Ermenek yolunda

Bu yolculuğa niyetlendiğimde bir kez daha hayatın hiç de planlandığı gibi gitmediğine hükmettim; çünkü böyle bir yolculuğu aklımdan hiç geçirmedim. Vakıalara teslim olmanın ve olup bitenlerden ders almanın gereğine, rahatlığına bir kez daha inandım.

Randevulaştığımız saatte hızlı tren de hazırdı. Türkiye’nin yeni buluştuğu harikalardan hızlı trenin, yıllardan beri üç saati aşkın Ankara-Konya yolunu şimdi bir buçuk saat gibi rahat ve konforlu bir şekilde aldığını görmek ise bende ilk çeşnidir.

Konya ve sonra Ermenek…
Ermenek, ruhumun derinliklerinde yer etmiş muhteşem duygunun somutlaşmış görüntüsüdür.
Nedense Kafkaslarla Torosların doğanın ikiz sıradağları olarak içimde yer ettiğinin algısı beni şaşırtmıyor. Şaşılası değil elbette; Kafkasların o sert havasında ilk nefesini almış o soylu aile, daha sonra son nefese kadar Torosların yine sert ve mert havasını bol bol solumuştu. Bu iki sıradağın mert havasında büyüyen işte bu aileden doğup Ermenek yamacında ilk nefesi ciğerlerine indiren Zübeyir Gündüzalp… Beklenen insanın sadık talebesi, fedaisi, örnek dava adamı ve havarisi…

İşte bu Anadolu Ağabeyi, bir dostumun deyimiyle Ermenek-Ankara yolunu bundan yıllar önce stabilize yollarla, üstelik kömür kamyonları sırtında açmıştı. Ankara-Ermenek yolunu bizim henüz açmamız ise ancak buruk bir sevinç olabilir.

Ermenek, uzun zamandan beridir görmek isteyip de göremediğim halde ruhuma yer edinen apayrı bir coğrafya parçasıdır.
Ermenek’in bende çağrıştırdığı bütünüyle sadakat, bağlılık ve havariliktir.
Ermenek Zübeyir Gündüzalp’tir; Zübeyir Gündüzalp, bir Anadolu Ağabeyidir, bir alperendir, bir kahramandır, çağımızın sahabe misal bir insanıdır, bir havarisidir. Zübeyir Gündüzalp Ermenek’in havasıyla özdeşleşmiş bir yiğittir.

Bu çağrışımlar içinde sürüp giden yolculuğumuz Konya’ya kadar olan kısmına bir şey diyecek yok; medeniyet harikasının rahatlığında noktalanan güzel bir yolculuk… Ama akşamla başlayan Konya-Ermenek yolculuğu için aynısını söyleyebilmek zor. Böyle de olsa, iki-iki buçuk saatlik yolu, köprünün yıkık, yolların karmaşık ve gece oluşundan tam altı saatte alsak bile, yine de o büyük dava adamının defalarca kömür kamyonlarıyla güvensiz ve virajlı yolları almasının yanında elbette bir hiçtir. Son model otomobille yolculuk etmek, o zamanın BMC ya da AUSTİN marka kamyonlarla yolculuğuna elbette benzemez. Bir kez uykumuzu azıcık ertelemek, sırf Üstadının hizmetinde kusur etmemek için uyku giderici hap alarak gece sabahlara kadar ayakta durmaya ise hiç benzemez. Yolculuğumuz sabaha kadar sürse ve bu gece hiç uyumamış olsak ne olur!

Biz gerçekten davanın cennet misal günlerini yaşıyoruz.
Ölümünden yıllar sonra onun anısını yaşatmak, onu genç kuşaklara tanıtmak, bir Anadolu Ağabeyi olarak benimsetmek ve tevhit davasına örnek göstermek için hazırlıklara başlamak üzere Ermenek yollarına düşmek, kutsal davamız adına elbette sevindirici ve bir o kadar da haz vericidir. Zübeyir Ağabey anısına doğduğu yerde etkinlik yapmak geç kalmış bir girişimdir aslında.

Bir günden az bir zaman bizim için adeta “bast-ı zaman” oldu; yani kısa bir süre içinde çok şeyler yapıldı. Sivil Toplum Akademisinin bir programı uygulandı. Sivil Toplum Akademi Başkanı İsmail Benek ve koordinatörü Mehmet Şahin tarafından Ermenek okul müdürlerine verilen sunumlar son derece yararlı oldu. Hangi yaşta olursa olsun her insanın kendini yeniden inşa etmek ihtiyacında ve kendini yenilemek durumunda olduğunun okul müdürlerince de fark edilmesi ise toplantının amacına ulaştığının göstergesi oldu.

Saat on dörtlere kadar ancak gerçekleştirilebilen bu etkinlikten sonra aynı ekibin Risale Akademi ve AKAV adına yapacakları vardı. Zaman dar; karara bağlanacak işler ise çoktu. Çok sevindirici olmuş ki, Zübeyir Gündüzalp’e gönül vermiş Abdülkerim, Haydar, Mehmet Beyler gibi Ermenekli dostlar panele de sahip çıktılar.

Ermenek Belediye Başkanının büyük bir tevazu göstererek, özverili davranarak Zübeyir Gündüzalp için düzenlenecek panele onay vermesi ve panel için gerekli katkıyı sağlayabileceğini söylemesi ise Anadolu Ağabeylerinin tanıtılmasına iyi bir başlangıç olacağının işaretiydi.

Anadolu Ağabeyleri Risale-i Nur öncülüğünde günümüzde yaşanan İslam davasının öncüleridir. O zor durumlarda, baskının son sınırda olduğu zamanlarda isimsiz kahramanlarıdır. Ama onların cesaret ve gayretlerine isim vermek ve gereken ilgiyi göstermek yeni kuşağın görevi olmalıdır. Onlar kendi yörelerinde anılmalı ve bize miras bıraktıkları o engin kültür paylaşılmalıdır. Onlar hiç şüphesiz kendi çıkarlarından vazgeçmiş serdengeçtilerdir; mübarek Anadolu’nun alperenleridir.

Zübeyir Gündüzalp için Ermenek’te düzenlenecek panel bu açıdan önemlidir.
İslam davasına Zübeyir Gündüzalp sisteminde sahip çıkmanın nasıl olacağını detaylarıyla ve güncel bir yaklaşımla ortaya koymak yeni kuşaklar için önemlidir.
Torosların eteğinde çağımıza uygun haykırışını yankılamak önemlidir.

Sadakatini, bağlılığını, davasına aşkını, cesaretini, serdengeçtiliğini, tevazuunu, yeri geldiğinde kükreyişini, sabrını, tahammülünü, ufki düşüncesini, sanat anlayışını, nezaketini, sevgisini ve hayallerini yepyeni üsluplar içinde bütün insanlığa duyurmak önemlidir.

Elbette önemlidir Zübeyir Gündüzalp’in kişiliğinde çağımızda Asr-ı Saadet model insanını göstermek…

İlk kez görme şerefine erdiğim Ermenek’e hiç de yabancı olmadım. Zaten ruhum Ermenek’e, Zübeyir Ağabeye ısınmış ve alışmıştı. Ermenek’in sarp yamaç ve kayalıklarını ilk gördüğümde hayalimde canlandırdıklarımın aynısı olduklarına hiç şaşırmadım. Ermenek kalesi, mağaralar, camiler, Kebenin Şelalesi, Yumru Tepe, sarp kayalıklar, berrak gökyüzü…

Baraj için koca vadiyi küçük bir denize çeviren suyun maviliğini Belediye Konuk evinin bahçesinden ilk gördüğümde İstanbul Boğazının tam karşısında olduğumu sandım. Muhteşem bir manzara… Baraj nedeniyle Ermenek bahçelerinin sular altında kalmasına rağmen ortaya çıkan güzellik, yepyeni turistik bir yörenin ortaya çıktığının işareti.

Ermenek tam bir yayla havasında… Özellikle yazları Akdeniz bölgesinin sıcaklığında… Ermenek’in tam üstünde koca kaya parçasının içinden gürül gürül akan sular görülmeye değer.
Ermenek’te insan tabiat ile daha baş başa, ilahi sanatla daha karşı kaşıya, mertlikle daha sıkı fıkı…

Ve benimle birlikte üç yolcu, saat on yedide dönüş hazırlıkları yapıyor; ancak Ermenekli dostlar, onları göndermeyi düşünmüyor ve hazır gelinmişken daha görülecek nice yerlerin olduğunu söylüyorlar. Zübeyir Gündüzalp’in kardeşi, bir hayli yaşı geçmiş Haydar Ağabey, daha ısrarlı bir şekilde bahçeye, ağaçlardan kiraz yemeye davet ediyor. Ama yok, yolcuların Ankara’ya dönüşlerinde, hele İsmail Benek’in “Anadolu Ağabeyleri Projesi” ile ilgili planlanmadan görüşmelere kadar yapacağı bir dizi işleri vardı.

Anadolu Kahramanlarına ilişkin programlar gerçekten Risale-i Nur’un Anadolu’ya mal edilmesinin bir simgesi olacak.
Ve Ermenek çağımızda bir havariyi çıkarma gururunu yaşayan ve heybetli ama bir o kadar tevazuuyla dimdik ayakta duran Anadolu ilçesi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum