmaması, bu yönde bir şehadeti sonraki nesillere aktarmamalarıdır. Bu şekilde ümmetin uygulamasında böyle bir geleneksel algı ve sistem oluşmamıştır. Süregelen uygulama fıtrat kanunlarıyla mutabık olduğundan devam ettirilmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Ehl-i Sünnet’in dört hak mezhebinin hiç biri Buhari hadisinin zahiren kavi senedine rağmen rivayet metni Kur’an ve sünnet-i seniyyenin “ üsve-i hasene” çerçevesine uymadığı için o rivayeti evlilik konusundaki fıkhî uygulamalarda bir kriter kabul etmemiştir. Bu çerçevede Hz. Aişe’nin (RA) evlilik yaşının bir genç kızın en erken ideal evlilik yaşı olan 12’den sonra olduğu konusunda “icma-ı ümmet” bulunmaktadır, denilebilir. Bu icmaın içinde, sahabe neslinin ayne’l-yakîn, Tabiîn ve sonrası neslin ilme’l-yakîn kanaati de bulunmaktadır. Ki İslam ulemasınca icma-ı ümmet, edille-i şer’iyye (şer’î deliller) arasında genel manada kabul görmüş sağlam bir bilgi kaynağıdır.
Elhasıl, gerek psikoloji, biyoloji, sosyoloji, ekonomi, hukuk ve tarih bilimlerine dair deliller, gerek Kur’an, hadis-i şerifler, siyer, megazi ve İslam tarihinden elde edilen delillerin her biri kendi başına Hz. Aişe’nin (RA), Hz. Peygamber’le (SAV) evlilik yaşı konusunda belirli bir çerçeveyi çizmeleriyle “dokuz” yaş rivayetinin doğru olmadığını ispat ederler. Deliller zayıf da olsa aynı konuda içtimaları delillerin tamamına birden bakıldığında güçlü ve sağlam bir delili teşkil ederler. Bütün delillerin birleşimiyle ortaya çıkan bürhan-ı kat’i net olarak göstermektedir ki Hz. Peygamber (SAV), Hz. Aişe (RA) ile o, en az 19 yaşında iken evlenmiştir.
[1] Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 20.
[2] Metnin devamı iç güzellik olarak Hz. Hatice’nin (RA), Hz. Aişe’den (RA) daha kâmil, daha faziletli olduğunu bildirecek şekildedir.
[3] https://www.islamveihsan.com/hz-aise-validemizin-en-cok-kiskandigi-kadin.html
[4] İbn-i Hanbel, VI, 118.
[5] İbn Hacer, Fetḥu’l-bârî, IV, 814.
[6] Aynur URALER, Safiyye bint-i Huyey, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2008, c. 35, s. 474-475.
[7] Rıza SAVAŞ, Cüveyriye bint-i Haris, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1993, c. 8, s. 146.
[8] Bkz. İbnü’l-Esîr el-Cezerî, Üsdü’l-Ğâbe, c. 5, Esma bint Ebi Bekir maddesi.
[9] Bkz. Ali YARDIM, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1995, c.11, s. 402-404.
[10] Muhammed ibn-i Sa’d, Tabakatü’l-Kebir, Tercüme: Mehmet AKBAŞ ve Yusuf Ziya KESKİN, Siyer Yayınları, 2014, c. 10, s. 25.
[11] Hûd sûresi, 56.
[12] Nisa sûresi, 103.
[13] Nahl suresi, 44.
[14] Cinsel sapkınlığın bir israf ve helak sebebi olduğu Lut kavmi modelinde (Neml suresi, 54-58), öfkeye dayalı zâlimliğin helak sebebi olduğu Semud kavmi modelinde (A’raf suresi, 74-78) ve diğer kavimler modelinde ifade edilir.
[15] Ahzab suresi, 21. âyette Hz. Peygamber’in (SAV) “üsve-i hasene” olması; Mümtehinne suresi, 4. âyette Hz. İbrahim’in (AS) “üsve-i hasene” olmasından bahsedilmektedir.
[16] Maide sûresi, 3.
[17] Ahzab sûresi, 7. En büyük söz ve “misak-ı galiz” en büyük peygamberden alınır. Bu söz alış ilgili ayette “minke” (Senden de ayrıca söz aldık) şeklinde ifade edilerek vurgulanmıştır. Söz konusu âyette Hz. Peygamber’den (SAV) alınan misak-ı galiz, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa’dan (Aleyhimüsselam) ki, ülü’l-azm resullerdir, alınan “misak-ı galiz” den farklı bir kategoride bir değerlendirmeye tabi tutularak “minke” şeklinde ifade edilmiştir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.