Gelin gönüller yapalım

Gelin gönüller yapalım

Dî­nin zâ­hi­rî kıs­mı akıl­la; bâ­tı­nî ve de­rû­nî kıs­mı, yani özü ise gö­nül­le te­lâk­kî edi­lir ve öğ­re­ti­lir. İn­san­la­rı ter­bi­ye, sevk ve idâ­re­de, mer­ha­met ve mu­hab­bet, da­ha be­re­ket­li bir ne­tice hâ­sıl eder.

Al­lâh’ın rah­met ve mer­ha­me­ti­ni ön pla­na çı­ka­ra­rak ümit ve­ri­ci bir üs­lûp ile tel­kin­de bu­lun­mak, mâ­ne­vî buh­râna sürüklenmiş olan ce­mi­ye­ti­miz için de fev­ka­lâ­de ehem­mi­yet­li­dir. İn­san­la­rı akıl kav­ga­la­rı­na sü­rük­le­mek de­ğil, his­sen ka­zan­mak, da­ha fay­da­lı bir yol­dur. Zira bir­çok­la­rı, ak­len yan­lış bir şe­kil­de şart­lan­dı­rıl­mış ola­bi­lir­ler. Onun için “ce­del ve mü­nâ­ka­şa” ile ik­nâ edi­lip ka­za­nıl­ma­la­rı ço­ğun­luk­la im­kân dâ­hi­lin­de ol­maz. Çün­kü men­fî şart­lan­ma­lar, ak­lî de­lil­le­ri ka­bû­le mâ­nî­dir. Kalple­rin ha­kî­kat­le ül­fet ede­bil­me­si için, ev­ve­lâ mü­sâ­ma­ha ile yak­la­şı­lıp, içteki yü­ce te­mâ­yül­le­rin ye­şer­me­si­ne ça­lış­mak ve bir muhabbet havası tesis etmek, da­ha te­sir­li bir yoldur.

GERÇEK FATİHLER KALPLERİ FETHEDEBİLENLERDİR

Nitekim bir mu­al­li­me du­yu­lan mu­hab­bet, ona olan bağ­lı­lı­ğı ve öğ­ret­tik­le­ri­ne karşı alâ­ka­yı ar­tı­rır. Onun mu­hab­bet ve mer­ha­met­le yak­laş­ma­sı, tel­kin ettikle­rini ak­lî bir mec­râ­dan zi­yâ­de kal­bî bir yol­dan ak­tar­ma­sı­nı sağ­lar. Böy­le­ce tel­kin, mu­hâ­ta­bın rû­hî te­mâ­yül­le­ri­ne uy­gun bir muh­te­vâ ka­za­na­rak âza­mî de­re­ce­de şahsiyete inkılâb eder. Bu sebeple özellikle kalplere te­sir için şef­kat ve mu­hab­bet­le yak­laş­mak ge­re­kir. Yer­yü­zü­nün ger­çek fâ­tih­le­ri de, bu şekilde kalple­ri fet­hedebilenlerdir.

MERHAMET MUHABBETİN MEYVESİDİR

Yine bu yüzdendir ki, sev­gi, şefkat ve mer­ha­met mah­rû­mu, ben­li­ği­ne düş­kün idâ­re­ci­ler, em­ri al­tın­da­ki­le­rin gö­nül­le­ri­ne hük­me­de­me­dik­le­ri için zo­ra­ki bir ita­at te­min et­me­ye ça­lı­şır­lar. Bu­nun için de in­san­la­rın hayâtı­na ze­hir sa­çar­lar. Dolayısıyla başarıları asgarî seviyede kalır. Böyleleri, ergeç nefretin girdabında boğulmaya mahkûm olurlar. Dolayısıyla, merhamet ve şefkat mahrûmu menfaatperest bir insanı idâreci yapmak, insanlığa zulmetmektir.

Zu­lüm; ha­kî­kat­te mer­ha­met ve sev­gi­den na­sip­siz­li­ğin bir ese­ri­dir. Bu iki yü­ce has­let­ten mah­rûm olan­lar, her za­man zul­me mey­le­de­bi­lir­ler. Mer­ha­met, mu­hab­be­tin mey­ve­si­dir. Sev­gi te­me­li­ne otur­ma­yan bir âi­le yu­va­sın­da bi­le hu­zur, sü­kûn ve be­re­ket ol­ma­ya­ca­ğı gi­bi, mu­hab­bet­siz bir hiz­met­ten de ha­yır­lı ne­tice­ler bek­le­ne­mez.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş,Erkam Yayınları

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.