Abdulkadir MENEK
Gaziantep Savunmasının Üç Kahramanı (1)
1-ŞAHİN BEY (1877-1920)
Destanlaşmış Antep savunmasından bahsederken, bir destan isim olan Şahin Bey’i anlatmadan geçmemek gerekir. Asıl ismi Mehmet Said olan Şahin Bey 1877 yılında Gaziantep'te dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta yetim kalmasına rağmen, akrabalarının yardımıyla ilk ve ortaokulu okumuş ve daha sonra da evlendirilmiştir. 1899 yılında Yemen'e gönüllü asker olarak gönderilmiş, burada gösterdiği kahramanlık ve vatanseverlik nedeniyle önce başçavuşluğa, daha sonra da teğmenliğe terfi etmiştir.
1911 yılında Trablusgarp Savaşına gönüllü olarak katılan Şahin Bey, burada büyük kahramanlıklar gösterdikten sonra Balkan ve Çanakkale savaşlarına katılmıştır. 1917 yılında İngilizlere karşı savaşmak için Sina Cephesine gitmiş ve burada bir şiddetli çarpışma sırasında esir düşmüştür.
Bir müddet Mısır'da bir esir kampında tutulan Şahin Bey, Mütarekeden sonra esirlerin serbest bırakılması üzerine birçok Türk esiri ile birlikte 1919 yılında bir İngiliz Gemisi ile İstanbul'a gelmiştir.
İstanbul'da kısa bir süre kaldıktan sonra Birecik'e Askerlik Şubesi Başkanı olarak tayin edilen Şahin Bey, Antep’e Fransız kuvvetlerinin geldiğini öğrenince derhal memleketine gitmiş, Fransızların Antep'e ikmal, takviye ve yardım kuvvetlerinin gönderilmesini engellemek için, Kilis-Antep yolunu düşmana kapatmak üzere gönüllü olarak göreve talip olmuştur.
Bu sırada söylediği "düşman cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez" sözü kararlığının ve cesaretinin ifadesi olarak tarihe altın bir sayfa olarak geçmiştir. Kilis-Antep yolunda Fransız takviye ve ikmal kuvvetlerinin Antep'e girmesini engellemek için büyük kahramanlıklar göstermiştir.
Çok kısıtlı imkânlarla ve çevre köylerden topladığı çetelerle baskınlar düzenleyerek Fransız kuvvetlerine büyük kayıplar verdirmiştir. Aylar süren zorlu ve çetin çatışmalardan sonra Fransızların top ve makineli tüfek saldırılarına daha fazla dayanamayan kuvvetlerimiz geri çekilmeye başlamıştır.
Arkadaşları tarafından ısrarla yapılan çekilme tekliflerini hiç dinlemeyen Şahin Bey, Elmalı Köprüsünü siper ederek tek başına Fransızlarla çarpışmaya devam etmiştir. Mermileri biten Şahin Bey, süngüsü ile düşmanın karşısına çıkmış ve Elmalı Köprüsünün başında 28 Mart 1920'de süngülenerek şehit edilmiştir.
Adı Antep köylerinde bir efsane gibi dolaşan Şahin Bey'in şehadeti, büyük üzüntü meydana getirmiş ve dillerde ağıtlara dönüşmüştür. Şahin Bey için söylenen ve dilden dile dolaşan bu ağıtlardan en çok bilineni aşağıya çıkarılmıştır:
Şahini sorarsan otuz yaşında
Süngüyle vuruldu köprü başında
Çeteler oturmuş ağlar başında
Uyan Şahin uyan bak neler oldu?
Sevgili Antep'e düşmanlar doldu
Uyan Şahin uyan, uyanmaz mısın?
Diz çöküp düşmana dayanmaz mısın?
Al kızıl kanlara boyanmaz mısın?
Uyan Şahin uyan gör neler oldu.
Sevgili Antep'e düşmanlar doldu.
Kimi yaralanmış kanlar saçıyor
Kimi süngülere bağrın açıyor.
Kimi yavrusunu almış kaçıyor.
Uyan Şahin uyan gör neler oldu
Sevgili Antep'e Fransız doldu.
Bu büyük ve unutulmaz kahramanın adı, Gaziantep’te, Türkiye’nin en büyük ilçelerinden birisine verilerek çok büyük bir vefa ve kadirşinaslık örneği gösterilmiştir. Şahinbey’in adı bu ilçemizin ismi olarak dünya durdukça yaşamaya devam edecektir.
1950'li yıllarda babasının görevi nedeniyle Gaziantep'te bulunan ve o zamanlar lise talebesi olan ünlü şair Yavuz Bülent Bakiler, Şahin Bey'in hikâyesini yaşlı komşularından dinleyince çok etkilendiğini, hüngür hüngür ağladığını, yıllar sonra bu olayın etkisinde kalarak ‘’Antepli Şahin’’ şiirini yazarak vefa borcunu ödediğini Gaziantep'te verdiği bir konferansta anlatmıştır. Gaziantep'te çok sevilen ve dillerde bir destan gibi dolaşan ‘’Antepli Şahin’’ şiirini Şahin Bey ve Antep müdafaasında şehit düşen tüm kahramanlara rahmete vesile olması dileğiyle buraya alıyorum:
ANTEPLİ ŞAHİN
Ben Antepliyim, Şahinim ağam.
Mavzer omuzuma yük
Ben yumruklarımla dövüşeceğim
Yumruklarım memleket kadar büyük.
Hey hey! Yine de hey hey!
Kaytan bıyıklarım, delişmen çağım.
Düşman kurşunlarına inat köprü başında
Memleket türküleri çağıracağım.
Bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız
Namusumuz temiz, bayrağımız hür.
Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız,
Burada erkekçe dövüşür.
Bir bayrak dalgalanır, Antep kalesi üstünde.
Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak.
Bayraklar içinde en güzel bayrak.
Düşüncem senden yanadır.
Hep senden yanadır çektiğim kahır.
Bu senin ülkende, senin gölgende
Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesin duvaklar.
Korkum yok kafirden, ölümden yana
Alacaksa alsın beni şafaklar.
Hey hey! Yine de hey hey!
Al bayraklar altında kara bir kartal gibi
Yaşamak ne güzel şey.
Bir sır var bu mavzerde attığım gitmez boşa.
Çıkmış bir eski savaştan
Türkün bir karış toprak parçası için
Destanlar yaratacağım yeni baştan.
Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini
Çıktı karşıma biri.
Çıktıkça çektim tetiği "Bismillah"larla beraber
Vurdum alnından kâfiri.
Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı "Bismillah"
Bu kaçıncı ölüdür?
Bir türkü söylenir siperlerde her sabah:
"Vurun Antepliler namus günüdür."
Ben Antepliyim, Şahinim ağam
Mavzer omuzuma yük.
Ben yumruklarımla dövüşeceğim.
Yumruklarım memleket kadar büyük.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.