Filinta dizisinde Risale-i Nur'dan damlalar
Bir Osmanlı polisiye dizisi olan Filinta'da Risale-i Nur'dan cümleler aktarıldı
İbrahim Mert’in haberi:
RİSALEHABER-ÖZEL
Bir Osmanlı polisiye dizisi olan Filinta'da Risale-i Nur'dan cümleler aktarıldı.
TRT 1'de yayınlanan dizinin 8. bölümünde çavuş Hasan, Kadı Gıyasettin Hatemi'ye "Bir takım zalim adamlar bu dünyada keyiflerince yaşayıp üstelik zalimliklerini de yaparak göçüp gidiyorlar. Allah affetsin de ben bu nasıl adalet diye düşündüm" diye soruyor.
Kadı Gıyasettin şöyle cevap veriyor: “Haşa Hasan haşa. Allah adil-i mutlaktır. Nasıl bazı küçük cezaların mahkemesi nahiyelerde, büyük cezaların mahkemesi vilayetlerde görülür. İşte o hikmete binaen zahiren zalimin zulmü bu dünyada yanına kâr kalmış gibi görünse de hakiki adalet mahşerde tecelli eder. Bizim mahkememiz ne ki O'nun büyük mahkemesinin yanında. Hiçkimse kanmasın ve kendini kandırmasın. Rabbim hepsinin hesabını tek tek sorar. Kimsenin yanına bırakmaz."
Bunun üzerine çavuş Hasan, "Eyvallah Kadı efendi sayenizde şüphelerimden azade oldum. Allah sizden razı olsun" şeklinde konuşarak odadan çıkıyor.
RİSALE-İ NUR'DA NASIL GEÇİYOR?
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin Risale-i Nur külliyatında "Şefkat Tokatları"nı anlattığı Lem'alar kitabının 10. Lem'a bölümündeki soru ve cevap şöyle:
Sual: Has dostlarınıza gelen musibetleri, tokat eseri deyip hizmet-i Kur’âniyede füturları cihetinde bir itab telâkki ediyorsun. Halbuki size ve hizmet-i Kur’âniyeye hakikî düşmanlık edenler selâmette kalıyorlar. Neden dosta tokat vuruluyor, düşmana ilişilmiyor?
Elcevap: اَلظُّلْمُ لاَيَدُومُ وَالْكُفْرُ يَدُومُ (“Zulüm devam etmez, küfür devam eder.”) sırrınca, dostların hataları, hizmetimizde bir nevi zulüm hükmüne geçtiği için, çabuk çarpılıyor. Şefkatli tokat yer, aklı varsa intibaha gelir.
Düşman ise, hizmet-i Kur’âniyeye zıddiyeti, mümânaati, dalâlet hesabına geçer. Bilerek veya bilmeyerek hizmetimize tecavüzü zındıka hesabına geçer. Küfür devam ettiği için, onlar ekseriyetle çabuk tokat yemiyorlar.
Nasıl ki, küçük kabahatleri işleyenlerin nahiyelerde cezaları verilir, büyük kabahatleri de büyük mahkemelere gönderilir. Öyle de, ehl-i imanın ve has dostların hükmen küçük hataları, çabuk onları temizlemek için, kısmen dünyada ve sür’aten verilir.
Ehl-i dalâletin cinayetleri o kadar büyüktür ki, kısacık hayat-ı dünyeviyeye cezaları sığışmadığından, mukteza-yı adalet olarak, âlem-i bekàdaki Mahkeme-i Kübrâya havale edildiği için, ekseriyetle burada cezaya çarpılmıyorlar.
İşte, hadis-i şerifte اَلدُّنْيَا سِجْنُ الْمُؤْمِنِ وَجَنَّةُ الْكَافِرِ (“Dünya mü’minin zindanı, kâfirin Cennetidir.”) mezkûr hakikate dahi işaret ediyor. Yani, dünyada şu mü’min, kısmen kusurâtından cezasını gördüğü için, dünya onun hakkında bir dâr-ı cezadır. Dünya, onların saadetli âhiretlerine nisbeten bir zindan ve cehennemdir. Ve kâfirler, madem Cehennemden çıkmayacaklar; hasenatlarının mükâfatlarını kısmen dünyada gördükleri ve büyük seyyiatları tehir edildiği cihetle, onların âhiretine nisbeten dünya cennetleridir. Yoksa, mü’min bu dünyada dahi kâfirden mânen ve hakikat nokta-i nazarında çok ziyade mes’uttur. Adeta mü’minin imanı, mü’minin ruhunda bir cennet-i mâneviye hükmüne geçiyor; kâfirin küfrü, kâfirin mahiyetinde mânevî bir cehennemi ateşlendiriyor.
سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ (“Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin.” Bakara Sûresi, 2:32.)
İlgili video:
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.