Ertuğrul ÖZKÖK
Fethullah Hoca ‘hizmet’e dönüyorsa
BİRİNCİ MEKTUP
Hizmet kelimesini bir yerden hatırladınız mı?
Hani, geçen hafta “Gülen cemaatinden” yapılan açıklamada, sık sık kullanılan
“hizmet” kelimesini?
Son 4 günde yapılan yorumlara bakıyorum şu ortaya çıkıyor:
“Cemaat” kelimesi artık çok yıprandı.
Onun yerine önerilen “camia” da tutmadı.
Şimdi Fethullah Gülen hareketini anlatmak üzere “hizmet” kelimesi kullanılıyor.
BİLMEDEN ÇOK ÖNEMLİ BİR NOKTAYA BASMIŞIM
Hürriyet okurları, o kelimeyi ilk defa 28 Mart 2012 tarihinde yayınlanan yazımda
okudular.
Orada “iman ve Kuran hizmeti” kavramı geçiyordu.
“Hizmet” kelimesini kullanırken, bunun bir hafta sonra, Gülen cemaatinin çok
önemli bir açıklamasında temel kavram haline dönüşeceğini aklımdan bile
geçirmemiştim.
Ama şimdi geriye baktığımda, o yazıda farkında olmadan çok önemli bir noktaya
temas ettiğimi anlıyorum.
O kavramı bir gün önce hükümete yakın “Yeni Şafak” gazetesindeki bir makaleden almıştım.
“Cemaatler siyasetin dışında kalmalı” başlıklı yazının yazarı Hakan Özden’di.
Yazar, adını vermeden “cemaatlere” şöyle sesleniyordu:
“Din ve dine hizmet, siyasetler üstü ortak değerlerdir ve din her şeyin
üstündedir.
Bu çerçevede ‘iman ve Kuran hizmeti’ belli bir görüşün tekeline alınamaz,
alınmamalıdır.”
BU YAZININ ADRESİ HANGİ CEMAAT ANLADIK
Arkasından da çok ilginç bazı kavramlarla bu görüşünü destekliyordu.
Mesela “iman ve Kuran hizmeti”, “elmas gibi hakikatler”, “ehli dünya”, “cam
parçacıkları”, “nurla celbedip topuzla dövmek”.
Yazının her halinden bu kavramların, çok önemli bir kaynağa atıf yaptığı
anlaşılıyordu.
Nitekim yazımın çıktığı gün, birçok insandan aynı mesajlar geldi.
Başta “hizmet” olmak üzere bu kavram ve ifadelerin hepsi Bediüzzaman Said
Nursi’ye aitti.
Yeni Şafak gazetesindeki yazıda, Fethullah Gülen hareketine açıkça, “Siyasetten
elinizi çekin” mesajı veriliyordu.
TAHA AKYOL’UN SORDUĞU SORU
Geçen cumartesi sabahı sohbet ederken Taha Akyol bana şu soruyu sordu:
“Gülen cemaati adına yapılan açıklamada en önemli bulduğun şey nedir”.
“Hizmet kavramından söz etmeleri” cevabını verdim.
Çünkü, o kelime, bana Said Nursi’nin siyasetle ilgili görüşlerine dönüş gibi
görünmüştü.
Yani cemaatlerin siyasetten elini çekmesi şeklinde.
O nedenle Yazar ve Gazeteciler Vakfı aracılığıyla yapılan bu açıklamanın
içeriğinin ne ölçüde doldurulacağını merak ediyorum.
Gülen hareketi gerçekten “Bediüzzaman Said Nursi’nin Nur risalelerindeki
kaynaklara ve öze” dönecek mi?
Yoksa bu açıklama, iktidarla karşılıklı menfaatlere dayalı geçici bir yol
arkadaşlığı antantı mı?
BU KELİMENİN İÇİNİN DOLDURULMASI LAZIM
Eğer, “gerçek bir demokrasiye” doğru bir ittifak için kaleme alınmış samimi bir
“hizmete dönüş taahhütnamesi” ise, o zaman ek bir açıklama ile tamamlanması
gerekir.
Yani Said Nursi’nin “adalet”, “delil”, “mahkemelerin gerçek tarafsızlığı”,
özellikle de “dördüncü sualinde” dile getirdiği “suçsuz insanların mahkûmiyeti”
ile ilgili görüşlerine dönüşü ifade eden kuvvetli bir açıklamayı bekliyorum.
Benim 20 yıl önce İzmir’in Karabağlar semtinde ziyaret ettiğim Fethullah Gülen
bu öze gönülden bağlı bir mümindi.
O nedenle “hizmet” kelimesine hakiki manasını verecek bir görüşün, onun da özüne uygun olduğuna inanıyorum.
İKİNCİ MEKTUP
ÖZEL BİR MEKTUBUN İÇERİĞİNİ AÇIKLIYORUM
Büyük bir ihtimalle bu mektubun içeriğini dünya benim yazımdan öğrenecek.
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu önceki
akşam saatlerinde Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Hillary
Clinton’dan çok sıcak bir mektup aldı.
İlk bakışta sadece basit bir nezaket çerçevesinde yazılmış gibi algılanabilecek
mektup, aslında İslam ve Hıristiyan dünyası açısından son derece önemli bir
gelişmenin ardından kaleme alınmıştı.
Önce bu mektubun tam metnini okuyalım:
“Sayın Profesör İhsanoğlu
En son Washington ziyaretiniz esnasında sizi State ofisimizde ağırlamak bizim
için çok keyifliydi. Sizi tekrar görmekten çok memnun olduk. Sudan, Afrika
Boynuzu ve Suriye hakkındaki ortak çabalarımız üzerine konuşup bilgi
alışverişinde bulunmanız ve birçok kritik konuda değerli görüşlerinize danışma
fırsatı vermenizden ötürü minnettarız.
Nazik hediyeniz olan OIC’nin 40. yılı anısına hazırladığınız kitabınız için de
ayrıca teşekkür ederim. Böylesi hediyeler OIC’nin son yıllardaki olağanüstü
başarılarını ve dünya çapında oynamakta olduğu önemli rolü hatırlatmak adına çok
önemlidir.
En içten dileklerim ve saygılarımla,
Hillary Clinton”
Bu basit nezaket mektubunun perde arkasında çok önemli bir başarı var.
Çünkü, Genel Sekreter’in 16 Mart günü Amerika’da sessiz sedasız yaptığı Clinton
görüşmesinin ne olduğunu ortaya çıkarıyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu geçen ay oybirliğiyle bir karar aldı.
Bunun resmi adı şöyleydi: “Din ve inanç ekseninde hoşgörüsüzlük, karalama,
ayrımcılık, şiddete ve kişilere karşı şiddete teşvik ile mücadele”.
Bu karar, Müslümanların özellikle Hıristiyan dünyada maruz kaldığı İslamofobi
ile mücadele adına kazanılmış çok önemli bir zaferdi.
Nitekim, Amerika’daki Neo-Con’ların ve aşırı muhafazakâr kesimin tepkisini
toplamış, “İİT uygar dünyanın özgürlüklerini kısıtlıyor” gibi açıklamalar
yapılmıştı.
İslam İşbirliği Teşkilatı, Prof. İhsanoğlu’nun genel sekreterliğe
seçilmesinden sonra dünyada belirgin bir saygı ve etki gücü kazandı.
Dün bu mektubu okurken düşündüm.
Acaba Suriye sorununun barışçı yoldan çözümünde de daha aktif bir rol yüklense
böyle bir etkisi olamaz mı?
Bence olur.
İhsanoğlu bu akşam CNN’de Ferhat Boratav’ın programına çıkacak.
Umarım bu konuda da konuşulur.
NOT: Genel Sekreter 4 dilde Twitter hesabı açtı. İlgilenenlere: @sgofoic
Hürriyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.