Erol Evgin: küçükken hafızları taklit ederdim
Evgin, Sanat hayatında 41. yılını kutlamanın sevincini yaşıyor
Risale Haber - Haber Merkezi
Kübra & Büşra İkide bir başlığı altında Yeni Şafak gazetesinde yer alan röportajların bugünkü konuğu Erol Evgin. Sanat hayatında 41. yılını kutlamanın sevincini yaşayan Erol Evgin küçüklüğünde hafızları taklit ederek şarkı söylediğini ifade etti.
Hayatın yer alan insanları seçerken çok özenli davrandığını söyleyen Erol Evgin için insanın eğitimi de çok önemli. Allah'ın verdiği canı ve emaneti korumakla yükümlü olduğumuzu hatırlatan Erol Evgin Mevlana'nın 'gül düşünürsen gülistan olursun' düşüncesiyle yaşadığını söylerken insanı 'dükkana' benzetiyor.
Bir insanın çocuklarına iyi örnek olması için önce kendi olması gerektiğini söyleyen Evgin, çocuk eğitiminde annenin daha ön planda olduğunu babanın ise otorite merkezi olduğunu belirtti.
İşte Erol Evginle yapılan o röportajdan bazı parçalar:
Sizin mimarlık bir de yorumcu kimliğiniz var ama hiçbir zaman bunlar arasında tercih yapmak zorunda kalmamışsınız...
Ben çocukluğumdan beri sadece şarkı söylemek için hayaller kurdum. Günde on saat şarkı söylerdim. Elimi hafızlar gibi kulağıma götürürdüm. Öyle ses daha güzel çıkardı çünkü. Ama ailem benden meslek sahibi olmamı istedi. O yılların moda meslekleri, mimarlık, doktorluk ve mühendislikti.
Sanatta sürekliliğin bir formülü var mı?
Sanatta sürekliliğin bir kuralı vardır. Her istediğimi alacak kadar varlıklı değilim, ama istemediğimi yapmayacak kadar varlıklıyım.
Şöhretin ve paranın ömrü kısadır
Zamana direniyorsunuz. Bakımlı ve gençliğinizi andıran bir görünümüz var. Kendinize çok mu değer verirsiniz?
Kendimden başka sermayem yok. Onun için iyi bakmak zorundayım. Bedenim ve sesim ekmek param. Dolayısıyla iyi bakmak zorundayım, dükkân yani bu (gülüyoruz)...
İnsan diyeti bile yapıyorsunuz. İnsan diyeti ne demek?
İnsan diyeti tabiri içinde gerçeklik payı olan bir şaka aslında. Eski insanlar, hiç hastalıklarından bahsetmezler. Mesela Bedia Muvahit, doksan yaşında parmakları o kadar eğilmiş ki yüzükleri nasıl takıyor hayret edersiniz. "Nasılsınız hanımefendi sağlığınız iyi mi?" dediğimde hep "çok iyi" derdi. Bir tek gün bile "hastayım" demedi. Çünkü kendi hastalığından bahsetmek, kendi üzüntünle meşgul etmek eski Türk terbiyesinde ayıp sayılır. Şimdi yemek yiyorsunuz, oturan hastalığını anlatıyor. O yediğim yemek boğazımda düğüm oluyor. Ben sofrada hiç olumsuz bir şey konuşturmam, konuşmam da. Bu tarz ortamlarda güzel şeyler konuşmak, herkesin birbirine olumlu enerji aktarmasını önemsiyorum. Hiç negatif düşünmem, hep pozitif düşünürüm.
Ya işler yolunda gitmezse?
B planım vardır tabi... Mevlana'nın meşhur bir sözü vardır. "Sen ne düşünüyorsan osun. Gül düşünürsen gülistan olursun". Tabi insan diyeti şu anlamda önemli, para kazanmak için her işe dalan insan var. Diğer tarafta sağlığı gidiyor. Bir böbrek on tane projeye bedel. Biraz da kendimizi korumamız ve kollamamız Allah'ın bize verdiği canımızı, emaneti sahip çıkmamız önemli. Yoksa ben Anadolu'da bir kahveye girerim, "O o Erol ağabey hoş geldin" derler. Otururuz, sohbet ederiz, çay içeriz. Bahsettiğim o anlamda bir insan diyeti değil. Ama bana sıkıntı olacak işleri ve insanları kendimden uzak tutmaya çalışıyorum. Elbette kendimi seviyorum. Ama dükkân bu yani dükkânı seviyoruz (gülüyoruz)
Şöhretin ve paranın ömrü uzun mu?
Şöhret on yıldır. O on yılda kazanılan paraları bir ömre yaydığınızda bir şey kalmıyor. Cüneyt Arkın'ın söylediği bir söz bana çok dokundu. "Uzun yaşarsam sıkıntı içinde öleceğimi biliyorum" demiş. Bir dönemin en önemli yıldızlarından birinin bunu söylemesi acı. Sanat bir gönül işidir. Bu gönül işinde de herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. İyi veya kötü.
Yüzü aşkın ödülünüz var. Başarılısınız. Bir de özel yaşamınız var. İki çocuk babasısınız. İnsan yetiştirmek bunların neresinde?
Çok zor. Çünkü çocuklar hiçbir zaman sizin ettiğiniz nasihatları dinlemezler. Sizin hayatınızı taklit ederler. Düzgün olmak zorundasınız ki düzgün çocuklar yetiştirebilesiniz. Bu dünyada insanları Allah çocuklarıyla ödüllendiriyor veya çocuklarıyla cezalandırıyor.
İyi olmanızın altında çocuklarınıza örnek olma kaygısı yatıyor mu?
Öyle düşünmüyorum çünkü zaten önce kendin için iyi olmalısın. Olgun bir insan olacaksın. Bu dünyada eksiklerimizi kapatarak ve düzgün bir şekilde yaşayarak daha olgun bir insan olmanın savaşını veriyoruz. Bu arada tabiî ki çocuklar da bizi örnek alıyorlar. Çocuklara ayıp olmasın. (gülüyoruz)
Otoriter misiniz?
Ben sessiz güce inanırım. Sessiz bir gücüm vardır. Babam da öyleydi. Disiplin sertlik değildir, kesinlik ve kararlılıktır. Neyin ne zaman yapılıp ne zaman yapılmayacağını bilmektir. Kurallar dünyasıdır. Çocuklarımı da öyle yetiştirdim. Bir iki itiraz ediyorlar sonra alışıyorlar.
Siz aile geleneğini yaşamış birisiniz. Çocuklarınıza aktarabildiniz mi?
Tabiî ki aktarmaya çalıştım. Baba aile için çok önemli bir şey. Bizim kültürümüzde eğitimin başlığı 'aman baban duymasın' dır. Çocuğa yakın olan annedir ve annenin en sık kullandığı cümle budur. Baba yüz göz olmaz, anne yakın ve şefkatlidir. Bizde de böyleydi. Ama babanın gizli ve sessiz otoritesi çok önemli. O olmadığı zaman mutlaka sıkıntılar yaşanıyor. Baba model çünkü. Kadınların baba rolüne geçtiği zaman bir takım farklılıklar oluyor. Bazı konularda kadın bazı konularda da erkek güçlüdür. Erkek çocuk babasını model almak durumunda.