Fakirlik nerdeyse küfür olacaktı!
Hadis-i Şerif
Bismillahirrahmanirrahim
Enes (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) şöyle buyurdular:
Fakirlik nerdeyse küfür olacaktı. Hased neredeyse kaderin önüne geçecekti.
***
Hadiste belirtildiğine göre zaruret içinde bulunmak, ihtiyaçlar içinde kıvranmak, fakirlik sebebiyle ihtiyaçlarını elde edememek küfre dahi götürebilecek tehlikeleri ihtiva etmektedir. Böyle bir insanın küfre düşmesi an meselesidir.
Şöyle ki: insan manevî kaynaklardan feyz alamıyorsa fakirliği onu zenginlere hased etme noktasına kadar götürür. Hased de iyiliklerini yer bitirir.
Fakirliği onu aşağılık duygusuna da itebilir. O kadar ki bu kompleksle zenginin önünde eğilir, dinini ve namusunu dahi ayaklar altına alabilir.
Fakirlik kaza ve kadere itiraza kadar da götürebilir insanı. "Fakirlik içerisinde kıvranmaya mahkûm muyum? Niye Allah benim kaderimi böyle yazmış?" gibi sözlerle kadere itiraz ve isyana kadar gidebilir. Bu da onu küfre götürür.
İşte fakirliğin bu ve buna benzer tehlikeleri sebebiyledir ki Peygamberimiz fakirlikten Allah'a sığınmıştır.
Süfyan-ı Sevrî der ki: "Yanımda kırk bin dinarım bulunarak öldüğüm gün, insanlara el avuç açıp da zillete düştüğüm günden daha hayırlıdır."
Yukarıdaki hadis, bize Müslümanın fakir kalmaması için çalışması gerektiğini göstermektedir. Ama insan çalışır veya imkânsızlıklar yüzünden çalışamaz da fakir kalırsa, böyle anlarda da isyan ve şikayetlere girmemeli, sabır ve tevekkülle rızık kapıları araştırmalıdır.
Evliyaullahın fakirlikle övünmeleri ise bundan tamamen farklıdır. Bu fakirlik, Allah'a karşı fakirliğini hissedip ona yalvarıp yakarmak demektir. Yoksa fakirliğini insanlara ilân etmek, onlara yüz suyu dökmek demek değildir.
Hasede gelince; hadis, hasedin nerdeyse kaderin önüne geçeceğini bildirmektedir. Bunun mânâsı şudur:
Hasedçi o hale gelir ki herşeyin kaza ve kader kalemiyle takdir edildiğini, her türlü nimetin bu yolla geldiğini görmez, görmek istemez. Oysa herşeyi kader programlar. Kişiye nimet gelecek veya gelmeyecekse o İlâhî programla gerçekleşir. Hasedçi muhatap olduğu kişiye bir nimet geldiğinde ona hased eder, o nimetin yok olmasını arzular. Bu haliyle kaderle planlanıp kazayla ihsan edilen nimetin yok olmasını istemekle kaderin önüne geçmek ister.
(Camiüssağir-6199)