Eski aslında Yeni’ydi, Yeni de aslında Eski. Said Nursi Hasani’dir

Eski aslında Yeni’ydi, Yeni de aslında Eski.  Said Nursi Hasani’dir

Risale Haber, sanal matbuat hayatımızda yep yeni bir çığır açtı. Risale Haber’de daha önce nur talebelerinin üzerinde hiç konuşmadığı, müzakere ve fikir teatisinde bulunmadıkları bir çok mesele çok farklı açılardan ele alınıyor ve gayet güzel bir biçimde tartışılıyor.
Bu zemin güzel bir zemin. Telahuk-u efkar da, ancak bu zeminden ortaya çıkabilir.

Özellikle Alaattin Başar hocamızın çok değerli yazıları, inanılmaz güzel ufuklar açıyor. Başar hocamız, gizli ifsat komitesinin zihin yönetme sanatlarının hilafına Risale-i Nur gündemi çerçevesinde kalarak kendi gündemini oluşturuyor, okuyucuların başkalarının gündeminin peşine takılmasını engelliyor ve gayet de faydalı ve müessir oluyor.

Aynı şekilde, Metin Karabaşoğlu abimizin yazıları da çok takdire şayan. Karabaşoğlu abi, benim de içinde bulunduğum eli kalem tutan yüzlerce gencin ufkunun açılmasına, meselelere nazarının gelişmesine çok katkıda bulunmuştur. Kitapları da hakikaten tesirlidir ve önemli etki oluşturmuştur.

Bu büyük yazarlar ve mütefekkirler dışında zaman zaman yazan çok değerli kalemlerin ilginç konuları dikkatimi çekiyor.

Mesela, Ahmet Ay beyin “Eski Said Hüseyni, Yeni Said Hasani’dir” konulu yazısı enteresan bir tespiti içinde barındırıyor. Güzel bir yazı olduğunu kayda geçirmek isterim.

Lakin, bu konu üzerinde defalarca müzakere etmiş olduğumuzdan bu tespite farklı bir açıdan yaklaşmak istediğimi yazarın izniyle ifade etmek istiyorum.

eski_yeni_said_nursi.jpgBence, Hz.Hüseyin ümmetin vicdanı iken Hz.Hasan ümmetin aklı ve mantığı olduğu hakikati zaviyesinden bakarsak Eski Said ile Yeni Said arasında bir bütünün farklı iki parçası olduğu gerçeğine ve bu parçalar ile Hz.Hüseyin ve Hz.Hasan arasında bir parallelik kuran tespitine varabiliriz. Vicdan çerçevesinde her tür haksızlığa karşı çıkmak gerekir. Hz.Hüseyin bunu yapmıştır. Hz.Hüseyin ümmetin vicdanı namına haksızlıklara karşı çıkmış ama olaylar öngördüğünden de farklı bir biçimde cerayan etmiş ve bambaşka haller alarak tüm ümmet içinde ayrışmalar, tamir edilmesi çok zor noktalara ulaşmıştır.

Diğer taraftan, imamet ve hilafet meselesi açısından bakarsak, Hz.Hasan’ın 6 aylık hilafeti dönemini kendi rızası ile bitirmesi ve iman ve velayet cihetine yönelmesi konusunda durumun farklılaştığını düşünüyorum. O ciğersuz olay yaşanmasaydı bu meselede daha soğuk kanlı değerlendirmeler yapılabilirdi.

Hz.Hasan, hilafet meselesinin iman ve velayet meselesini gölgede bırakacağını görmüş ve Ehl-i Beyt’in imanda ve velayette baş tacı olması gerektiğine kanaat getirmiş ve Biiznillah hilafetten çekilmiştir.

Buradan Üstad’a gelirsek, Eski Said döneminde siyaset ile olan iştigal imamet ve hilafet meselesinden kaynaklanan bir iştigal değildir. Ne Eski Said’in ne de Yeni Said’in siyasetle olan meşguliyetinde imamet gayesi ya da siyasal bir gaye söz konusu değildir.

Örneğin, 1900’lerin başında apaçık bir biçimde görülmektedir ki Osmanlı parçalanmaktadır. Kimileri parçalamaya kimileri de bütünlüğü korumaya çalışırken Eski Said’in bu meseleye bigane kalması düşünülemezdi.  O durumda çözüm üretmek için uğraşmak farz-ı kifaye mesabesindedir.

Ya da I. dünya harbi sonrasında Şark cephesinde düşman çoluk çoçuk demeden savaşırken, Eski Said’in “ben medresemde talebe yetişitireceğim” deme hakkı olamazdı. O durumda savaşmak farz-ı ayn mesabesindedir.

1922’den sonraki dönemde Ankara’daki ahvali ve şeraiti gördükten sonra iman alanında “mecburi hizmetin” olduğunu görerek Van’a çekilmesi ve bunu Yeni Said ismiyle simgeleştirmesi de yine önceliğin doğru tespiti ile ilgilidir.

Bu çerçevede, hem Eski Said hem de Yeni Said, aslında aynı eksende durmuşlardır. Bu eksen, ümmet için öncelikli olan alana yoğunlaşmaktır. Bu yoğunlaşmaktaki maksat siyasal bir amacın takib edilmesi, ya da devletin ele geçirilerek siyasal erkin toplum üstünde kullanılması değildir. Amaç, Ümmetin selameti için en büyük tehlikeye karşı mücadele etmektir.

Dolayısıyla Eski Said de Yeni Said de Hasani’dirler. Her iki dönemde Hz.Hasan’ın çizgisi takip edilmektedir. Bu çizgi de dahilde mücadele caiz görülmez. Bundan dolayıdır ki, Üstad, Şeyh Said hadisesine de, 31 Mart Vakasına da taraftar olmamış ve taraftar olanları da vazgeçirmeye çalışmıştır.

Şu konu da yanlış anlaşılmasın ki, Üstad’ın Hasani olduğu görüşünün savunulması, Hz.Hüseyin’in eleştirildiği anlamına gelmez. Hz.Hüseyin Ehl-i Beyt ağacının en önemli dalıdır. Aynı zamanda çok önemli bir sahabedir. Hz.Hüseyin velayet şahlarımızdan biridir ve nur talebelerinin en büyük Üstadlarından biridir.

Fakat, Hz.Hasan’ın hilafet noktasındaki duruşu Üstad’a hayatının tüm dönemlerinde daha çok uymaktadır. Bu söylemek de gayet tabiidir.
Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum