Hekimoğlu İSMAİL
Geriye viranesi de kalmıyor...
Himmet gaye, ideal, hedef, maksat demektir.
Mürid şeyhine yalvarmış; "Şeyhim himmet eyle!" Şeyhi de demiş ki, "Gayret eyle!"
"Bize gayret yaraşır, merhamet Allah'ındır.
Hükmü âti ne fakirin, ne de şeyhin şahındır."
Yardıma koşmanın, el uzatmanın da himmetle münasebeti vardır.
Olumsuz hallerde yaşayanlar akılsız değildir. Birine isabet eden fırsat, öbürüne isabet etmemiştir. Allah her şeyin hayırlısını versin.
Yakinen tanıdığım bir köylü, hanımına diyor ki: "Hanım, biz İstanbul'da hamallık yapacağımıza memleketimize gidip ırgatlık yapalım, daha iyi."
Böylece memleketlerine gidiyorlar. O köyde hemen bir arsa alıyorlar. Ev yaptırmak için değil, sebze meyve yetiştirmek için... Bir taraftan da inek besliyorlar. Aradan aylar geçiyor. Bir şahıs geliyor, diyor ki: "Senin arsanın yanına fabrika kuracağız, arsanı bize sat." Adam arsasını satıyor, zengin oluyor...
İşte hayat böyledir. Kiminin tarlasına fabrika isabet eder; kiminin tarlasını da su götürür. Bunlar Allah'ın kulunu imtihan etmesidir.
Gerçekten baktım ki, tarlasını pahalı satıp zengin olan adam zevke sefaya daldı. Hanımı, "Keşke zengin olmasaydık." dedi. Diğer taraftan "Ne yapalım, kısmetim bu kadarmış." diyen adam, geçinmenin yollarını ararken, sefâhetten uzak kaldı.
Durup düşündüm: Acaba bu insanların hangisinin durumu daha iyi? Kur'an-ı Kerim akla hitap eder. Bu sebeple akılla vahyi bütünleştirmek gerekir. İnsanlar aklıyla sanatıyla zengin olabilir. Bu akıllı insan vahiyle gelen Kur'an'a da dikkat edip İslamiyet'i yaşarsa, dünya ve ahireti cennet olur...
Elbette gayret ve himmet gereklidir. Çünkü her şey hareket halindedir. Mehmed Akif, Safahat isimli eserinde şöyle bir hikaye anlatır:
Köyüne giden adam bir ağacın altından acı acı feryatlar geldiğini işitir. Acaba birini mi öldürüyorlar, diyerek o ağaca yaklaşır. Pek de bir şey göremez. Ne olur ne olmaz diyerek ağacın başına çıkar oturur. Bakar ki feryat eden kötürüm bir tilki. Yaralanmış, kalkamıyor, bağırıyor. O sırada bir aslan, ağzında avıyla beraber geliyor. Tilki, aslanı görünce sesini kesiyor. Aslan, avından yediği kadar yiyor, artanı bırakıp gidiyor. Tilki, aslanın artıklarını yiyerek besleniyor. Ağaçtaki adam başlıyor bağırmaya. "Ey kötürüm tilkiye rızık gönderen Allah'ım! Bana da rızık gönder!" Bunu birkaç defa tekrarlıyor. Bir ses işitiyor. O ses diyor ki: "Be hey ahmak adam! Kötürüm tilki olup rızık bekleyeceğine, aslan ol da rızık dağıt!."
Dünya yardımlaşma âlemidir. Kim himmetini geniş tutarsa bol bol hürmet görür. Kimin himmeti milleti ise, o tek başına millettir. Şöyle ki; bir nal bir at kurtarır. Bir at bir süvariyi kurtarır. Bir süvari bir bölüğü kurtarır. Bir bölük, bir taburu kurtarır. Böylece bir naldan başlayan yardım, milleti kurtarmaya kadar gider. Mesela kitaplar kolektif bir beyindir. Bir zat, bir kitap yazmış. Onu okuyan irşad olmuş. İrşad olan etrafına güzellikler saçmış. Böylece bir ağaçtan bir sürü meyveler olmuş... Allah, Rahman ve Rahim olduğu için herkesin rızkını veriyor.
Öyle bir nizam var ki, Allah güneş, toprak, su ve havadan bir büyük şirket kurmuş, her şeyi bunlardan yaratıp, bunlarla besliyor. Bu şirketin mensubu olan atmosfer toprağa ve canlılara bıkmadan hizmet ediyor. Bazı kimseler diyor ki: "Hayat bir mücadeleden ibarettir. Hayat savaşını kazanan yaşar, kaybeden ölür." Motora bakan kimse bütün parçaların adeta birbiriyle mücadele ettiğini zanneder amma hiç de öyle değildir. Tam tersine o mücadele gibi görünen halin içinde, bir yardımlaşma mevcuttur.
Erzincan'daki evimiz yol kenarındaydı. Rahmetli babam, gelen geçen yesin diye yolun kenarına kayısı ağaçları dikti. O ağaçlar o kadar gelişti o kadar gelişti ki, millet kayısıyı yerdi, giderken de torbalarına doldurup götürürlerdi.
Bazı seneler bahçenin içindeki kayısılar meyve vermezdi amma o yol kenarına dikilenler hiç meyvesiz kalmadı. O zaman anladım ki, başkasıyla paylaşılan malın, bereketi artıyor, Allah oraya bereket yağdırıyor.
Birkaç sene önce Erzincan'a gittiğimde, köydeki evimizi görmek istedim.
Evimizin harabesi bile kalmamış...
Düşündüm... Evleri, arabaları yığsan ne olacak... İşte sonu böyle... Geriye viranesi de kalmıyor.
Öyleyse, Allah'ın bize verdiklerinden biz de Allah için verelim... Cam şişelerini, elmasa çevirelim...
Zaman
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.