Filipinler akademisyenleri Risale-i Nur'u sahiplendi
Kültürler Arası Köprü Derneği Başkanı Dr. Hakan Yalman, Filipinler seyahatini anlattı: "Bilhassa akademik çevreler, Risâle-i Nur'un Filipinler için önemli olduğunun farkında."
Faruk Çakır'ın röportajı
Kültürler Arası Köprü Derneği Başkanı Dr. Hakan Yalman, Filipinler seyahatini anlattı: "Bilhassa akademik çevreler, Risâle-i Nur'un Filipinler için önemli olduğunun farkında. Ziyaretimiz esnasında bunu ifade ettiler."
Filipinler seyahati hangi vesile ile gerçekleşti, hangi maksatla bu ülkeye gitmiştiniz?
Bir kısım iş adamı arkadaşlarla birlikte Filipinler’e gitmeye karar vermiştik. Filipinler’de TUFİFSA diye (Türkiye Filipinler Dostluk ve Kardeşlik Derneği) bir dernek var. Türkiye’den geziye katılan iş adamı arkadaşlar daha önce TUFİFSA ile irtibat kurmuş. Orada hem Türk iş adamlarının iş alanlarını araştırmak, hem de oradaki manevî hizmetlerden haberdar olmak ve neler yapıldığını yerinde görmek maksadıyla grup olarak Filipinler’e gittik. Ben ICBA (Kültürler Arası Köprü Derneği) adına bu seyahate katılmış oldum.
Hatırlanacağı üzere Filipinler’deki İslâmî hizmetler, yüzyıllar öncesinde yine tüccarların o bölgelere gitmesiyle başlamış. Sultan Abdülhamid zamanında tüccarların o bölgeye gitmesi İslâmî hizmetleri başlatmış. O yıllarda giden tüccarlar, bir taraftan ticaretle meşgul olurken, bir taraftan da İslâmı tebliğ etmişler. İşte bu iş adamı topluluğunun ziyaretinin böyle de bir arkaplanı vardı. Aynı mânâyı yeniden canlandırma adına bir grup iş adamıyla oraya gitmek kararı alındı. YENİSİAD üyesi ve Ankara'dan katılan bazı işadamları ile 30 kişilik bir grup olarak Filipinler’e gitmiş olduk.
Her halde siz de ilk defa Filipinler’e gitmiş oldunuz. Nelerle karşılaştınız? Umduğunuz gibi bir ülke mi yoksa sürprizlerle mi karşılaştınız?
Daha önce duyduklarımız dolayısıyla Filipinler’le ilgili kafamızda bir şablon oluşturmuştuk. Bu şablon pek de olumlu bir şablon değildi. Farklı kişi ve camialardan, o ülkenin güvenli bir yer olmadığı yönünde sürekli bilgiler almıştık. Kafamızda çok soru işaretleri vardı. Acaba nasıl insanlarla karşılaşacağız diye. Bunları çok bilmeden gittik ve uçakta karşılaştığımız yolcular da hep olumsuz bilgiler verdi. Filipinler tehlikeli ve fakir insanların yaşadığı bir ülke olarak anlatıldı. Can emniyeti olmadığı söylendi. Her kapıda bir polis olduğu ve mafyanın hakim olduğu bir ülke olarak bahsedildi.
Yolculuğumuz da uzun sürdü. İstanbul’dan 5 saatlik bir yolculukla Abu Dabi’ye ulaştık. Oradan 8 saatte Filipinler’in başşehri Manila’ya uçtuk. Oradan da Zambuana eyaletine geçecektik, ama uçağı kaçırdık. Çünkü Abu Dabi’den kalkan uçağımız 2 saat gecikmeli hareket etmişti. Haliyle aktarma yapacağımız uçağı da kaçırdık. Bir gün sonra Zambuana’ya ulaşmış olduk. Yolculukta böyle problemler çıkınca sıkıntılar da arttı. İnsanların kafasındaki ‘acaba?’ soruları çoğaldı. Böyle sıkıntılı bir başlangıç oldu.
Filipinler, çok sayıda adalardan meydana geliyor. Farklı eyaletler var ve o eyaletler seçilmiş valilerle yönetiliyor. Bir eyalet de Müslümanların yönetiminde. İç işlerinde bağımsız hareket ediyorlar. Böyle bir yapıları var. Ertesi gün sabah saat 4’de yola çıktık ve saat 6 gibi Zambuana eyaletine ulaştık. Benim ilk olarak gördüğüm, biri bana doğru geliyor, ama sanki uzun süre ayrı kalmış bir dostun kavuşması gibi... Ben de “Her halde beni birisine benzetti” diye düşündüm. Yani bana doğru ve benim için koşarak geldiği aklıma gelmedi. Neyse gelip boynuma sarıldı, hoşgeldiniz diye bağrına bastı. “Sizler öyle bir mutluluk getirdiniz ki biz de çok mutlu olduk” dediler. Herkes bu şekilde heyecanla ve sevinçle karşılandı. İlk başlangıç bizim için sürpriz oldu.
Bizi karşılayan arkadaş, Muhammed Rızal Dalkılıç adında, 7 yıl önce Filipinler’e giden ve oradaki Risâle-i Nur hizmetleriyle meşgul olan bir arkadaşımız. Aynı zamanda TUFİFSA’nın da kurucusu. Hemen bavullarımızı kaptılar, arabaya yerleştirip kalacağımız otele kadar bize eşlik ettiler. Kısa bir dinlenmenin ardından o günkü programa başladık. Bizi oranın Basilan denilen eyaletine götürdüler. Basilan eyaleti, yine Müslümanların özerk bölgesinin bir vilayeti. Orada önce vali bizi karşıladı. Valiyi ziyaret ettik. Gittiğimiz yol “balta girmemiş orman” olarak tarif edilebilir. Tropik bir alanda uzaklarda bir yere gittik. Önce bir gemi yolculuğu yaptık. Geminin yanaştığı iskelede vali bizi sanki resmî bir törenle karşıladı. Askerler, polisler, karşılama ekibi... Bizim dernek başkanıyla İhsan Kasım Ağabey valinin arabasına binmek suretiyle ve biz de otobüsle bir saat kadar daha yolculuk yaptık ve Basilan’a ulaştık. Valinin evine misafir olduk. Yemek ikram ettiler. Tabiî bizim alışık olduğumuz bir yemek çeşidi değil, ama çok sıcak bir karşılama ile muhatap olduk.
Oraya giderken, daha önce orada vali yardımcılığı yapmış olan bir hanım da bizimle beraber geldi. Bu hanım, Risâle-i Nurdan haberdar olan bir hamının bu eserlerden bahsetmesi neticesinde Risâle-i Nurlarla tanışmış ve Risâle-i Nurları hemen benimsemiş. Orada bizim anladığımız mânâda bir ‘dershane’ olmadığı için kendi yerini, evini bu işlere tahsis etmiş. Hatta, kızına vermeyi düşündüğü yeri, daireyi Risâle-i Nurların okunabileceği yer olarak tahsis etmiş, bir anlamda vakfetmiş.
Valinin evinin bahçesinde bir de mescid vardı. Orada namazlarımızı kıldık. Çıkışta, Türkiye’den giden iş adamları mescidin daha da güzelleştirilmesi için niyet beyanında bulundular. Vali de, Üstad’la, Bediüzzaman’la ilgili olarak çok sitayişkâr ifadeler kullandı. Risâle-i Nurların, Filipinler açısından çok önemli olduğunu söyledi. Orada bir de Risâle-i Nur dersi yapıldı.
Dönüş yolunda, daha önce vali yardımcılığı yapan bayanın bir anlamda vakfettiği eve geldik. Kapısında “Medreset-üz Zehra” yazılıydı. Bizi, “Hoş geldiniz” diyen yaşları küçük kız ve erkek (6 ve 10 yaşlarında) çocuklar karşıladı. Meğer bu çocuklar orada hem Kur’ân, hem de Risâle-i Nur dersi alıyormuş. Bu merkezin ismini de “Medreset-üz Zehra” koymuşlar. Üst katta da yaşları daha büyük kızlar ders görüyormuş. Bu karşılama, bizim için sürprizlerden biriydi. Bahsettiğim hanımefendi, “Yan tarafta büyük bir arsa ve bina var. Ben orayı da, yanındaki camiyi de alıp bu hizmetler için vakfedeceğim” dedi ki hakikaten bu işlere samimî çalıştığının bir göstergesiydi. Bir anlamda orayı külliyeye döndürmek hayalinden bahsetti. Yani, tam bir vakıf olmuş. Risâle-i Nur’u yeni tanımış, birkaç yıldır bu hizmetin içinde olmakla beraber; adeta malını, mülkünü bu işlere hasretmiş. Tek hayali, yandaki binayı da alıp bu işlere tahsis etmek olmuş.
Üniversite yöneticilerine Risâle-i Nur hediye edildi
Filipinler’de daha önce Risâle-i Nur eserlerinin okul ders kitaplarına dahil edildiği yönünde haberler duymuştuk. Bu noktadaki çalışmalardan, gelişmelerden bahseder misiniz?
Onunla ilgili olarak da müsbet gelişmeler var. Filipinler’deki Müslüman bölgenin YÖK başkanı olan Nora Şerif Hanım var. Nora Şerif’in bu konuda çalışmaları var. Filipinler’in Mindanova bölgesinde, Maravi denilen bir şehir var. Burası tamamen bağımsız, Müslüman bir bölge. Esas özerk bölge, Maravi bölgesi. Giriş çıkışları kontrol altında olan bir yer. Özel askerleri vs. var. Oraya Müslümanların dışında herkes rahatça girip çıkamıyor. Bir anlamda ‘harem’ gibi bir yer. Orada yaşayanların yüzde 90’ı Müslüman. Onun hemen arka kısmında da Müslüman bir kabilenin bulunduğu bölge var. O bölgenin içinde de Mindanova Devlet Üniversitesi var. İşte, o Maravi bölgesinin Mindanova şehrinin bizdeki karşılığı YÖK olan kurumun başkanı Nora Şerif. Bu bölge içerisinde de Ahmet Alonto denilen, oradaki üniversitenin de daha önce dekanlığını yapmış bir şahıs var ki şu anda Filipinler’de manevî anlamda bir ağırlığı, büyük bir saygınlığı var. Hatta, Filipinliler onu “manevî bir önder” olarak gördüklerini söylüyorlar. Ahmet Alonto’nun ailesi, İspanyolların işgalinden sonra İslâmiyeti tekrar yaşamaya başlayan sülâleden geliyormuş. O dönemde de Müslümanların toparlayıcı liderliklerini yaptıkları söyleniyor. Alonto’ların çok büyük bir arazisi var. Ahmet Alonto da Risâle-i Nur’a sahip çıkan, onu tanıtmayı kendisine mesele eden bir isim.
Biz o üniversiteyi ziyarete giderken, öncesinde Nora Şerif’in evinin olduğu ve bir katında “Risâle-i Nur Enstitüsü” yazısının bulunduğu bir yere gittik. Orada Nora Şerif ve beraberinde bazı üniversite öğretim üyeleri ve hatta Singapur’dan bazı üniversite hocalarıyla tanıştık. Nora Şerif, bir kaç yıl önce Risâleleri tanıdığında çok hayran olmuş ve daha sonra bu eserlerin üniversitelerde okutulmasını arzu etmiş. Bunu temin içinde üniversitelerin rektörlerine külliyat hediye etmiş, ulaştırmış. Türkiye’den de bu işin temini için bir bakıma yardım talebi olmuş. Bizim orada bulunduğumuz günlerde de çeşitli üniversitelerden gelen temsilcilere Arapça ve kendi lisanlarında Risâle-i Nur Külliyatı (tercüme edilmiş olanlar) törenle verildi. Çok farklı mahalli diller var orada. Risâle-i Nur eserleri ve İngilizceye tercüme edilen Kur’ân-ı Kerim’lerin üniversite temsilcilerine teslim töreni oldu, biz de orada hazır bulunduk. Orada yine bizim heyet başkanının ve bahsettiğim Muhammed Rızal’ın ve oranın YÖK başkanı olan Nora Şerif’in birer konuşmaları oldu. YÖK başkanı diye anlattığımız Nora Şerif, daha önce Türkiye’de düzenlenen Bediüzzaman Sempozyumlarına da katılmıştı...
Hatta, Nora Şerif Türkiye’ye geleceği zaman YÖK Başkanıyla görüşmek istediğini söylemiş. Dâvet eden arkadaşlar da “Ne talep edeceksiniz?” diye sormuş. Cevaben, “Türkiye’nin YÖK başkanından, Risâle-i Nur eserlerini bizim üniversitelerimizde okutabilmek için destek isteyeceğim. Burada mutlaka bunu yapabilecek yetişmiş akademisyenler vardır” demiş. Tabiî arkadaşlar bunun zor olacağını ve Nora Şerif’e bunu izah etmenin de kolay olmayacağını bildiği için dönemin TBMM Başkanıyla görüştürmüşler.
Dolayısıyla, Risâle-i Nur eserlerinin üniversitelerde okutulma konusu hayata geçmiş gibi. Bilhassa Mindanova bölgesinde üniversitelerin Risâle-i Nura sahip çıktığını bu bahsettiğimiz hanımın da ailesiyle birlikte bu konuyu orada yerleştirmek istemesinden anlaşılıyor. Ve artık oradaki üniversite sisteminin de Risâlelerle entegre gittiğini gösterir bir tablo oluşmuş, özellikle Maravi bölgesinde. Ve zaten Ahmet Alonto da onlarla beraber bu iş için gayret sarf ediyor. Bu anlamda çok hızlı bir gelişme var. Filipinlerdeki akademik çevreler, hızlı bir şekilde Risâle-i Nura sahip çıkıyor.
Yeni Asya
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.